3. Hukuk Dairesi 2019/889 E. , 2019/3802 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen ziynet eşyası alacağı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı ile 2007 yılında evlendiklerini, 2013 yılından bu yana ayrı yaşadıklarını, düğünde takılan ziynet eşyalarından 170 adet küçük altın, her biri 267 gram olan 22 adet bilezik, 15.000,00 TL tutarında nakit para ile müşterek çocuklarının doğumunda takılan 17 adet cumhuriyet altının davalı tarafından elinden alınarak bozdurulduğunu, iade edilmediğini ileri sürerek; ziynet eşyalarının aynen iadesine, aynen iadenin mümkün olmaması halinde 75.155,00 TL bedelinin faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; düğünde takılan ziynet eşyalarının bir kısmı ile 17.000,00 TL tutarında düğün, kına ve balayı masraflarının karşılandığını, bir kısmının ise davacının rızası ile bozdurularak ..."de alınan arsanın peşinat bedeli olan 35.000 TL nin ödendiğini, kalan ziynetlerin ise halen davacının uhdesinde bulunduğunu savunarak; davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne, 37.970,00 TL altın alacağının davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine ; Dairemizin 05.03.2018 tarih ve 2016/13670 E. - 2018/2006 K. Sayılı ilamı ile, "...Mahkemece, bedeli hüküm altına alınan ziynet eşyalarının cins, nitelik, miktar ve değerlerinin hükümde ayrı ayrı gösterilmesi ve taraflara yüklenen borç ile tanınan hakkın infazda güçlük çıkarmayacak biçimde belirtilmesi gerekirken, infazda tereddüt yaratacak şekilde HMK"nın 297.maddesine aykırı hüküm tesisi doğru görülmemiştir..." gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde ve alınan 27/10/2015 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda, davanın kısmen kabulüne, 1 adet set takımının ( yaklaşık 35 gram 14 ayar) aynen iadesine bu mümkün olmaz ise bedeli olan 2.600,00 TL, 22 ayar 22 adet altın bileziğin ( yaklaşık 267 gram )aynen iadesine bu mümkün olmaz ise bedeli olan 22.170,00 TL, 2 tam altının aynen iadesine bu mümkün olmaz ise bedeli olan 1.200,00 TL nin, 70 tane çeyrek altının aynen iadesine bu mümkün olmaz ise bedeli olan 10.500,00 TL ve 1.500,00 TL tutarında para olmak üzere toplam 37.970,00 TL nin davalıdan tahsiline , fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş; hüküm, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-) Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-) Dava, ziynet eşyalarının aynen iadesi, bunun mümkün olmaması halinde bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi hükmü uyarınca; Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatlamakla yükümlüdür.Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer.
Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin iddia ettiği olayları ispatlaması gerekir.
Diğer taraftan, ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardan olduğu için evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Hayat deneyimlerine göre olağan olan bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Bu durumda, davacı kadın, dava konusu ziynet eşyasının varlığını ve evlilik birliği içinde elinden zorla alınıp, bozdurulduğunu ispat yükü altındadır.
Kural olarak, düğün sırasında takılan ziynet eşyaları kim tarafından takılırsa takılsın, aksine bir anlaşma bulunmadıkça kadına bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır. Bu eşyaların iade edilmemek üzere kocaya verildiği, kadının isteği ve onayı ile bozdurulup müşterek ihtiyaçlar için harcandığı hususu davalı tarafça kanıtlandığı takdirde, koca bu eşyaları iadeden kurtulur.
Somut uyuşmazlıkta; davacı kadın, düğünde takılan ziynet eşyalarının davalı tarafından elinden alındığını ve bozdurulduğunu iddia etmiş ; davalı koca ise savunmasında, bir kısım ziynet eşyalarının davacının rızası ile bozdurularak 17.000,00 TL ile düğün, kına ve balayı masraflarının karşılandığını, 35.000,00 TL si ile Gebze"de satın alınan arsanın peşinat bedelinin ödendiğini, kalan ziynetlerin ise davacının uhdesinde bulunduğunu, müşterek konutu terk ederken üzerinde götürdüğünü beyan etmiştir.
Bu bağlamda; davalı kocanın savunmasında, bir kısım ziynet eşyalarının bozdurularak düğün masraflarının karşılandığını ve taşınmazın peşinat ödemesinde kullanıldığını ikrar ettiği ziynetler yönünden, bunların kadının isteği ve onayı ile iade edilmemek üzere bozdurulduğu hususunda ispat yükü davalı kocada olup; diğer ziynet eşyalarının varlığını ve elinden zorla alınıp bozdurulduğunu ispat külfeti ise davacı kadına aittir. Taraflar tanık deliline dayanmış, gösterilen tanıklar mahkemece dinlenilmiştir. Davacı tanık beyanlarının soyut ve duyuma dayalı olduğu, görgüye dayalı herhangi bir bilgilerinin bulunmadığı; davalı tanıklarından ..."in ise (davalının kız kardeşi); düğünden yaklaşık 1,5 yıl sonra Gebze"de bir arazi satın alındığı, peşinat olarak 35.000,00 TL nin düğünde takılan altınlarla karşılandığı, bahse konu taşınmazın tarafların üzerine kayıtlı olduğu, davacının rızası ile altınların bozdurularak peşinatın ödendiği hususunda beyanda bulunduğu görülmüştür. Bahse konu taşınmaz tapu kaydı incelendiğinde; .... İlçesi, ... Mahallesinde kayıtlı arsa niteliğindeki taşınmazın 25/09/2008 tarihinde her iki taraf üzerine yarı yarıya hissedar olacak şekilde tescil edildiği anlaşılmıştır.
Bu durumda; davacının bir kısım iddiasını ispat edemediği; davalının ise bozdurulduğunu ikrar etmiş olduğu ziynetler yönünden, bunların kadının isteği ve onayı ile iade edilmemek üzere kendisine verildiğini ispat edemediği anlaşılmıştır.
O halde mahkemece; düğün masrafları için bozdurulduğu davalı tarafça kabul edilen ziynet eşyası (17.000,00 TL tutarında) ile yine taraflar üzerine kayıtlı taşınmaz alınırken peşinat bedeli olarak karşılanan ziynet eşyaları ( 35.000,00 TL den davalının 1/2 hissesine tekabül eden 17.500,00 TL ) olmak üzere toplam 34.500,00 TL değerindeki ziynet eşyası yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
3-) Medeni hukuk yargılamasına hâkim olan ilkelerden biri de taleple bağlılık ilkesidir. Bu ilke, 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 26. maddesinde açıkça ifade edilmiştir. Buna göre; hâkim, tarafların talepleri ile bağlıdır. Kanunlarda gösterilen sınırlı sayıdaki istisnalar bir kenara bırakılacak olursa, talepten fazlasına veya talepten başka bir şeye karar veremez. Fakat, hâkimin duruma göre talep sonucundan daha azına karar vermesinin önünde engel yoktur.
Taleple bağlılık ilkesi, talep edilmeyene karar vermeme, talep edilenden fazlasına karar vermeme ve talep edilenden farklı bir şeye karar vermeme biçimlerinde mahkeme kararının sınırlarını belirler şekilde karşımıza çıkmaktadır. Mahkemece dava dilekçesine bakılarak tespit edilecek bu sınırlar, talep edilen hukuki sonuçtur.
Somut olayda; mahkemece hükme esas alınan kuyumcu bilirkişi raporunda, davacıya düğünde her biri 22 ayar 22 adet bilezik, 1 adet set takımı, 2 adet tam altın ,70 adet çeyrek altın ve yaklaşık 1.500,00 TL tutarında paranın takıldığı , değerlerinin 37.970,00 TL olduğu belirtilmiştir. Ne var ki, davacı ziynet eşyası yönünden talebini 22 adet bilezik, 17 adet cumhuriyet altını, 170 adet küçük altın, 15.000,00 TL tutarında nakit para ile sınırlamıştır. Bu durumda, davacı tarafından talep edilmeyen 1 adet set takımının da iadesine karar verilmiş, talep aşılarak hüküm kurulmuştur.
Hal böyle olunca ; mahkemece, taleple bağlılık ilkesi çerçevesinde, maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi de doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, ikinci ve üçüncü bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26.04.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.