3. Hukuk Dairesi 2018/5706 E. , 2019/3750 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraflarca temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı belediyeden 05.06.2007 tarihinde 5 yıl süre ile ahşap büfe kiraladığını, kiralananda fastfood tarzı yemek yaparak geçimini sağlamakta iken, davalı belediyenin 11.08.2009 tarih ve 215 sayılı Encümen Kararı ile sözleşmeyi feshetmesi sonucu kiralanan yeri tahliye ettiğini, kira kontratı devam ederken taşınmaz malikinin, kiralananda çalışmasına engel olacak şekilde mermer ve diğer araç-gereçleri koyduğunu, davalı kurumun yeni bir yer tahsis etmeyerek üstüne düşen edimleri yerine getirmediğini, iş yerini boşaltması sebebiyle zarara uğradığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 5.000 TL maddi ve 5.000 TL manevi tazminatın davalı idareden tahsiline karar verilmesini talep etmiş, , 30.06.2017 tarihinde dava değerini 1.047.643,00 TL olarak ıslah etmiştir.
Davalı; dava konusu ahşap büfenin ihale ile davacıya 5 yıllığına kiraya verildiğini, daha sonra ....İdare Mahkemesinin 2005/257-400 sayılı kararı ile yapılan parselasyon işleminin iptaline karar verildiğini, buna göre davaya konu ahşap büfenin bulunduğu yerde belediyeye ait parsel kalmadığından iradesi dışında bir mahkeme hükmünü yerine getirmek amacıyla kira akdini feshettiklerini, sözleşmenin 25.maddesinin Belediyenin isteği dışında ve elinde olmayan zorunlu nedenlerle ahşap büfenin yerinin değiştirilmesi gerektiğinde, kiracının herhangi bir hak iddia edemeyeceği şartını taşıdığını, davacıdan alınan 2009-2010 yıllarına ait kira bedellerinin kendisine iade edildiğini, bu nedenle davacının herhangi bir zararının da söz konusu olmadığını beyanla açılan davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece; davanın reddine yönelik olarak verilen karar, Yargıtay 6.H.D.nin 16/04/2013 tarih ve 2012/13991 Esas-2013/6875 Karar sayılı ilamı ile, davacının sair temyiz itirazları reddedilerek, maddi tazminata ilişkin sözleşmenin 25. maddesi de gözetilerek sözleşmenin fesih tarihinden itibaren davacının aynı işi yapabileceği bir büfeyi bulabileceği makul sürenin bilirkişi marifetiyle tespiti ile bu süre için uğradığı kazanç kaybına hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuş, Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan
yargılama neticesinde; davacının manevi tazminat talebinin reddine, maddi tazminat talebinin ise 30.06.2017 tarihli ıslah dilekçesi de dikkate alınarak kısmen kabulü ile 33.456,00 TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
1-)Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacının tüm, davalının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-) Islah, taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini, bir defaya mahsus olmak üzere kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan ve karşı tarafın onayını gerektirmeyen bir yoldur. HMK" nun 176. Maddesinde ıslah; “taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir" olarak tanımlanmıştır.
Aynı Kanun"un müteakip 177.maddesinde ise, ıslahın tahkikata tabi olan davalarda tahkikat bitinceye kadar yapılabileceği öngörülmüş olduğundan ve temyiz faslında da, bozmadan sonra dahi ıslahın olanaklı bulunduğuna dair açık veya örtülü bir hüküm yer almadığından, Kanunun bu olanağı bir devre ve zaman ile sınırlandırdığı kabul edilme ve bu nedenle bozmadan sonra ıslahın mümkün olmadığı sonucuna varılması zorunludur.
Nitekim, 04.02.1948 gün ve 1948-3 Esas, 1944-10 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; "ıslah" ın; Hukuk Muhakemeleri Kanununun 177. maddesinin açık hükmü dairesinde tahkikat ve yargılama bitinceye kadar yapılabileceği Yargıtay"ca hüküm bozulduktan sonra bu yoldan faydalanmanın mümkün olamayacağı açıklanmış, 06.05.2016 gün ve 2005/1 Esas 2006/1 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile de; "bozma kararı sonrası ıslah yapılamayacağı ve 04.02.1948 gün ve 04.02.1948 gün ve 1944/10 Esas 1948/3 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının değiştirilmesinin gerekmediğine” karar verilmiştir.
Yine, Hukuk Genel Kurulunun 15.3.2006 tarih ve 2006/9-21E-2006/72K sayılı kararı ile; Mahkemece tüm deliller toplanıp, bilirkişi incelemesi yaptırılıp ve dosya esas yönünden de karar vermeye hazır hale getirildikten sonra yerel mahkemece verilen karar Yargıtay Dairesince bozulmuş ve bozmadan sonra da herhangi bir tahkikat yapılmamışsa artık ıslahın açıklanan nedenlerle kabulünün mümkün olmayacağı belirtilmiştir.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında ise, Yargıtay 6. Hukuk Dairesi"nin 16/04/2013 tarihli bozma ilamı sonrasında mahkemece yapılan yargılamada alınan bilirkişi raporları sonrasında davacı tarafından 30.06.2017 havale tarihli ıslah dilekçesinin sunulduğu, mahkemece de davacının söz konusu ıslah dilekçesi dikkate alınmak suretiyle hüküm tesis edildiği anlaşılmaktadır. O halde, yukarıda ifade edilen yasa hükümleri ve Yargıtay’ın yerleşik içtihatları da nazara alındığında bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı hususu gözetilerek hüküm verilmesi gerekirken, mahkemece bu husus gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacının tüm, davalının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı ...ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24.04.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.