3. Hukuk Dairesi 2018/5806 E. , 2019/3943 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, duruşmalı olarak incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle; daha önceden belirlenen, 30.04.2019 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine; temyiz eden davalılar vekili Av.... ile davacılar vekili ... geldi. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekillerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00"e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar; davalılara ait 27 nolu parseli, kendilerine tapuda satışı yapılan taşınmaz sanarak üzerindeki ağaçlarla birlikte satın aldıklarını, aslında kendilerine satılan taşınmazların 2 ve 3 nolu parseller olduğunu sonradan öğrendiklerini, zilyetliklerinin 27 parsel üzerinde devam ettirdiklerini, kendi taşınmazları sanarak ve tamamen iyi niyetli olarak ağaçlar dikip yetiştirdiklerini, ağaçların davalı taşınmazında kaldığını, davalının sebepsiz zenginleştiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin haklar saklı olmak üzere 25.000 TL"nin (ıslahla 73.109 TL"nin) ticari faizi ile müştereken ve müteselsilen davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar; davacılar ile aralarında bir hukuki ilişki bulunmadığını, murislerinin yıllar önce kendisine ait bir kısım yerleri ayrı ayrı kişilere sattığını, bu şekilde satış yapılan şahıslardan birinin de Portakal soyadını taşıdığını, davacılarında imar uygulaması ile oluşan parselasyon sonucu 2 nolu parsel sınırları içerisinde kalan yerleri Portakal soyadlı kişilerden satın aldıklarını, davalılar adına kayıtlı 27 nolu parselin ise hiç bir zaman satışa çıkarılmadığını savunarak davanın reddini istemişlerdir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 73.109,00 TL"nin davalılardan (tapu kaydındaki hisseleri oranında sorumlu olacak şekilde) alınıp, davacı tarafa verilmesine, alacağın 25.000,00 TL"lik kısmına dava tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine, ıslah ile artırılan kısma ilişkin faiz talebi bulunmadığından bu kısma yönelik faiz yürütülmemesine karar verilmiştir.
Hükmün davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 31.10.2016 tarih ve 2016/3916 Esas-2016/12331 Karar sayılı ilamı ile "...Dosya kapsamına alınan belgelerden, davacılar ve davalılara ait taşınmazların tüm tapu kayıt ve tedavüllerinin celp edilmediği, tesis kadastrosunun hangi tarihte kesinleştiği ve hangi tarihte tapu kaydının oluşturulduğu da anlaşılamamaktadır.
Hal böyle olunca; davalıya ait taşınmazın tüm tapu kayıt ve tedavüllerinin celbiyle, tapu kaydının kesinleşme tarihinin belirlenerek taşınmaza dikilen ağaçların yaşının da dikkate alınması suretiyle davacıların iyiniyetli olup olmadığının tespit edilmesinden sonra oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken; yazılı şekilde eksik inceleme ve araştırma sonucunda hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir......
Mahkemece, yukarıda açıklanan maddî ve hukukî olgular gözetilerek,öncelikle davacıların iyi niyetli olup olmadığının araştırılması akabinde varılacak sonuca göre dosyanın önceki bilirkişiler dışındaki ziraat mühendisine verilmesi, iki rapor arasındaki çelişkiyi de giderecek şekilde; somut verilere dayalı, gerekçeli ve denetime elverişli bilirkişi raporu alınması, daha sonra toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek, hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir....
Somut olayda; feragat yetkisi bulunan davacı vekilinin 09/11/2010 tarihli duruşmada; "Ahmet oğlu ... mirasçılarını sehven dahili davalı göstermişiz bunlara yönelik davadan vazgeçiyoruz" beyanında bulunduğu, ancak mahkemece anılan kişinin mirasçıları açısından da davanın kabul edildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece oluşturulan hüküm HMK"nun 307 ve 311.maddelerine aykırı bulunduğundan bozmayı gerektirmiştir..." gerekçeleri ile bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davacı tarafın kayden... ilçesi Karamanlı Mahallesi 1240 ada 2 parsel nolu taşınmaz maliki iken zemindeki fiili tasarruf ve zilyetliğini bu parsel olduğu zannı ile aynı ada 27 parsel nolu taşınmaz üzerinde sürdürmüş oduğu, 27 parsel üzerinde bulunan mevcut ağaçların da davacılar tarafından dikilip yetiştirildiğinin sabit olduğu, bu hususun taraflar arasında da tartışmasız olduğu, davacıların kendi mülkleri olduğu samimi inancı ile diktikleri ağaçların taşınmaza artı değer sağladığı, keşif sonucunda alınan bilirkişi raporunda hesaplanan miktar göz önüne alınarak taşınmaz üzerinde bulunan mütemmim-cüz değeri 67.401,00 TL olduğu gerekçesi ile dava açılış tarihinde davalı gösterilen ..."ın ölü olup ölüye karşı dava açılamayacağından ... (mirasçılarına) yönelik davanın reddine, 67.401,00 TL"nin ... ve mirascıları dışındaki kalan davalılardan dava tarihinden geçerli olmak üzere yasal faizi ile birlikte müteselsilen alınarak davacılara verilmesine karar verilmiş, hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Kural olarak, bozma kararına uyulmakla; orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda mahkeme için zorunluluk doğar. Öte yandan, bozma kararı dışında kalan yönler ise kesinleşir.
Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.).
Bu ilke kamu düzeni ile ilgili olup, Yargıtay"ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.
Dairemiz bozma ilamında öncelikle; davalıya ait taşınmazın tüm tapu kayıt ve tedavüllerinin celbiyle, tapu kaydının kesinleşme tarihinin belirlenerek taşınmaza dikilen ağaçların yaşının da dikkate alınması suretiyle davacıların iyiniyetli olup olmadığının tespit edilmesinden sonra oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği belirtilmesine karşın mahkemece tapu kayıtları incelenerek bir değerlendirme yapılmamıştır. Davacılar, dava konusu 27 parseli tapu maliklerinden üzerindeki satın aldıklarını belirtmiş, tapusuz bir taşınmazı satın aldıklarına yönelik bir iddiaları olmamıştır. Dosya içerisinde bulunan tedavüllü tapu kayıtlarından da taşınmazın tapu kayıtlarının 1974 yıllarında oluştuğu görülmektedir. Davacıların satın aldıklarını iddia ettikleri tarihte davaya konu taşınmazın çap kaydı bulunmaktadır. Çaplı taşınmazlarda, davacı tarafın iyiniyet iddiası dinlenemez.
Her nekadar mahkemece, dava konusu 27 parsel üzerindeki mevcut ağaçların davacılar tarafından dikilip yetiştirildiğinin sabit olduğu, bu hususun taraflar arasında da tartışmasız olduğu belirtilmiş ise de davacılar söz konusu taşınmazı üzerindeki mütemmim cüz ile birlikte tapu kaydında malik olan kişiden iyiniyetli olarak satın aldıklarını, satın alırken mütemmim cüzlerin bedelini ödediklerini, bir kısım ağaçları da kendilerinin yetiştirdiğini ileri sürmüşlerdir. Dinlenen davacı tanıkları da, davacılar satın aldıklarında ağaçların bir bölümünün taşınmaz üzerinde zaten mevcut olduğunu beyan etmişlerdir.
Hal böyle olunca, mahkemece, davacı tarafın iyiniyetli olmadığı göz önüne alınarak , ağaçların yaşı da dikkate alınarak davacıların sadece kendileri tarafından dikilip yetiştirilen ağaçların odun değerini talep edebilecekleri dikkate alınarak bu hususta yeniden rapor alınarak sonucu dairesinde hüküm tesisi gerekirken davacıların iyiniyetli olduğu kabul edilerek gelir metodu hesabı doğrultusunda hazırlanan rapor esas alınarak hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Yine bozma ilamında; feragat yetkisi bulunan davacı vekilinin 09/11/2010 tarihli duruşmada; "... oğlu ... mirasçılarını sehven dahili davalı göstermişiz bunlara yönelik davadan vazgeçiyoruz" beyanında bulunduğu, ancak mahkemece anılan kişinin mirasçıları açısından da davanın kabul edildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece oluşturulan hükmün HMK"nun 307 ve 311.maddelerine aykırı bulundu belirtilmiş ise de mahkemece bozma ilamına uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda verilen kararda bozma ilamına uyulmayarak bahsi geçen kişiler hakkında da davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Kabule göre de; Mahkeme, 23.06.2015 tarihli kararında, ... mirasçılarının hissesi tenkis edilerek bakiye 49.130,00 TL"nin diğer davalılardan tapudaki hisse oranları ile sorumlu olacak şekilde alınıp davacılara verilmesine,talep gözetilerek 25.000,00 TL"ye dava tarihinden geçerli yasal faiz yürütülmesine karar verilmiş, hükmün davalılar tarafından temyizi üzerine bozulması sonucu yeniden yapılan yargılama sonucu verilen 12.06.2018 tarihli kararda ise 67.401,00 TL"nin ... ve mirascıları dışındaki kalan davalılardan dava tarihinden geçerli olmak üzere yasal faizi ile birlikte müteselsilen alınarak davacılara verilmesine karar verilmiştir. Davalılar lehine oluşan usulü kazanılmış hakkı ihlal eder şekilde, ... mirasçılarının hisselerinin tenkis edilmeden, davalıların tapudaki payları dikkate alınmadan davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesi doğru görülmemiştir.
2- Bozma nedenine göre, davalılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bendde açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince davalılar yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenle davalılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 2.037 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalılara verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden tarafa iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30.04.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.