3. Hukuk Dairesi 2019/1475 E. , 2019/3913 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (AİLE)MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki ziynet eşyanın iadesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davada aynen iade talebinin reddine, bedel iadesine ilişkin talebin kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, düğün gecesi takılan tüm altınların davalı ve ailesi tarafından elinden alınarak kayınvalidesine ait bir kasada saklandığını, 6 aylık hamile iken yine babasının evine gittiğini ancak çok zayıf ve bitkin durumda olduğunun ailesi tarafından fark edilmesi üzerine yaşadıklarını (şiddet) ailesine anlattığını ve ailesinin kendisini bir daha evine göndermediğini ve bundan sonra bir daha davalı ile bir araya gelmediğini, düğünde takılan 25 bilezik, 40 çeyrek altın, 3 pırlanta yüzük, 3 normal yüzük ve 20 harfin aynen iadesini, bunun mümkün olmaması halinde ise bedelinin, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, talebini 13.09.2013 tarihli ıslah dilekçesi ile 42.635,00TL’ye çıkarmıştır.
Davalı, davacının zaman aşımı süresi geçtikten sonra iş bu davayı açtığını, bu nedenle zamanaşımı itirazında bulunduğunu, davacı kadının kendi isteği ile ailesini görmek için evden ayrıldığını ve giderken tüm ziynet eşyalarını da yanında götürdüğünü ileri sürerek, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, dosya kapsamı ve tanık beyanlarına göre, evden ayrılış biçimi itibariyle davacının, dava konusu ettiği ziynet eşyalarını beraberinde götürebilecek koşullara sahip olduğu ve davalının yeminli beyanı göz önüne alındığınında, davacının davasını ispat edemediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı tarafça temyiz edilmiş, Dairemizin 03.07.2017 Tarihli 2016/762 E. 2017/10824 K. sayılı bozma ilamı ile “davacıya düğünde takılan takıların evliliğin başında davalı tarafça elinden alındığını ispatladığı, davalı kocanın ise altınların davacıya iade edildiğini kanıtlayamadığı bu sebeple öncelikle düğünde takılan ziynetlerin tamamının miktarının tespiti ile taraf delilleride değerlendirmek suretiyle, davacı tarafça varlığı kanıtlanan ziynet eşyaları yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği” gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde; davacının aynen iade talebi hakkında; söz konusu ziynet eşyaları hali hazırda mevcut olmadığından ve davalı tarafça aynen iade talebi kabul edilmediğinden reddine, bedelinin iadesi talebi yönünden ise kuyumcu bilirkişi tarafından düzenlenen değer tespiti raporu ve davacının ıslah dilekçesi doğrultusunda 42.635,00 TL ziynet alacağının; 10.000,00 TL"sine dava tarihinden (20/01/2012) itibaren, 32.635,00 TL"sine ıslah tarihinden (13/09/2013) itibaren işleyecek yasal faizile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar vermiş, hüküm davalı tarafça temyiz edilmiştir.
Dava, ziynet eşyasının aynen, mümkün olmaması halinde bedelinin iadesi istemine ilişkindir.
1- Yargıtay"ın bozma kararına gerek iradi, gerekse kanuni şekilde uymuş olan yerel mahkeme, bozma kararı doğrultusunda inceleme yapmak ve hüküm kurmak zorundadır. Mahkeme, uyma kararını kaldırarak, direnme kararı veremeyeceği gibi; hükmün bozma kararı kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan bölümleri hakkında da yeni bir hüküm kuramaz. Bozmaya uyulmakla, bozma lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak doğar.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda ve Hukuk Muhakemeleri Kanununda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.). Bu ilke, kamu düzeni ile ilgili olup; Yargıtay"ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.(Aynı yönde ...nun 26.2.1986 gün ve 1986/1-50 E.-174 K.; 11.5.1994 gün ve 1994/8-252 E.-314 K.; 1.12.1999 gün ve 1999/18-1041 E.-1006 K.; 11.5.2005 gün ve 2005/2-315 E.-333 K.; 27.09.2006 gün ve 2006/19-635 E.-573 K. sayılı ilamları).
Somut olayda, bozma ilamında davacıya düğünde takılan takıların evliliğin başında davalı tarafça elinden alındığını ispatladığı, davalı kocanın ise altınların davacıya iade edildiğini kanıtlayamadığı bu sebeple öncelikle düğünde takılan ziynetlerin tamamının miktarının tespiti ile taraf delilleride değerlendirmek suretiyle, davacı tarafça varlığı kanıtlanan ziynet eşyaları yönünden davanın kabulüne karar verilmesi istenmiş ise de mahkemece denetime elverişli olmayan bilirkişi raporlarına dayanarak ziynetlere yönelik tespit yapılmadan doğrudan bilirkişi raporlarında belirtilen tutarlar toplanarak hüküm kurmak yoluna gidilmiş, bozma kararına uymakla birlikte, bozma gereğini yerine getirilmemiştir.
Hal böyle olunca; Mahkemece yapılması gereken, denetime elverişli şekilde bilirkişi raporu alınarak davacı tarafa düğünde takılan ziynetlerin tamamının miktarının tespiti ile taraf delilleride değerlendirmek suretiyle, davacı tarafça varlığı kanıtlanan ziynet eşyaları yönünden davanın kabulü yönünde hüküm kurmak olup, eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2- Bozma nedenlerine göre, davalının sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30.04.2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.