
Esas No: 2016/3589
Karar No: 2021/5169
Karar Tarihi: 27.10.2021
Danıştay 10. Daire 2016/3589 Esas 2021/5169 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2016/3589
Karar No : 2021/5169
TEMYİZ EDEN (DAVALILAR) : 1- ... Genel Müdürlüğü
VEKİLİ : Av. ...
UETS: (...)
2- ... Birliği Başkanlığı
KARŞI TARAF (DAVACILAR) : Kendilerine asaleten, ..., ..,
..., ... ve ...'a
velayeten ... ve ...
VEKİLLERİ : Av. ...
İSTEMİN_KONUSU : ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının, davanın kabulüne ilişkin kısmının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacılardan ... ve ... 'ın çocukları, diğer davacıların ise kardeşi olan 15/07/2007 doğumlu ...'ın, 09/04/2011 tarihinde Şanlıurfa ili, Akçakale ilçesi, ... köyünde bulunan UT-2 tahliye kanalına düşerek hayatını kaybetmesi olayında sulama kanalının bakım ve işletmesi ile denetiminden davalı kurumların hizmet kusuru ilkesi uyarınca sorumlu olduğu ileri sürülerek baba ... için 15.000,00 TL (miktar arttırımı ile 30.244,50 TL) maddi ve 20.000,00 TL manevi, anne ... için 15.000,00 TL (miktar arttırımı ile 45.688,50 TL) maddi ve 20.000,00 TL manevi, kardeşlerin her biri için 15.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 30.000,00 TL (miktar arttırımı ile 75.933,00 TL) maddi, 115.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesince; 09/02/2016 tarihli bilirkişi raporu esas alınarak, olayın meydana gelmesinde davalı idarelerin %35, davacı anne ve babanın ise %65 kusurlu oldukları gerekçesiyle ve 14/04/2016 tarihli bilirkişi raporunda yer alan hesaplamalar ile miktar arttırım dilekçesi esas alınmak suretiyle davacıların maddi ve manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulüne, kısmen reddine, ... için 10.585,57 TL maddi, 10.000,00 TL manevi, ... için 15.990,97 TL maddi, 10.000,00 TL manevi, ..., ..., ..., ... ve ... için ayrı ayrı 5.000,00 TL manevi tazminatın adli yargıda davanın açıldığı 01/06/2012 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı idarelerce davacılara ödenmesine karar verilmiştir.
TEMYİZ_EDENLERİN_İDDİALARI :
I- Davalı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından; Tesislerin inşa edildiği yıllarda yerleşim olmadığı halde yıllar içinde suya yakın olmak adına, toprak koruma mevzuatına da aykırı olarak kaçak yapılarla yerleşim haline gelen alanlarda sorumlulukları olmadığı halde yeni koruyucu tedbirlerin alınması hususunda çalışmalar yaptıkları, müteveffanın üç buçuk yaşında bir çocuk olması nedeniyle ebeveynlerinin bakım ve gözetim sorumluluğunda olduğu, boğulma olayı ile ilgili idarelerinin herhangi bir ihmalinin ve sorumluluğunun bulunmadığı, mevzuat, projeler ve talimatlar çerçevesinde alınabilecek önlemlerin alındığı, İdare Mahkemesince eksik düzenlenen bilirkişi raporunun hükme esas alındığı ve davanın kabule ilişkin kısmının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
II- Davalı Tahılalan Sulama Birliği Başkanlığı tarafından ise; Davacıların evinin, tahliye kanalının kamulaştırma sahası işgal edilerek hukuka aykırı şekilde inşa edildiği, olayın gerçekleştiği yerin hizmet sınırları içerisinde yer almadığı ve davanın kabule ilişkin kısmının bozulması gerektiği öne sürülmektedir.
KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Davacılar tarafından savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : ...
DÜŞÜNCESİ : Temyiz istemlerinin kabulü ile İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Davacıların yakını 15/07/2007 doğumlu ...'ın, 09/04/2011 tarihinde evlerinin yakınlarından geçen tahliye kanalına düşmesi sonucunda vefat etmesi üzerine, davacılar tarafından 30.000,00 TL maddi, 80.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle ... tarihinde ... Asliye Hukuk Mahkemesi'nin E:... sayılı dosyası nezdinde dava açılmıştır.
Anılan davada, ... Asliye Hukuk Mahkemesince davanın idari yargının görevine girdiği gerekçesiyle yargı yolu nedeniyle reddi yolunda verilen ... tarih ve E:..., K:... sayılı karar, 09/09/2014 tarihinde kesinleşmiştir.
Bunun üzerine; davacılar vekili tarafından 08/10/2014 tarihinde verilen dilekçe ile bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasa'nın 17. maddesinde, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu; 125. maddesinde, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
İdarenin yürütmekle yükümlü olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır.
Ancak, hizmet kusuru esasına göre idarenin tazmin sorumluluğuna gidilebilmesi için idarenin yapmakla görevli olduğu kamu hizmetini yerine getirirken hizmetin örgütlenmesinde, denetlenmesinde ve gerekli önlemlerin alınmasında yükümlülüklerini yerine getirmediğinin açıkça belirlenmesi, üçüncü kişi ya da zarara uğrayanın kusuru gibi idarenin tazmin sorumluluğunu ortadan kaldıran ya da azaltan durumların araştırılması gerekmektedir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen yaşama hakkı ile 125. maddesinde düzenlenen idarenin sorumluluğuna ilişkin hükümler birlikte değerlendirildiğinde; devletin kişilerin yaşama hakkının korunması açısından negatif yükümlülüklerinin yanında pozitif yükümlülüklerinin de bulunduğu (Anayasa Mahkemesi kararı, Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 50), bu kapsamda devletin öncelikle yaşama hakkına yönelen tehdit ve risklere karşı caydırıcı ve koruyucu yasal düzenlemeleri yapması ve bununla da yetinmeyerek gerekli idari tedbirleri alması gerektiği açıktır.
Bir idari hizmetin yürütülmesi aşamasında yaşama hakkının korunmasına yönelik alınacak idari tedbirlerdeki eksiklikler, devletin yaşama hakkının korunmasına yönelik yükümlülüğünün ihlali sonucunu doğuracak, meydana gelen zarar ise idarenin kusur sorumluluğu ilkesi gereğince tazmin edilecektir.
Bu bağlamda, öncelikle somut olayın özelliğine göre idarenin yürüttüğü faaliyet incelenmeli ve idarenin bu faaliyeti nedeniyle alması gereken tedbirler belirlenmeli, ancak bu durum davalı idare üzerinde aşırı bir yük oluşturacak şekilde yorumlanmadan idarenin sorumluluğunun sınırı tespit edilmelidir.
Somut olayda, sulama faaliyetlerinin niteliği itibarıyla kişilerin yaşamı ve vücut bütünlüğü bakımından birtakım riskler içermesi sebebiyle tehlikeli bir faaliyet olduğu, bu bağlamda davalı idarelerin sulama kanallarının işletilmesinde gerekli güvenlik tedbirlerini alarak, bu alanlarda istenmeyen ölüm ve yaralanma olaylarının önüne geçmek için makul ölçüler çerçevesinde gerekenleri yapmakla yükümlü olduğu konusunda tereddüt bulunmamaktadır.
Ancak davalı idarelerin yürüttükleri hizmetin niteliği ve boyutları göz önünde bulundurulduğunda; davalı idarelerden tüm tesislerinde her koşulda güvenlik tedbiri almasının beklenemeyeceği açıktır.
Bu nedenle, dava konusu uyuşmazlıkta boğulma olayının meydana geldiği yerin meskun mahal sınırları içinde bulunup bulunmadığının tespiti, davalı idarelerin sorumluluğunun makul ölçüler içinde belirlenmesi konusundaki en önemli hususu teşkil etmektedir.
Zira, boğulma olayı meydana gelen yerin meskun mahal dışında bulunması durumunda davalı idarelerden vatandaşların yaşama hakkını korumak amacıyla sıkı güvenlik tedbirlerini almaları beklenemeyecek, dolayısıyla idarelerin sorumluluğundan söz edilemeyecektir. Öte yandan, sulama kanalının zaman içerisinde meskun mahalde kaldığının anlaşılması halinde söz konusu alanı yerleşime açan idarenin de sorumluluğunun bulunup bulunmadığı ayrıca incelenmelidir.
Dava konusu olayda, İdare Mahkemesinin 21/05/2015 tarihli ara kararına cevaben gönderilen Akçakale Kaymakamlığı'nın 30/07/2015 tarihli yazısında; mahallinde yapılan araştırmada tahliye kanalının meskun mahal dışında bulunduğunun ve en yakın yerleşim yerine yaklaşık 90-100 metre mesafesinin olduğunun tespit edildiği bildirilmiş, hükme esas alınan 09/02/2016 tarihli bilirkişi raporunda da, olayın vuku bulduğu yerin köy yerleşik alanı dışında gayri meskun alan olup Aşağıderen köyüne yaklaşık 150-200 metre mesafede olduğu tespitlerine yer verilmiş olup, boğulma olayının meydana geldiği yerin meskun mahal dışında olduğu anlaşıldığından, davalı idarelerin yürüttüğü hizmetin teknik özellikleri dikkate alındığında, yerleşim alanları dışında önleyici tedbirleri almaları beklenemeyeceğinden, olayda davalı idarelerin hizmet kusurunun bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.
Bu durumda, meydana gelen olayda davalı idarelerin hizmet kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekmekte iken, davanın kısmen kabulü, kısmen reddi yönünde verilen İdare Mahkemesi kararının, davanın kabulüne ilişkin kısmında hukuki isabet bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarelerin temyiz istemlerinin kabulüne,
2. Davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine ilişkin temyize konu ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının, davanın kabulüne ilişkin kısmının BOZULMASINA,
3. Bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesi, 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (on beş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27/10/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.