11. Hukuk Dairesi 2018/4570 E. , 2019/6098 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 16/02/2017 tarih ve 2015/118 E. - 2017/161 K. sayılı kararın davacı vekili ve davalılar ... İle DHL Lojistik Hizmetleri A.Ş. vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi"nce verilen 05/07/2018 tarih ve 2017/766 E. - 2018/665 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili ve davalı ...Ş. vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; müvekkilinin tekstil sanayinde faaliyet gösterdiğini, İngiltere’de mukim Dorathy Perkins isimli müşterisine sattığı tekstil ürünlerinin nakliyesi için davalılardan DHL Lojistik Hiz.A.Ş. ile anlaştıklarını, DHL Lojistiğin de ürünlerin taşınması için alt taşımacı Orkun Nakliyat Ltd.Şti ile anlaştığını, emtianın davalı Orkun Nakliyat Ltd.Şti’ ye ait ... plakalı araç ile davalı şoför ... nezaretinde nakliye edilirken 22.01.2015 tarihinde İngiltere"de çalındığını, çalınan ürünlerin fiyatının ise 61.305,17 Sterlin olduğunu, tır şoförünün aracı güvenli bir otoparka çekmeden, hiçbir güvenlik önlemi almadan yol kenarına çektiğini ve başka bir kamyonun yükün bulunduğu tıra yanaşıp 265 koli eşyayı yüklemesi süresince de uyanmadığını ve herhangi bir tepki vermediğini, zararın meydana gelmesinde asli kusurlu olması nedeniyle CMR Konvansiyonunun 17.maddesi gereğince taşımacının sorumlu olduğunu ileri sürerek 228.109,25 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ...Ş. vekili; CMR Konvansiyonu 17/2. maddesi uyarınca müvekkili firmanın meydana gelen hırsızlık olayında herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını zira fiili taşıyan olmadığını, müvekkilinin fiili taşıyanı uygun şekilde seçipgerekli talimatları uygun şekilde verdiğini, tüm yükümlülükleri yerine getirdiğini, talep edilen tazminat miktarının fahiş olduğunu, tazminata hükmedilmesi halinde CMR’de öngörülen sorumluluk sınırını aşamayacağını ve ancak %5 oranında faiz talep edilebileceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı Orkun Ltd. Şti; taşıyıcının hırsızlık olayını önleme imkanı olmadığından CMR 17/2 maddesine göre sorumluluğuna gidilemeyeceğini, aracın şoförünün alıcı adresine zamanında ulaşarak giriş kaydı yapıldıktan sonra alıcı tarafından başka bir adrese yönlendirildiğini, şoförün adresi ararken takometresinin dolması ve diğer adresi bulamaması nedeniyle aracı güvenli bir park yerine çektiğini, hırsızlık sırasında şoförün araçta dinlenme halinde olduğunu ve olayın gece gerçekleştiğini, bunun dışında hırsızlığa dair bir bilgi ve belge olmadığını, sorumlu tutulmaları halinde CMR 23.maddesine göre sınırlı sorumlu olduklarını savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı ... vekili; emtianın araçtan çalınmasında müvekkilinin herhangi bir kusurunun bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince tüm dosya kapsamına göre; taşıyıcının eşyayı tam ve sağlam durumda teslim aldığı, taşıyanın zararın kendi kusurundan kaynaklanmayan bir sebeple ileri geldiğini ispatlayamadığı, CMR Konvansiyonu 23 ve 25. maddeleri gereğince meydana gelen hasar bedelinden taşıyanın sınırlı sorumlu olduğu gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile 71.283,65 TL"nin dava tarihinden işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili ve davalılar ... ile DHL A.Ş. vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi"nce; davacının çalınan malların bedelini alıcıdan tahsil ettiği ve bu bağlamda aktif dava ehliyetinin var olup olmadığı hususunda ilk derece mahkemesince herhangi bir inceleme yaptırılmadığından duruşma açılarak bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, bilirkişi raporunda davacı şirketin taşıma konusu ürünlerin bedelini dava dışı alıcı Dorothy Perking şirketinden tahsil etmediğinin bildirildiği dolayısıyla davacının aktif dava ehliyetinin bulunduğu, ilk derece mahkemesinin kabul ve gerekçesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin, davalı ...Ş. vekilinin ve davalı ... vekilinin istinaf başvurularının HMK" nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili ve davalı ...Ş. vekili temyiz etmiştir.
1-Dava, taşıma sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup bu karara karşı yapılan istinaf başvurusu üzerine bölge adliye mahkemesi ilk derece mahkemesi tarafından alınan ve hükme dayanak yapılan bilirkişi raporunu yeterli görmeyerek duruşma açmış ve yeni bir bilirkişiden bilirkişi raporu alarak bu raporu dayanak gösterip davacı vekilinin ve davalı ...Ş. vekilinin istinaf başvurusunu HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereği esastan reddetmiştir.
Ancak, Bölge Adliye Mahkemesince, ilk derece yargılamasında görülen eksikliğin duruşma açılmak ve bilirkişi raporu alınmak suretiyle tamamlandığı anlaşıldığından, HMK’nın 353/1-b-3. maddesi gereğince duruşma açılmaksızın tamamlanabilecek yargılama eksikliklerinin varlığı durumunda dahi, Bölge Adliye Mahkemesince esastan yeni bir karar verilmesinin gerekli kılınmış olduğu nazara alındığında, yargılamadaki eksikliğin duruşma açılarak giderilmesi hallerinde, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilemeyeceği, bu gibi hallerde de esastan yeni bir hüküm kurulması gerektiği kuşkusuzdur. Aksi halde, incelenen kararda olduğu gibi, bir yandan kararın gerekçesinde yargılama eksikliğine ve bunun giderildiğine değinilirken, bir yandan da ancak ilk derece yargılamasında usul ve yasaya hiçbir aykırılık bulunmayan hallerde verilmesi gereken istinaf başvurusunun esastan reddi biçimindeki hüküm fıkrası arasında çelişki ve infazda tereddüt oluşacağı, bu durumun ise kanuna açık aykırılık nedeniyle re’sen bozma nedeni teşkil edeceği açıktır.
Bu nedenle, Bölge Adliye Mahkemesince yeniden esas hakkında bir karar tesis edilmesi gerekirken, HMK m. 353/1-b-1 kapsamında istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın öncelikle bu nedenle ve HMK’nın 369/1. ve 371. maddeleri uyarınca bozulması gerekmiştir.
2-Kabule göre de; CMR Konvansiyonu hükümlerine göre taşıyıcı, taşıdığı emtiayı tam ve sağlam olarak alıcısına teslim ile yükümlüdür. Malların kısmen veya tamamen kaybından veya hasarından veya gecikmesinden sorumludur. Bu sorumluluk, kural olarak tam tazmin esasına değil, taşıyıcıya teslim edilen değerin iadesine yöneliktir. CMR Konvansiyonu"nda sorumluluk kapsamı, esas itibariyle 23-28. maddelerde düzenlenmiştir. Ancak, 23.5 ve 29. maddelerinde açıklanan haller, sınırlı sorumluluk kuralının istisnasını oluşturmaktadır. CMR 29. maddesi hükmüne göre, ağır kusurun varlığı halinde taşıyıcı, bu konvansiyonun taşıyıcının sorumluluğunu kaldıran, sınırlayan veya ispat yükünü diğer tarafa yükleyen hükümlerinden yararlanamayacaktır. Bu halde, taşıyıcı tüm zararlardan sorumlu olacaktır.
Mahkemece, somut olayda taşıyanın aracı güvenli bir otoparka park etmeyerek hırsızlık olayına neden olduğu ve taşıyanın zararın kendi kusurundan kaynaklanmayan bir sebeple ileri geldiğini ispatlayamadığı gerekçesiyle sınırlı sorumluluk hükümlerine göre yapılan tazminat hesabı doğrultusunda karar verilmiş ise de iddia, savunma, tarafların sunduğu deliller ve mahkemenin hükme esas aldığı bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde; davalı taşıyana ait araç sürücüsünün giriş çıkışı denetlenmeyen, kamera vb. güvenlik sistemi olmayan, bekçisi bulunmayan bir tır parkında akşam saatlerinden sabaha kadar mola verdiği, araç sürücüsünün tırın içinde dinlenirken hırsızlık olayının yaşandığı, sürücünün sabah uyandığında hırsızlık olayını farketiğinin sabit olması karşısında mahkemece, yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, davalı taşıyıcının sınırlı sorumluluktan yararlanamayacağı ilke olarak kabul edilmek ve sonucuna göre karar verilmek gerekirken, sınırlı sorumluluk ilkesine göre yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 02/10/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.