3. Hukuk Dairesi 2018/2008 E. , 2019/3740 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki istirdat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; .... Mahallesi 46953 ada 1 parsel üzerinde inşa ettiği 4 adet blokun su aboneliği ile ilgili olarak 14.12.2012 tarihinde akdettiği abonelik sözleşmesine istinaden 215201 nolu davalı kurum abonesi olduğunu, davalı kurumun abonelik tesisi sırasında şebeke hisse bedeli olarak toplam 28.800,00-TL tutarında 6 adet bono aldığını, bonoların tarafından aksatılmadan ödendiğini ve ödenmekte olduğunu, ancak davalı kurumun 25.03.2013 tarih ve 340914483-01/5944 sayılı yazı ile şebeke hisse bedelinin 75.375,38TL eksik yatırıldığından bahisle bu tutarın ödenmesini aksi takdirde sayaç sökülerek aboneliğinin iptal edileceğini bildirmesi üzerine aboneliğin iptal edileceği tehdidi altında 75.375,38-TL"yi 04.04.2013 tarihinde yatırmak zorunda kaldığını, davalı kurumun tahsilatının yasa, yönetmelik ve abonelik sözleşmesine aykırı olduğu gibi tahsil edilen meblağın fahiş olduğunu, fazlaya ve faize ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davalı tarafından haksız yere tahsil edilen 75.375,38TL"den şimdilik 10.000,00TL"nin tahsil tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı; davaya konu olan bedel ödenirken davacı tarafın ihtirazı kayıt koymadan ödeme yapmasının tahakkuk ettirilen bedeli kabul ettiğine karine olduğunu, dava konusu işleme ilişkin yasal düzenlemelerin olduğunu, inşaata başlangıç aşamasında şantiye aboneliği sırasında arsanın emlak vergi değerinin %2"sini geçmeyecek şekilde hesaplanarak avans mahiyetinde şantiye aboneliğine başvuran gerçek veya tüzel kişiden bedel alındığını, davacı tarafça yapılan inşaatın bulunduğu ada parsele bütün cephelerden bağlantı verildiğini, yapılan ilk hesaplamada tek cephe üzerinde tahakkuk yapıldığını ve bu bedelin bonolara bağlandığını, ancak sonradan ...Genel Müdürlüğü Su Proje Daire Başkanlığı tarafından taşınmaza bütün cephelerden bağlantı yapıldığının tespit edilmesi üzerine aradaki farkın tahakkuk ettirildiğini, yapılan işlemlerin mevzuata uygun olduğunu belirterek davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; cephe uzunluğu ve metre tül fiyatı dikkate alındığında tahsil edilen bedelin gerçeğe uygun olduğu, harcama katılım payının ise 2464 sayılı Belediye Gelirleri Yasasının 89. Maddesi gereği vergi değerinin %2 sini geçmemek üzere belirlendiği gerekçesi ile 3194 sayılı kanunun 23. maddesi ve 2464 sayılı kanunun 39, 87 ve 89 maddeleri dikkate alındığında davalı tarafından yapılan işlemde herhangi bir aykırılık bulunmadığından davanın reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlığa konu olayda, davacının abonelik talebi üzerine davalı kurum tarafından şebeke katılım bedeli tahakkukunda bulunulmuştur.
Yargılama sırasında düzenlenen ve mahkemece hükme esas alınan bilirkişi kök ve ek raporunda; 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 89"uncu maddesinin harcamalara katılma paylarının bina ve arsalarda vergi değerinin %2"sini geçemeyeceği hükmü ile Aski Tarifeler Yönetmeliğinin 39. maddesindeki “...bu değer gayrimenkulün vergi değerinin %2’sini geçemez...” hükmü doğrultusunda davalı tarafından davacıya tahakkuk ettirilerek tahsil edilen şebeke hisse katılım bedeli hesabında herhangi bir yanlışlığın olmadığı, yasal mevzuata uygun olduğunun bildirildiği anlaşılmaktadır.
Ne var ki, Aski Tarifeler Yönetmeliği"nin 39. Maddesi,... Vergi Mahkemesinin 02.05.2012 gün ve 2011/543 E., 2012/963 K. sayılı kararı ile, Belediye Gelirleri Kanunu ile getirilen su tesisleri harcamalarına katılma payı ile ilgili olarak Yönetmelik yayınlayarak tarife belirleme yetkisinin ..."ne değil İç İşleri Bakanlığı"na ait olduğu gerekçesiyle iptal edilmiş ve bu karar Danıştay denetiminden geçerek 23.11.2017 tarihi itibari ile kesinleşmiştir.
Somut olayda, eldeki uyuşmazlığın doğduğu, eş söyleyiş ile davacı tarafça abonelik başvurusunun yapıldığı tarih (2012 yılı) itibari ile ...Tarifeler Yönetmeliğinin henüz mahkeme kararı ile iptal edilmemiş olduğu çekişmesizdir. Bu noktada değinilmesi gereken husus, iptal kararının ardından, iptal kararının kesinleşmesinden önce doğan uyuşmazlıklarda bu madde hükümlerinin uygulanmasının mümkün olup olmadığı noktasındadır.
Konuya ilişkin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 06.12.2017 tarih ve 2017/3-2120 Esas, 2017/1544 Karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere;
"Bir idari işlemin yargı kararıyla iptal edilmesi hâlinde, söz konusu kararın dava konusu işlemin tesis edilmesi sırasında unsurlarında bulunan sakatlıkları saptadığı, işlemi yapıldığı andan başlayarak ortadan kaldırdığı, bu özelliği nedeniyle geriye yürüyen sonuçlar doğurduğu idare hukukunun ilkelerindendir. Dolayısıyla iptal kararları, iptali istenilen idari tasarrufu ve ona bağlı işlemleri tesis edildikleri tarihten itibaren ortadan kaldırarak bu tasarruf ve işlemlerin tesisinden ve icrasından önceki hukuki durumun yürürlüğünü sağlar. Diğer bir deyimle iptal edilmiş olan işlemi hukuk aleminde hiç doğmamış hâle getirir.
Her ikisi de objektif hukuk düzenine aykırılık oluşturan hukuksal işlemleri iptal ederek onu koruyan bir işlev yerine getirmesine karşın, Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararları Anayasa’nın 153’üncü maddesinin beşinci fıkrası gereğince geriye yürümediği halde, idari yargı yerlerince verilen iptal kararları geriye yahut geçmişe yürümektedir. İdari yargı yerlerince verilen iptal kararlarına tanınan bu etki ve sonuç tamamen içtihadîdir (Kaplan, G.: İptal Kararlarının Etki ve Sonuçlarının Zaman Yönünden Yargıç Tarafından Sınırlandırılması, Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C.III, 2013,S.2, s.30-38).
Buna göre, düzenleyici işlem yapma yetkisine sahip olmadığı açık olan idarenin uygulamaya koyduğu ... Tarifeler Yönetmeliğinin 39’uncu maddesinin, kesinleşen iptal kararının kararı ile birlikte geçmişe etkili olarak ortadan kalkmış olması nedeniyle eldeki
uyuşmazlıkta uygulanması mümkün olmadığı, davalı idarenin ancak 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu ve bu kanuna dayalı olarak İç İşleri Bakanlığı tarafından çıkarılan "Belediye Gelirleri Kanunu"nun Harcamalara Katılma Payları ile ilgili Hükümlerin Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik çerçevesinde yapılacak hesaplama ile belirlenecek katılım payını, bu Kanunda düzenlenen sınırlamaları aşmamak ve kanuni prosedürü uygulamak kaydıyla tahsil edilmesi gerektiği açıktır.
O halde mahkemece, davalı idarenin yeni kanal katılım ve şebeke hisse bedelini veya mevcut su ve kanalizasyon şebekelerinin ıslahı ya da tevsii bedellerini 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu"nda ve bu kanuna dayalı olarak İç İşleri Bakanlığı tarafından çıkarılan "Belediye Gelirleri Kanunu"nun Harcamalara Katılma Payları ile ilgili Hükümlerin Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik hükümlerinde belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde tahsil edebileceği ve davacının da talebinin davalı tarafından eksik hesaplandığı gerekçesi ile tahakkuk edilen ek bedelin iadesine ilişkin olduğu dikkate alınarak, davacıdan tahsili gereken şebeke hisse bedelinin 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu"nda ve bu kanuna dayalı olarak İç İşleri Bakanlığı tarafından çıkarılan "Belediye Gelirleri Kanunu"nun Harcamalara Katılma Payları ile ilgili Hükümlerin Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik hükümlerindeki mevcut hükümler çerçevesinde belirlenerek hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24.04.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.