4. Ceza Dairesi 2013/40693 E. , 2016/3805 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Tehdit
HÜKÜM : Mahkumiyet
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Sanığa yükletilen tehdit eylemleriyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemlerin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
Eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,
Cezaların kanuni bağlamda uygulandığı,
Anlaşılmış ve ileri sürülen başkaca temyiz nedenleri yerinde görülmediği gibi hükmü etkileyecek oranda hukuka aykırılığa da rastlanmamıştır.
Ancak;
1-Oluşa uygun kabule göre, müdahillerin sanık ..."ün sahibi olduğu şirketin fabrikasında işçi olarak çalıştıkları, suç tarihinden önce işten çıkarıldıkları, tazminatlarını alamayan müştekilerin iş mahkemesine dava açtıkları, sanık ... ve ..."in söz konusu şirkette çalıştıkları, suç tarihinde şirkete ait araba ile ..."ye geldikleri, sanık ..."ın katılan ..."nin evine yanında ... olduğu halde gittiği, ancak ...in dışarıda kaldığı ve içeriye girmediği, sanık ..."ın katılana açmış olduğu davayı geri almazsa kendisini vuracağını söylediği ve başka sözlerle tehditlerde bulunduğu, yine sanık ..."ın tek başına müşteki ..."nin evine gittiği, ancak evin içerisine girmeyip bahçesinde bir süre müşteki ile konuştuğu, sanığın müştekiye hitaben; "iş mahkemesine açmış olduğu davayı geri almasını, aksi takdirde müşteki için iyi olmayacağını, onu vuracağını" söyleyerek tehdit ettiği ve aynı gün sanık ... ve ..."ın bu kez katılan ..."in çalıştığı işyerine giderek müştekiyi davasını geri alması konusunda "pazartesiye kadar şirkete gelip tazminatını alacaksın, daha sonra davanı geri alacaksın, yoksa biz karışmayız, günah bizden gider, kötü şeyler olur" şeklinde tehdit eylemlerinde bulunduklarının anlaşılması karşısında, sanığın aynı olay bütünlüğü içinde aynı sebebe dayanarak ve kısa aralıklarla katılanları ayrı ayrı tehdit etmesi eylemlerinin; TCK"nın 106/2-c, 43/2. maddelerine uyduğu ve anılan suçtan aynı Kanunun 3 ve 61. maddeleri de gözetilerek birkez cezalandırılması yerine; TCK"nın 106/1-1. cümlesi (2 kez) ve 106/2-c maddeleri uyarınca mahkumiyetine kararı verilmesi,
2- Kabule göre de;
Anayasa Mahkemesi’nin hükümden sonra 24/11/2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 08/10/2015 gün ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararı ile TCK’nın 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendine yönelik olarak vermiş olduğu iptal kararlarının uygulanması zorunluluğu,
Bozmayı gerektirmiş ve sanık ..."un temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnamedeki onama düşüncesinin reddiyle HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yeniden hüküm kurulurken 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince yürürlükte olan 1412 sayılı CMUK"nın 326/son maddesi uyarınca kazanılmış hakkın saklı tutulmasına, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 01/03/2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
TCK 43/2 aynı nev"iden (fikri içtima:) Bir suç işleme kararı ile birden çok kişiye karşı aynı suçun işlenmesinde birden fazla suç arasında manevi bağın kurularak, sübjektif şartın varlığı belirlenmelidir.
Suç işleme kararında birlik koşulu daha ziyade failin iç dünyası ile ilgili bulunduğundan, gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesi güçtür. O halde, bu konuda gözleme özel önem verilmelidir. Bu hususta takdir hakkı bulunan hakim, bu işlem sırasında gündelik hayat deneyimlerini genel bir yol gösterici olarak göz önünde bulundurmalı, sübjektif bağın belirlenmesinde; suçların işleniş biçimlerindeki benzerlik, suçların işlenme zamanları ve yerleri arasındaki ilişki, suçların işlenmesine hükümden sonra devam edilip edilmediği gibi yardımcı kriterlerden de yararlanılmalıdır.
Önemli bir sorun, suçların farklı mağdurlara yönelik olması halinde, aynı suç işleme kararının bulunup bulunmadığının tayinidir. Bazı yazarlar, mağdurların değişmesi halinde, müteselsil suçun hiçbir şekilde gerçekleşmeyeceğini ileri sürmektedirler. Bir kısım yazarlar ise, bazı suçların yapısında bir sınır bulunduğunu; hayat, vücut bütünlüğü, hürriyet, cinsel özgürlük gibi münhasıran kişiye ait değerleri ihlal eden suçların, zorunlu olarak teselsül dışında kaldığını savunmaktadırlar.
Zincirleme suçun en önemli şartlarından biri, failin eylemi, aynı mağdura karşı ise farklı zamanlarda olması, farklı mağdurlara karşı ise aynı zamanda gerçekleştirilmiş olmasıdır. Eldeki dosyada aynı mağdura karşı farklı zamanlarda birden fazla suç işlenmesi sözkonusu olmadığı gibi, birden fazla mağdura aynı zamanda suç işlenmesi biçiminde bir zincirleme suç işlendiğinden söz edilemez.
Zincirleme suç, aslında suç çokluğu halidir ve sadece kanunda gösterilen üç husus bakımından farazi bir birlik teşkil eder.
Farklı kişilere karşı, farklı zamanlarda işlenen tehdit suçlarında “aynı suç işleme kararı" ndan ve zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasından bahsedilemez.
“Aynı(bir) suç işleme kararının” her olayın özelliğine göre saptanmasında zorunluluk bulunmaktadır. Failin iç alemi ile ilgili kararın saptanmasında kesin ölçüler konulması imkanı yoktur. Ancak, aynı suçun birden fazla işlenmesi halinde hakim, bu suçlar arasında manevi bağın mevcut olup olmadığını her bir olayın somut işleniş yeri, zamanı ve koşullarına göre takdir etme yetkisine sahiptir.
Kabule göre sanık ...’ın katılanlar ..., ... ve ...’i davalarını geri almaları yönünde uyarıp aksi takdirde katılanları öldüreceğini, ailelerine zarar vereceğini söylemek suretiyle tehdit suçunu işlediği sabit olduğundan sanığın katılanlar ... ve ...’ye karşı TCK. 106/1-1 maddesi gereğince; sanıklar ... ve ...’in ...’i birlikte tehdit ettikleri sabit olduğundan TCK. 106/2-c maddesi gereğince mahkumiyetlerine dair verilen kararı isabetli gördüğümden, sayın çoğunluğun “sanığın aynı olay bütünlüğü içinde aynı sebebe dayanarak ve kısa aralıklarla, katılanları ayrı ayrı tehdit etmesi eylemlerinin; TCK’nın 106/2-c, 43/2 maddelerine uyduğu ve anılan suçtan aynı kanunun 3 ve 61. maddeleri de gözetilerek bir kez cezalandırılması yerine, TCK’nın 106/1-1. cümlesi (2 kez) ve 106/2-c maddeleri uyarınca mahkumiyetine karar verilmesinin bozmayı gerektirdiği” düşüncesine katılamıyorum.