11. Hukuk Dairesi 2018/3912 E. , 2019/6188 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 12. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 25/04/2017 tarih ve 2016/6 E- 2017/613 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi"nce verilen 26/04/2018 tarih ve 2017/726 E- 2018/478 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin Alp Anadolu İnşaat Nakliyat Turizm San. ve Tic. Ltd. Şti "nin kurucu ortaklarından olduğunu, müvekkiline ait payın şirket sermayesinin %10"una karşılık geldiğini, müvekkiline ait hisselerin tamamının sahte hisse devir sözleşmesiyle davalılardan ..."a devredildiğini sonradan öğrendiğini ileri sürerek, sahtecilikle yapılan devrin iptaline, usulsüz devir tarihinden itibaren müvekkiline ödenmesi gerekip ödenmeyen kar payı alacaklarından fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile şimdilik 10.000.-TL alacağın ait olduğu dönemden itibaren ticari faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline ve şirket kayıtları üzerine dava sonuna kadar ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, usulüne uygun bir şekilde yapılan hisse devrinin iptalinin talep edilebilmesinin 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, dava konusu işlemin davacının da beyan ettiği gibi 14.12.2000 tarihinde gerçekleştirildiğini, dava açma süresinin 14.12.2010 tarihinde dolduğunu, müvekkili...a husumet yöneltilmesinin hukuken mümkün olmadığını, sahtecilik iddiasıyla yapılan başvurunun huzurdaki davada bekletici mesele yapılması gerektiğini, işlemi gerçekleştiren noter ve ilgilerin davaya dahil edilmesi gerektiğini, devir işleminin usul ve yasaya uygun olduğunu, davacının basiretli bir tacir gibi davranmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesi, iddia, savunma, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; dava açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6098 sayılı Borçlar Kanunun 146 ıncı maddesine göre 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçerli olduğunu, hisse devrinin İstanbul 20. Noterliğinin 14.12.2000 tarih ve 37479 yevmiye no.lu Limited Şirket Hisse Devir Sözleşmesi ile yapıldığı, eldeki davanın ise 05.01.2016 tarihinde açıldığı, davalılar vekilince zamanaşımı def"inin süresinde ileri sürüldüğü, dava tarihi olan 05.01.2016 tarihine kadar 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolmuş olduğu, dolayısıyla davanın süresinde açılmadığı gerekçesiyle, davanın zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12.Hukuk Dairesince tüm dosya kapsamına göre yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacının şirket ortağı olduğu ve ortaklar arasında zamanaşımı süresinin işlemediği iddiasının yerinde olmadığı, zira hisse devir sözleşmesinin ve davacının şirket ortaklığından ayrıldığının Ticaret Sicil Gazetesinin 04.01.2001 tarihli 5207 sayılı nüshasında ilan edilmiş olduğu, eldeki davanın tarihinin ise 05.01.2016 olup, davanın ceza zamanaşımına da uğramış olduğu gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dava, limited şirket hisse devir işleminin iptali ve tazminat istemine ilişkin olup, davacı taraf, İstanbul 20.Noterliğinin 14.12.2000 tarih ve 37479 yevmiye numarası ile onaylanan Limited Şirket Hisse Devir Sözleşmesinde, hisseyi devreden kısmındaki isminin altında bulunan imzanın kendi eli ürünü olmadığını ve sahte olduğunu ileri sürmektedir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, sahtelik iddiasının ileri sürülmesi için öngörülmüş bir zamanaşımı süresi söz konusu değildir. Bu bakımdan davanın zamanaşımına uğradığından bahisle usulden reddi ve bu yöne vaki istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş olması doğru olmamış, davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile bölge adliye mahkemesince verilen kararın bozulması gerekmiştir.
2- Diğer yandan, davada noter tarafından onaylanan sözleşmedeki imzanın sahteliği iddia edilmektedir. Bilindiği üzere, noterlerin görevleri dairesinde onayladıkları senetler, HMK"nın 204/2. maddesi uyarınca resmi senet niteliğinde olup aynı kanunun 208/son maddesi uyarınca resmi bir senetteki imzanın sahteliği hakkındaki iddianın, ancak, ilgili evraka resmiyet kazandıran kişiyi de taraf göstermek suretiyle açılacak davada incelenip karara bağlanması gerekmektedir. Bu itibarla, davada husumetin ilgili noterliğe de yöneltilmesi gerekirken, davanın eksik hasımla açıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, HMK"nın 208/son maddesinde öngörülen yöntemle, davacıya ilgili noter hakkında dava açmak üzere önel verilmesi, dava açıldığı takdirde işbu dava ile birleştirilerek görülmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması ve kamu düzenine ilişen bu husus bakımından HMK"nın 355. maddesi hükmü de gözden kaçırılmak suretiyle, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi doğru olmamış ve bölge adliye mahkemesince verilen hükmün bu nedenle de re"sen bozularak kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK"nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 07/10/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.