20. Hukuk Dairesi 2017/5270 E. , 2019/6057 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Davacı vekili, 20.07.2007 tarihli dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği, .... köyünde bulunan taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, önceki malik ..... kaldığını, onun tarafından imar ve ihya edilerek 10 yıl önce davacıya satıldığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının davacı yararına oluştuğunu iddia ederek, Medenî Kanunun 713. maddesi gereğince davacı adına tescili istemiyle dava açmıştır.
Yargılama sırasında, 2013 yılında 3402 sayılı Kanunun geçici 8. maddesi gereğince yapılan kadastro çalışmalarında çekişmeli taşınmaza 2073 parsel numarası verilerek, 1247 m2 yüzölçümü ve arsa niteliğiyle kadastro tutanağı düzenlenmesi üzerine, mahkemece görevsizlik kararı verilerek, 3402 sayılı Kanunun 5 ve 27. maddeleri gereğince, tutanak ve ekleri kadastro mahkemesine gönderilmiş, mahkemece, davacının davasının reddine, taşınmazın orman niteliğiyle Hazine adına tesciline karar verilmiş, hüküm davacı ... tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 18/01/2016 tarih 2015/16617 E. - 2016/428 K. sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Dosya içinde bulunan uzman bilirkişi rapor ve ek raporlarında; dava konusu taşınmazın 1956 yılına ait hava fotoğrafı ve 1961 yılı memleket haritasında yeşil renkli çalılık alanda; 1978 ve 1987 yılı hava fotoğrafında da taşlık, kayalık, çalılık alanda kaldığı, eğiminin % 18-20 civarında olduğu, 1995 yıllarından sonra, taşlık çalılık alanların arasında kalan "kelete" tabir edilen düzlüklerde tarım yapılmak ve ev yapmak suretiyle kullanıldığının açıklanması nedeniyle dava tarihi olan 2007 yılına kadar ekonomik amaca uygun kullanım bulunmadığından zilyetlikle kazanılamayacağı kabul edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuştur.
Dava başlangıçta tescil davası olarak açılmış, daha sonra yargılama sırasında 3402 sayılı Kanunun geçici 8. maddesi gereğince tutanak düzenlenmesi nedeniyle, maliki belirlenmek üzere kadastro mahkemesine aktarılmıştır. Çekişmeli taşınmaz, 2005 yılında yapılan orman kadastrosunda orman sınırı dışında bırakılmış, ancak dava tarihi olan 2007 yılına kadar zilyedlikle kazanma koşulları davacı yararına gerçekleşmemiştir, 1987 yılı hava fotoğraflarında taşınmazın durumu taşlık, çalılık halde görünmektedir. Bu hali ile taşınmazlar zilyedlikle kazanılacak yerlerden değil ise de; orman sınırı dışında kalmış olması nedeniyle orman niteliği ile tescillerine karar verilmesi de doğru değildir. Nitekim komşu 1600, 1599, 1598 ve 1597 sayılı parseller de gerçek kişiler adına tapuya tescil edilerek tespitleri kesinleşmiştir. Bu durumda, davanın reddine ve taşınmazın hali hazır niteliğiyle Hazine adına tesciline karar verilerek, 3402 sayılı Kanunun 30/2. maddesi gereğince, malik hanesi açık olan taşınmazda sicil oluşturulması, 3402 sayılı Kanunun 19. maddesi gereğince üzerlerindeki muhdesatların beyanlar hanesinde gösterilip gösterilmeyeceğine karar verilmesi gerekirken, kesinleşen orman sınırı dışında bırakıldığı halde, orman niteliği ile Hazine adına tesciline karar verilmiş olması isabetsizdir.” denilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra yapılan yargılama neticesinde; davacının davasının reddine, dava konusu ........ parsel sayılı taşınmazın tarla vasfı ile Maliye Hazinesi adına tapuya kayıt ve tesciline, malik hanesinin bu şekilde doldurulmasına, taşınmazın beyanlar hanesine, taşınmaz içerisindeki tek katlı betonarme evin ve karışık meyve ağaçlarının ..... oğlu, 1954 doğumlu ... TC kimlik nolu, ..." a ait olduğunun şerh edilmesine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde genel arazi kadastrosu işlemi 22.04.1986 tarihinde kesinleşmiş, taşınmaz 766 sayılı Kanunun 2. maddesi gereğince çalılık niteliğiyle tapulama harici bırakılmış, kesinleşme tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında 20 yıllık süre geçmiştir. Yörede 10.06.2005 tarihinde ilân edilerek kesinleşen orman kadastrosu ve 2/B madde uygulaması, dava sırasında 2013 yılında 3402 sayılı Kanunun geçici 8. maddesi gereğince evvelce tapulama harici bırakılan yerlerde yapılan kadastro çalışması bulunmaktadır.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, Harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi gereğince Hazineden harç alınmasına yer olmadığına
21/10/2019 gününde oy birliği ile karar verildi.