3. Hukuk Dairesi 2017/7540 E. , 2019/3799 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; mülkiyeti davacı şirkete ait akaryakıt istasyonunun, 01/06/2013 başlangıç tarihli 5 yıl süreli kira sözleşmesi ile davalıya kiraya verdiğini, ilk yıl için kira bedelinin aylık 55.000,00 TL + KDV olarak kararlaştırıldığını ve ilk yıl kira bedelinin tamamının davalı tarafından peşin olarak ödendiğini, ikinci yıl için ise kira bedelinin sözleşme uyarınca aylık 59.741,00 TL+ KDV olarak belirlendiğini, işbu tutarı ihtiva eden kira faturasının davalıya gönderildiğini, bunun üzerine davalı tarafından kira bedelinin indirilmesinin, aksi halde sözleşmenin tek taraflı feshedileceğinin davacı şirkete bildirildiğini, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durumun iddia edilen zararın ortaya çıkmasına etkisinin olmadığının, dolayısıyla kira bedelinin indirilmesinin söz konusu olmayacağının davacı şirket tarafından davalıya ihtar edildiğini, sözleşmenin 24/07/2014 tarihli ihtarname ile 31/07/2014 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere davalı tarafından haksız feshedildiğini, davacı şirket tarafından ihtarnamenin 05/08/2014 tarihinde tebliğ alındığını, fesih ihbar sürelerine riayet edilmeksizin yapılan feshin hukuka aykırı ve geçersiz olduğunu, taşınmazın hala davalının uhdesinde bulunduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte davalının Eylül ayı kira bedelinden de sorumlu olduğunu, 2014 yılı Eylül ayı kira bedelinin tahsili amacıyla davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalının haksız ve kötüniyetli itirazı nedeniyle takibin durduğunu ileri sürerek; itirazın iptali ile takibin devamına, davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesini, talep ve dava etmiştir.
Davalı; davacıya ait akaryakıt istasyonunun 5 yıl süre ile kiralandığını, ilk yıl kira bedelinin peşin olarak ödendiğini, kira sözleşmesinde herhangi bir ayın kira bedelinin ödenmemesi halinde diğer aylara ilişkin kira bedellerinin de muaccel hale geleceğine dair herhangi bir düzenlemenin bulunmadığını, sözleşme ile kararlaştırılan kira bedelinin fahiş
olduğunu, davalı şirketin zarara uğradığını, ikinci yıl kira dönemi için kira bedelinin aylık 40.000,00 TL ye indirilmesinin talep edildiğini, davacı şirketin kabul etmediğini, kira sözleşmesinin haklı olarak 24/07/2014 tarihli ihtarname ile feshedildiğini ve en geç 31/07/2014 tarihine kadar kiralananın kendilerine teslim edileceğinin bildirildiğini, kiralananın anahtarlarının davacı şirket çalışanına teslim edilmek istendiğini, ancak bahse konu kişinin anahtarları teslim almaktan kaçındığını, bunun üzerine davalı şirket çalışanları tarafından tutulan 01/08/2014 tarihli tutanak ile davacı şirket çalışanının bilgisi ve görgüsü dahilinde davacı şirketin kullanımına terk edildiğini; tahliye tarihinden sonraki döneme ait kira bedellerinin istenemeyeceğini, herhangi bir sorumluluklarının bulunmadığını, kiralananı haklı olarak feshettiklerini, kabul anlamına gelmemekle birlikte, sözleşmenin haksız feshi halinde dahi en fazla makul süre kira tazminatının istenebileceğini savunarak; davanın reddini , davacının kötüniyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
Mahkemece; taraflar arasında 01/06/2013 başlangıç tarihli 5 yıl süreli kira sözleşmesinin bulunduğu, davalının kira süresi bitmeden 31/07/2014 tarihinde kira sözleşmesini feshettiği, 2014 yılı Eylül ayı kira bedelinden sorumlu olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne, davalının İcra Müdürlüğü"nün 2014/24434 Esas sayılı takip dosyasına vaki itirazının iptaline, takibin devamına, davacının icra inkar tazminat isteminin reddine karar verilmiş; hüküm, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1-) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-) Kiralananın tahliye edildiğinin (kiracının kiralananı iade borcunu yerine getirdiğinin) kabul edilebilmesi için, kiralananın fiilen boşaltılması yeterli değildir. Anahtarın da kiraya verene teslim edilmesi gerekir. Anahtar teslim edilmediği sürece kiralananın, kiracının kullanımında olduğunun kabulü gerekir. Kiracının bildirdiği tahliye tarihinin kiraya veren tarafından kabul edilmemesi, başka bir ifadeyle, tahliye tarihinin taraflar arasında çekişmeli olması halinde; kiralananın fiilen boşaltıldığını ve anahtarın teslim edildiğini, böylece kira ilişkisinin kendisince ileri sürülen tarihte hukuken sona erdirildiğini kanıtlama yükümlülüğü, kiracıya aittir. Kiracı, kiralananı kendisinin ileri sürdüğü tarihte tahliye ettiğini ispatlayamazsa, kiraya verenin bildirdiği tahliye tarihine itibar olunmalıdır.
Anahtarın kiraya verene teslimi, hukuki işlemin içerisinde yer alan bir maddi vakıa olmakla birlikte, sözleşmenin feshine yönelik bir hukuki sonuç doğurduğundan, bunun ne şekilde ispat edileceği hususu, yıllık kira bedelinin tutarı esas alınmak suretiyle, HMK"nın 200 ve 201.maddeleri çerçevesinde değerlendirilmelidir. Eş söyleyişle, yıllık kira bedelinin tutarı senetle ispat sınırının üzerindeyse ve kiraya verenin açık muvafakati yoksa bu yön kiracı tarafından ancak yazılı delille ispatlanabilir, tanık dinlenemez. Kiraya veren anahtarı almaktan kaçınırsa, kiracının yapması gereken, mahkemeden bu yolda tevdi mahalli tayinini isteyip, tayin edilecek yere anahtarı teslim etmek ya da Notere teslim ederek teslim keyfiyetini kiraya verene bildirmektir.
Kiracının kiralananı iade borcu, ancak bu şekilde, durumun kiraya verene bildirildiği tarihte son bulur. Aksi takdirde, kiracının, kira sözleşmesinden kaynaklanan yükümlülükleri, anahtar teslimine kadar devam eder.
Somut olayda; taraflar arasında 01/06/2013 başlangıç tarihli ve 5 yıl süreli kira sözleşmesinin varlığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, kiralananın tahliye edilerek anahtarının kiraya verene ne zaman teslim edildiğine ilişkindir. Davacı kiraya veren tarafından, anahtar tesliminin yapılmadığı, kiralananın kendisine teslim edilmediği ileri
sürülmüş; davalı kiracı ise 31/07/2014 tarihinde sözleşmenin feshi ile birlikte kira ilişkisinin sona erdiği, 01/08/2014 tarihinde ise kiralananın anahtarının davacı şirket çalışanına teslim edilmek istendiği, ancak davacı şirket çalışanının kiralananın anahtarlarını teslim almaktan kaçındığı, davalı şirket çalışanları tarafından tutulan aynı tarihli tutanak ile davacı şirketin bilgisi ve görgüsü dahilinde kiralananın terk edildiği savunulmuştur. Bu durumda, davalı kiracı taşınmazı 01/08/2014 tarihinde tahliye ettiğini ve usulüne uygun kiralananın anahtarını davacı kiraya verene teslim ettiğini yazılı belge ile ispat edemediğine göre, taraflar arasında kira ilişkisinin devam ettiğinin kabulü gerekir. Davalının anahtar teslim tarihine kadar kira sözleşmesinden kaynaklanan yükümlülükleri devam edecek olup, bu sebeple takibe konu 2014 yılı Eylül ayı kira bedelinden de sorumlu olduğu anlaşılmıştır.
İcra ve İflas Kanunu"nun 67. maddesinin 2. fıkrası hükmüne göre; icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının, alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. İcra inkar tazminatı, aleyhinde yapılan icra takibine itiraz eden borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır.
Öte yandan, alacağın likit ve belli olması gerekir. Başka bir ifade ile borçlu tarafından alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte veya bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifade ile borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur.
Somut olayda; mahkemece, takibe konu kira alacağının likit ve muayyen olduğu dikkate alınarak, davacının icra inkar tazminat talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile bu yöndeki istemin reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Ne var ki, bu yanılgının giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması HUMK"nun 438/7 maddesi hükmü gereğidir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün ikinci fıkrasında yer alan, "Davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine," ifadesinin hükümden çıkartılarak yerine "Kabul edilen 70.494,38 TL asıl alacağın % 20 si oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine," ifadesinin yazılması suretiyle hükmün düzeltilmesine ve düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.04.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.