10. Hukuk Dairesi 2014/4510 E. , 2014/16017 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Antalya 1. İş Mahkemesi
Tarihi :02.12.2013
No :2013/171-2013/674
Davacı, Kurum işleminin iptali, 22.03.1985-10.07.1998 tarihleri arasındaki dönemde Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespiti ile 14.09.2012 tarihli talebi ile 01.10.2012 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazandığının ve birikmiş yaşlılık aylıklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesi gerektiğinin tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Davanın yasal dayanağı; 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 7. maddesindeki; “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı, 02.09.1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17.10.1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08.06.1949 tarihli ve 5434 sayılı kanunlar ile 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun geçici 20. maddesine göre sandıklara tâbi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler.” düzenlemesi ve genel olarak Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı gereği 1479 sayılı Kanunun 24 ve 25 maddeleridir.
01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Kanunun 24 ve 25. maddelerinde “...kendi adına ve hesabına çalışanlar olarak nitelendirilen bağımsız çalışanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına yazılı olan gerçek kişiler...”, “meslek kuruluşuna yazılarak çalışmaya başladıkları tarihten itibaren” zorunlu
Bağ-Kur sigortalısı sayılmışken, anılan maddelerde 19.04.1979 gün ve 2229 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile meslek kuruluş kaydı zorunluluğu kaldırılarak, “kendi adına ve hesabına” çalışma koşulu ve belirtilen nitelikte çalışmaya başlama tarihi sigortalılık niteliğini kazanmak için yeterli kabul edilmiştir.20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanun ile yapılan düzenlemede, kendi adına ve hesabına çalışma koşuluna ek olarak “gerçek ve götürü usulde gelir vergisi mükellefi olanlar” için mükellefiyetin başlangıç tarihinden, “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmakla beraber gelir vergisinden muaf olanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı olanlar” kayıtlı oldukları tarihten itibaren sigortalı sayılmaktadır.
22.03.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikte ise, bu kez, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; “gerçek ve götürü usûlde gelir vergisi mükellefi olanlar, Esnaf ve Sanatkarlar Siciline kayıtlı bulunanlar veya kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun kayıtlı bulunanlardan” gelir vergisi mükellefi olanlar, mükellefiyetin başlangıç tarihinden, gelir vergisinden muaf olanlar ile vergi kaydı bulunmayanlar da Esnaf ve Sanatkarlar Siciline veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıt oldukları tarihten itibaren kendiliğinden sigortalı sayılmışlardır.
02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemede de; kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; “gelir vergisi mükellefi olanlar ile, gelir vergisinden muaf olanlardan Esnaf ve Sanatkar Sicili ile birlikte kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun olarak kayıt olanlar” sigortalı sayılmışlardır.
Yukarıda açıklanan tüm bu Kanunlarla yapılan değişiklikler; önceki mevzuatın öngördüğü koşullara sahip olan sigortalıların, sigortalılık niteliklerine son vermemekte, değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihten sonra Bağ-Kur sigortalılık niteliğini kazananlar yönünden yeni düzenlemeler içermektedir. Tersinin kabulü, kazanılmış hakları ortadan kaldırmak olur ki, bu durumun kabulüne yasaca ve hukukça olanak olmadığı açıktır.
Davaya konu, somut olayda; davacının, 1479 sayılı Yasa kapsamındaki ilk tescili 14.09.1982 tarihinde yapılmış olup; 31.01.1982-30.12.1982 vergi kaydı, 17.04.1983-20.03.2000 tarihleri arasında ise oda kaydının bulunduğu, 20.03.2000 tarihinde isteğe bağlı sigortalı olmak için talepte bulunduğu ve 29.04.2004 tarihinde durdurduğu, 07.05.2004 tarihli davacıya yazılan yazıda Bağ-Kur süreleri olarak 14.09.1982-31.12.1982, 22.03.1985-20.02.2000, 20.03.2000-29.04.2004 olarak belirtildiği, davacının ilk prim ödemesinin 20.08.1998 tarihinde gerçekleştiği ve
. 27.07.2011 tarihine kadar düzenli prim ödemesinde bulunduğu, 16.01.2013 tarihli denetmen raporuyla, davacının oda kaydının bulunduğu defterde tahrifat bulunduğundan bahisle oda kaydının geçerli sayılmaması sonucu davacının yaşlılık aylığı talebinin red edildiği anlaşılmıştır.
Davacının tespitini talep ettiği ihtilaflı dönemde, 1479 sayılı Kanunun yukarıda açıklanan 3165 sayılı Kanun ile getirilmiş şekli yürürlükte olup, sigortalılık niteliğinin varlığı sorunu da, anılan düzenleme doğrultusunda çözümlenmelidir. Belirtmek gerekirse anılan düzenlemenin açıkça değindiği üzere, sigortalılığın oluşumu yönünden “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışma” olgusunun varlığı zorunlu ve asli unsur olup, vergi dairesine, meslek kuruluşuna ve Esnaf Sanatkar Sicil Memurluğuna kayıtlı olmak; anılan çalışmayı doğrulayan bir şekil şartından ibaret olduğu cihetle aksinin kanıtlanması olanaklıdır. Diğer bir anlatımla, bu gibilerin mesleki faaliyetlerine son verdiklerinin kanıtlanması halinde, artık somut bir çalışmaya dayanmayan, soyut ve sadece evrak üzerindeki oda/vergi/Esnaf Sicil Memurluğu kaydına itibar edilerek kişiyi sigortalı saymak, Kanunun amacına aykırı olacağı açıktır.
Hâl böyle olunca, Mahkemece, öncelikle, Siirt Ağır Ceza mahkemesinin 2003/214 Esas sayılı dava dosyası getirtilerek incelenmeli, davacının sigortalılığına esas alınan oda kayıtları celp edilip kayıtlar üzerinde tahrifat bulunup bulunmadığı yönünde gerektiğinde bilirkişi incelemesi yapılarak, tahrifat bulunmadığının anlaşılması halinde çalışmasına ilişkin işyeri kayıtları araştırılarak, işyerinin vergi muafiyeti kapsamında kalıp kalmadığı tespit edilerek, sigortalının oda kaydının bulunduğu ihtilaf konusu olan dönemde, 1479 sayılı Kanunun 26. maddesinde düzenlenen, “sosyal güvenliğin vazgeçilmez ve kaçınılamaz” kamusal yapısı gereği yöntemince ve re’sen araştırma yapılarak, varılacak sonuç uyarınca, açıklanan yasal düzenlemeler çerçevesinde değerlendirme yapılıp, davacının 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalı olarak kabul edilmesi gereken dönem, kuşku ve duraksamaya neden olmayacak şekilde belirlenmelidir. Bu bağlamda, dava konusu dönemde Kurumca kabul edilen süreler haricinde, davacının kendi adına ve hesabına bağımsız çalışması olmadığı belirlenir ise; 1479 sayılı Kanunun 79. ve Bağ-Kur İsteğe Bağlı Sigortalılık Yönetmeliğinin 5. maddelerine göre, isteğe bağlı Bağ-Kur sigortalısı olmak için Kuruma yazılı başvuru ya da isteğe bağlı sigortalı olma iradesini ortaya koyacak şekilde Kuruma prim ödemesinin varlığı koşul olup, anılan ödemelerin, ihtilaf konusu 22.03.1985-10.07.1998 tarihleri arasındaki sigortalılık sürelerini kapsayıp kapsamadığı belirlenmeli, Medeni Kanunun 2. maddesinde düzenlenen iyiniyet kuralları çerçevesinde, Kurumun geçmişe yönelik prim borçlarını tahsil edip uzun süre nemalandırmasından sonra, anılan döneme yönelik sigortalılığın
iptalinin, iyiniyetle bağdaşmayacağı gözetilerek, geçmişe yönelik prim ödemelerinin kapsadığı sürenin isteğe bağlı sigortalılık süresi olarak kabulü gerektiği gözden uzak tutulmamalı, af kapsamında geçmişe yönelik prim ödemeleri haricindeki prim ödemeleri yönünden, davacının ödediği primlerin, her bir primin ödendiği tarihten itibaren karşıladığı süre kadar, davacının 1479 sayılı Kanun kapsamında isteğe bağlı sigortalı olarak kabul edilmesi gereği irdelenerek, varılacak sonuca göre yaşlılık aylığı tahsisi şartları değerlendirilerek karar verilmelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik araştırma ve inceleme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması;
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 26.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.