3. Hukuk Dairesi 2019/1807 E. , 2019/4037 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki asıl ve birleşen tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraflarca temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Asıl davada kiracı; 25.09.1988 başlangıç tarihli kira sözleşmesiyle kiraya verene ait 20 dönümlük tarla üzerinde hasılat kiracısı olduğunu, 25 yıl süreli sözleşmenin 25.09.2013 tarihinde sona ereceğini ancak davalının tutum ve davranışından kaynaklanan nedenlerle kiralanan taşınmazı 2008 yılı Mayıs ayında terk etmek zorunda kaldığını, sözleşmenin son 5 yılının uygulanamadığını, bu şekilde 5 yıllık süre için ortaklık payı kazancı elde edemediğini, fazlaya ilişkin hakları saklı kalarak 20.000,00 TL gelir kaybı zararının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 24.05.2010 havale tarihli ıslah dilekçesi ile talebini; hasılat kaybı alacağının 6 yıllık dönem için hesaplanması gerektiğini belirterek fazlaya ilişkin saklı tuttuğu hak sebebiyle 39.766,00 TL olarak artırmıştır.
Davalı, davacının sözleşmeye aykırı davrandığını belirterek davanın reddini dilemiştir.
Birleştirilen davada ise kiraya veren; kiracının son 5 yıllık hasılat kira alacağını ödemediğini, sözleşmenin 4. maddesine aykırı davranarak işletmeye gereği gibi bakmadığını, bakım görevinin ihmali nedeniyle uğranılan zarar karşılığı 13.725,00 TL ile son 5 yılın ödenmeyen hasılat payı alacağı 41.390,00 TL’nin ihtarname tarihinden itibaren faizi ile birlikte tahsilini, sözleşmenin de akde aykırılık sebebiyle feshine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen davalı davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; asıl davanın kabulüne, birleşen davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen kararın taraflarca temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 14.H.D.nin 25/04/2011 tarih ve 2011/2613-5549 E/K sayılı ilamı ile; asıl ve birleşen davada sözleşmenin ifa edilmediği son 5-6 yıllık dönemden elde edilecek hasılat kaybı bulunurken, öncelikle hasılatın bu dönem içinde ne olacağı hesaplanmalı, bundan hasılat elde edilmesi için yapılacak her türlü giderler bulunarak düşülmeli, bunlardan da kiracının boş kalacağı dönem içerisinde başka işten sağladığı veya sağlamaktan kasten kaçındığı değerler ne olacaksa düşülmeli, böylelikle kiracının sözleşme çerçevesinde ve ancak sözleşmeye uygun hasılat kira payından alacağı bulunmalı ve ona hükmolunmalı ayrıca bakım ve sulama görevinin ihmali nedeniyle uğranılan zararın hesabında da aynı yöntem uygulanarak yeniden inceleme yapılmak suretiyle karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde; asıl davanın kısmen kabulü ile; taraflar arasındaki 25/09/1988 başlangıç tarihli ve 25 yıl süreli iştirakli hasılat kira sözleşmesinin uygulanmayan 2008-2013 dönemlerine ilişkin 14.533,95 TL hasılat payı zararı alacağının dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı ... mirasçıları ..., ..., ..., ..."tan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, birleşen davanın ise reddine karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
1-) Asıl dosyaya ilişkin tarafların temyiz itirazlarının incelenmesinde; davaya dayanak yapılan 25.09.1988 başlangıç tarihli ve 25 yıl süreli kira sözleşmesinin varlığı hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. İlgili sözleşme ile 20 dönümlük taşınmazın kiraya verildiği ve bahçenin bilimum bakım ve sulama işlerinin kiracıya ait olduğu, bakımsızlık ve ilgisizlik olması halinde mülkiyet sahibinin yasal yollara başvurabileceği, bahçenin meyve vermesinden sonra hasat, ambalaj ve pazarlama işlerinin müşterek olup tutarın müştereken pay edileceği kararlaştırılmıştır. Davacı dava dilekçesinde erken tahliye nedeniyle 2008-2013 yılları arası mahrum kalınan gelir kaybının tahsilini istemiş olup Mahkemece, uyuşmazlığın çözümü açısından tazminat miktarının belirlenmesine yönelik birden fazla rapor alındığı, her bir raporda ayrı ayrı hesaplamalar yapıldığı ve farklı tespitler ile tazminat miktarları bulunduğu, yine Mahkemece hüküm fıkrasında belirlenen rakama nasıl ulaşıldığının izahı yapılmayarak, Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Lütfi Pırlak ve Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. ... tarafından hazırlanan 05/01/2016 tarihli bilirkişi heyeti raporu ile aktüerya bilirkişi ... tarafından sunulan raporlara teknik olarak itibar edildiği ancak yapılan hesaplama hatalarının düzeltilerek sonuca gidildiğinin belirtilmekle yetinildiği anlaşılmaktadır. Kural olarak takdiri delil olan bilirkişi raporu hakimi bağlamaz, hakim raporu serbestçe takdir eder. Ancak yargı kararlarının gerekçeli olması emredici kural olduğundan, hakim dosyada bulunan bilirkişi raporuna aykırı hüküm tesis ederken gerekçelerini açıklamakla yükümlüdür. Diğer taraftan, raporlar arasında çelişki bulunması halinde bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi için mahkemece tekrar bilirkişi incelemesi yaptırılarak varılacak sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerekir.
Somut olayda raporlar arasındaki çelişkilerin giderilmediği, bozma gereklerinin tam olarak yerine getirilmediği ve hüküm fıkrasında belirlenen rakama nasıl ulaşıldığının izahının yapılmadığı anlaşılmakta olup, bu haliyle hüküm denetime elverişli değildir.
O halde Mahkemece, önceki bozma ilamında belirtilen maddî ve hukukî olgular gözetilerek, taraf itirazlarını karşılayacak nitelikte ve raporlar ve dosya kapsamındaki tespitler arasındaki çelişkiyi giderecek şekilde, somut verilere dayalı, gerekçeli, taraf ve Yargıtay denetimine elverişli bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2-) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere, Mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına, özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre; birleşen dosya davacısı kiraya veren mirasçılarının birleşen davaya ilişkin aşağıdaki bendin dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
3-) Birleşen dosyada davacıların kira alacağına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde; her ne kadar Mahkemece son beş yıllık hasılat kirası gelir payının asıl davacı tarafından davalıya ödenmediğinin yazılı delil ile kanıtlanamadığı, ispat yükünün asıl davalı yan üzerinde olduğu, asıl davalının gelir payını alamadığına ilişkin iddianın soyut kaldığı, asıl davacı ..."ün sözleşmeden kaynaklı yükümlülüklerini yerine getirdiği, bu hususların Mahkememizce bozma sonrası temin edilen muhtelif bilirkişi raporlarıyla sabitlendiği nazara alınarak birleşen davada talep edilen son beş yıllık hasılat kirası gelir payı talebinin reddine karar verilmiş ise de; ispatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur. HMK’nun ispat yükünü düzenleyen 190. maddesine göre ispat yükü; kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanunun belirli delillerle ispatını emrettiği hususlar, başka delillerle ispat edilemez. Kural olarak kira ilişkisinin varlığını ve aylık kira bedelinin ne kadar olduğunu ispat külfeti kiraya verene, kabul edilen kira bedelinin ödendiğinin ispat külfeti ise kiracıya düşer. Bu durumda yapılan açıklamalar ışığında Mahkemece, kiraya verenin kira alacağının bulunup bulunulmadığının araştırılarak hasıl olunacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde ispat külfetinin kiraya verende olduğu belirtilerek karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda ikinci bentte açıklanan nedenlerle birleşen dosya davacılarının sair temyiz itirazlarının reddine, birinci bentte açıklanan nedenlerle asıl davaya yönelik tarafların, üçüncü bentte açıklanan nedenlerle birleşen davaya yönelik birleşen dosya davacılarının temyiz itirazlarının kabulü ile, 6100 sayılı ...ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02.05.2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.