10. Hukuk Dairesi 2013/22635 E. , 2014/14410 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Denizli 1. İş Mahkemesi
Tarihi : 19.09.2013
No : 2005/349-2013/576
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanının kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-) Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalılar vekillerinin tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-) Davacı vekilinin, temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede;
11011335.20 nolu işyerinden 01.09.1995-01.12.1995 döneminde adına 90 gün, davalı .. Turizm Otelcilik Tic. A.Ş. ile davalı şirket ile arasında organik bağ bulunan dava dışı .. İnşaat Dekorasyon Rest. Ltd. Şti"ne ait farklı sicil nolu işyerlerinden 01.05.1996-30.11.2004 tarihleri arasındaki dönemlerde kesintili olarak adına bildirim ve prim ödemeleri gerçekleştirildiği belirgin bulunan davacı, davalı ...T. Otelcilik Tic. A.Ş. nezdinde 1995 Mart-30.11.2004 tarihleri arasında hizmet akdine dayalı olarak kesintisiz gerçekleşen ve Kuruma bildirilmeyen çalışma sürelerinin tespitini istemiş, mahkemece, davacının, 01.09.1995 tarihinden önceki döneme yönelik isteminin hak düşürücü süre nedeniyle reddine, davalı şirkete ait işyerinde 02.12.1995- 31.12.1995 tarihleri arasında 28 gün, 01.01.1996-31.12.1996 tarihleri arasında 180 gün, 01.01.1997-31.12.1997 tarihleri arasında 360 gün, 01.01.1998-05.10.1998 tarihleri arasında 135 gün, 01.01.1999-31.12.1999 tarihleri arasında 45 gün, 01.01.2001-31.12.2001 tarihleri arasında 10 gün, 01.01.2004-30.11.2004 tarihleri arasında 2 gün olmak üzere toplam 760 gün daha hizmet akdi ile çalıştığının tespiti ile fazlaya yönelik talebinin de reddine karar verilerek istem kısmen hüküm altına alınmıştır.
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesi olup anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin bu tür davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip gerek görüldüğünde kendiliğinden araştırma yapılarak delil toplanabileceği açıktır. Ayrıca, 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Çalışmanın tespiti istemiyle hak arama yönünden kanun ile getirilen süre, doğrudan doğruya hakkın özünü etkileyen hak düşürücü niteliktedir ve dolması ile hakkın özü bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkmaktadır. 506 sayılı Kanunun kabul edilip yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla beş yıl olarak öngörülen süre, 09.07.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3395 sayılı Kanunun 5. maddesiyle on yıla çıkarılmış, daha sonra 07.06.1994 tarihinde yürürlüğe giren 3995 sayılı Kanunun 3. maddesiyle yeniden beş yıl olarak belirlenmiştir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi yada çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.
İnceleme konusu davada, mahkemece, hak düşürücü sürenin dolduğu gerekçesiyle reddedilen 1995 Mart-01.09.1995 dönemi yönünden verilen karar eksik inceleme ve araştırmaya dayalıdır. Şu halde, Mahkemece; davacının 1995/3. dönemde adına 90 gün bildirim ve prim ödemelerinin gerçekleştirildiği 11011335.20 nolu işyeri ile davalı şirket arasında organik bir bağın bulunup bulunmadığı araştırılmalı, organik bağ varsa, 1995 Mart-01.09.1995 tarihlerini içerir dönemsel sigorta primleri bordroları Kurumdan getirtilmeli, anılan bordrolarda bildirimleri yapılan sigortalıların bilgi ve görgülerine başvurulmalı, bordrolar düzenlenmediği veya tüm aramalara karşın sigortalılara ulaşılamadığı takdirde aynı çevrede faaliyet yürüten
işverenler ve çalışanlar yöntemince saptanarak tanık sıfatıyla dinlenilmeli, toplanan ve toplanacak delillerin sonucuna göre, 11011335.20 nolu işyeri ile davalı şirket arasında organik bir bağın olduğu ve davacının da 1995 Mart-01.09.1995 tarihleri arasındaki dönemde kesintisiz olarak geçen çalışmasının bulunduğu sonucuna varıldığı takdirde, davacının 02.12.1995-15.12.2000 döneminde davalı şirket nezdinde geçen kesintisiz çalışmalarının olması ve 31.12.2000 tarihinden itibaren (5) yıl içerisinde de işbu davanın açılmış bulunması nedeniyle, 1995 Mart-01.09.1995 dönemindeki hizmetlerinin hak düşürücü süreye uğramadığı gözetilmeli; böylelikle; davacının fiili çalışmalarının varlığı, başlangıç ve bitiş tarihleri, kesintili mi, sürekli mi olduğu hiçbir kuşku ve duraksamaya meydan vermeyecek biçimde belirlenerek, davaya konu talep hakkında bir karar verilmelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın, eksik inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 11.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.