3. Hukuk Dairesi 2017/7999 E. , 2019/3856 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki (asıl) menfi tespit ve (karşı) alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davanın ise reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı- karşı davalı; davalı ile aralarında düzenlenen 18/01/2013 başlangıç tarihli araç kiralama sözleşmesi ile davalıya ait aracın 1 yıl süreyle kiralandığını, sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirdiğini, kira ödemelerinin davalıya ait hesap numarasına yatırıldığını, davacı şirketin davalıya herhangi bir borcunun bulunmadığını, buna rağmen, davalı tarafından şirket aleyhine haksız ve kötüniyetli olarak icra takibi başlatıldığını, takibe dayanak olarak bahse konu kira sözleşmesinin gösterildiğini, takibe süresinde itiraz edilemediğini ve takibin kesinleştiğini, davacı şirketin mağdur olduğunu, ticari itibarının zedelendiğini, telafisi imkansız zarar içerisine sokulduğunu ileri sürerek; davacı şirketin davalıya borçlu olmadığının tespitine, davalı aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı- karşı davacı; davacı şirket ile aralarında 18/01/2013 başlangıç tarihli 1 yıl süreli araç kiralama sözleşmesinin düzenlendiğini, sözleşme hükümlerine göre; kendisine ait araç ile servis taşımacılığı yapacağının, davacı şirket tarafından ise, araç kira bedeli olarak günlük 80,00 TL ve km başına ise 35 Kuruş ödemenin yapılacağının kararlaştırıldığını, sözleşme gereği hak edilen ancak ödenmeyen alacağın tahsili amacıyla davacı şirket aleyhine icra takibi başlatıldığını, takibin kesinleştiğini savunarak asıl davanın reddini ; takibe konu edilmeyen toplam 6.070,42 TL kira alacağının karşı dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davacı- karşı davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece; asıl davanın kısmen kabulü ile davacı-karşı davalının Çerkezköy İcra Müdürlüğü"nün 2013/6207 E. Sayılı takip dosyasında 6.984,00 TL den borçlu olmadığının tespitine, davacı-karşı davalının kötüniyet tazminat isteminin reddine; karşı davanın reddine karar verilmiş; hüküm, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Dava; hizmet sözleşmesinden kaynaklı menfi tespit - alacak istemine ilişkindir.
1-) 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK"nın 4/1-a maddesine göre; kiralanan taşınmazların, 09.06.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davalarda " Sulh Hukuk Mahkemeleri" görevlidir.
Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re"sen gözetilir. Taraflar da yargılama bitinceye kadar görev itirazında bulunabilirler. Görev itirazı yapılmamış olsa bile re"sen mahkeme, ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip karara bağlamalıdır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 299. maddesinde; " Kira sözleşmesi, kiraya verenin bir şeyin kullanılmasını veya kullanmayla birlikte ondan yararlanılmasını kiracıya bırakmayı, kiracının da buna karşılık kararlaştırılan kira bedelini ödemeyi üstlendiği sözleşmedir." şeklinde tanımlanmıştır.
Somut olayda; taraflar arasında düzenlenen 18/01/2013 tarihli sözleşme incelendiğinde; davacı şirketin işveren, davalının ise servis taşımacılığını yapacak yüklenici, aynı zamanda araç sahibi olarak tanımlandığı görülmüştür. Yine sözleşmenin 7. maddesinde; yüklenicinin, işverenin çalışanı olmadığı, yasaların kendisine yüklediği sosyal güvenlik yükümlülüğünü ilgili yasalar çerçevesinde kendisinin sağlayacağı, bundan dolayı işverenin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığı; yüklenicinin, sözleşme gereği edimini yerine getirirken gerek servis hizmetinden yararlananlara, gerekse üçüncü şahıslara vermiş olduğu tüm zararlardan kendisinin sorumlu olacağı, bu zararların tazmini için gerekli olan sigortaları yaptıracağı, işverenin ise doğacak zararlardan herhangi bir sorumluluğunun bulunmayacağı kararlaştırılmıştır. Bu durumda, taraflar arasındaki hukuki ilişki, kira sözleşmesinden değil, hizmet sözleşmesinden kaynaklanmaktadır.
Hal böyle olunca; mahkemece, her iki tarafın tacir olması halinde 6102 sayılı TTK nın 4. ve 5. maddeleri uyarınca uyuşmazlığın çözümünde Asliye Ticaret Mahkemelerinin, aksi halde ise Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olacağı gözetilerek, görevsizlik nedeniyle HMK"nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, bu yön göz ardı edilerek davanın esası hakkında yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
2- Bozma nedenine göre taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenle taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 29.04.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.