10. Hukuk Dairesi 2013/18714 E. , 2014/14834 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Sakarya İş Mahkemesi
Tarihi : 30.04.2013
No : 2012/790-2013/376
Davacı aslen .. Dış Ticaret San. Ve Tic. AŞ’den 19.08.2008 tarihi itibari ile hisselerini devrederek ortaklıktan çıktığını, bu nedenle Kurumca gönderilen 2005/8. Ay ile 2008/12. Ay arasındaki prim ve diğer borçlarını kapsayan ödeme emirlerinden dolayı işveren şirketin borçlarından sorumlu olmadığını, zamanaşımına uğrayan dönemler olduğunu ve hisse devir ettiği tarihten itibaren sorumlu tutulamayacağı gibi, şirkette temsil ve ilzam yetkisinin bulunmaması nedeniyle de sorumlu tutulamayacağını bu nedenle kurumca gönderilen ödeme emirlerinin iptalini istemiştir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davacının, Anonim şirkette yönetim kurulu üyeliğinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Anonim şirketlerde Yönetim Kurulu üyelerinin Kuruma karşı prim borçlarından sorumluluğu hususunu 5510 sayılı Yasanın Yürürlüğe girmesinden önceki ve sonraki dönem bakımından ayrı ayrı değerlendirmek gerekecektir.
01.10.2008 tarihinden önce tahakkuk eden prim borçları nedeniyle, davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanunun 80/11. maddesinde; “Sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın, birinci fıkrada belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşların tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzelkişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri kuruma karşı, işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludurlar” hükmü öngörülmüştür. Anılan madde hükmüne göre, tüzel kişiliği haiz bir özel kuruluşta görev yapan bir kişinin primlerin ödenmesinden işverenle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olabilmesi için; primlerin tahakkuk ve ödenmesinde yetkili, üst düzey yöneticisi olması zorunludur.
Türk Ticaret Kanunu"nun 317. maddesi uyarınca; bir anonim şirketin idare ve yönetimi aynı zamanda karar organı olarak, yetkili idare meclisince yerine getirilmektedir. Her iki hükmün birlikte değerlendirilmesi durumunda; anonim şirket yönünden primlerin ödenmesinde, sorumlu üst düzey yöneticiden söz edebilmek için bu kimsenin yönetim kurulunda başkan veya başkan yardımcısı gibi unvan taşıması ve imza yetkisine sahip üye olması veya şirketin yönetiminde parasal konularda yetkili genel müdür, finansman veya muhasebe müdürü gibi üst düzeyde sorumluluk taşıyan görevli olması gerekir. Bunun dışında kalan ve şirketin idare veya mali işlerinde doğrudan söz sahibi veya yetkili olmayan, karar organında yer almayan kişilerin işveren ile birlikte müşterek sorumluluğu düşünülemez. Şirkette görevli bir kimsenin belli konularda imza sahibi olması da bu zorunluluğu ortadan kaldırmaz.
506 sayılı Kanun; 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 106. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olup, 01.10.2008 tarihinden sonra tahakkuk eden prim borçları hakkında 5510 sayılı Kanunun 88/20. maddesi ile, “Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur” şeklinde düzenlenme getirilmiştir. Yapılan bu düzenleme ile tüzel kişiliği haiz bir özel kuruluşta görev yapan yönetim kurulu üyelerinin primlerin ödenmesinden işveren ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları açıkça belirtilmiştir.
Müteselsil borçlulukta alacaklı, alacağının tamamını veya bir kısmını, karşısındaki borçlulardan dilediği birinden isteyebilmek imkânına sahip bulunduğu gibi, borçlular da alacaklıya karşı borç sona erinceye kadar hep birlikte sorumlu olmakta devam ederler. Borçlulardan birinin borç ödemeden aciz haline düşmesinin veya iflas etmesinin alacaklı için her hangi bir tehlikesi yoktur; zira diğer borçlulardan her biri borcun tamamını ifa etmek yükümlülüğü altında bulunmaktadır. Müteselsil borçluluk alacaklıya, borçluların içinden, ödeme gücü en yüksek olanı seçerek edimin tamamını ondan isteyebilme yetkisini tanır.
Bu yasal düzenlemeler ve açıklamalar ışığı altında, inceleme konusu dava değerlendirildiğinde; davacının, 19.08.2008 tarihinde hisselerini devrettiği hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Bu nedenle, davacının ortak olmadığı 2008 Yılı 8. ayından sonraki dönemlerden dolayı sorumlu tutulabilmesi için, Anonim şirkette temsil ve ilzama yetkili olarak dışarıdan temsilci olarak atanıp atanmadığının belirlenmesi gerekecektir. Temsil ve ilzam yetkisi AŞ. Yönetim Kurulunca davacıya verilmiş ise sonraki dönemler bakımından da (yetkisinin son bulduğu tarihe kadar) sorumlu olacaktır.
Diğer taraftan, davacının Yönetim Kurulu üyesi olduğu dönemdeki Anonim şirket prim borçlarından ve ferilerinden dolayı sorumluluğu hususu irdelenmelidir. Bu kapsamda, dava dosyasından davacının 27.01.1995 tarihinden itibaren kurucu ortak olduğu, en son 30.12.2004 tarihli ticaret sicil gazetesinde yönetim kurulu üyeliğinin devam ettiği anlaşılmakta ise de; devamında, yani, 31.12.2004-19.08.2008 tarihleri arasında bu yönetim kurulu üyeliğinin devam edip etmediği, ayrıca, yönetim Kurulu üyesi olup da, temsil ve imza yetkisinin davacıya verilip verilmediği, Yönetim Kurulu üyesi olmasa da dışarıdan temsil ve imza yetkisinin verilip verilmediği hususunda mahkemece araştırma yapılmaksızın, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. Yine, duruşma tutanaklarından, davacının ortağı olduğu şirketin iflas ettiği belirtilmekle, iflas dosyası getirtilerek, iflas tarihi net olarak belirlenmeli ve davacının iflastan önceki dönemler bakımından, yukarıda açıklanan şartlar çerçevesinde sorumlu olduğu hususlarının da gözetilmemesi isabetsizdir.
Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar tesisi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 16.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.