3. Hukuk Dairesi 2020/1805 E. , 2020/3588 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki (asıl ve birleşen davada) alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, asıl ve birleşen davanın ayrı ayrı reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde asıl ve birleşen dava davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Asıl davada davacı, dava dışı ... Devlet Hastanesi’nin kalorifer yakıtı için yaptığı ihalenin davalı üzerinde kaldığını,davalının 24.07.2009 tarihli faturadan doğan 29.499,89 TL alacağını ve 28.07.2009 tarihli faturadan doğan 31.763,85 TL alacağını Denizli 2.Noterliği’nin 17.08.2009 tarihli noter senediyle dava dışı ... Petrol Limited Şirketine temlik ettiğini,bu temlik işleminin dava dışı hastaneye 18.08.2009 tarihinde tebliğ edilip bildirilmesine rağmen temlik edilen toplam 61.263,85 TL’nin 15.10.2009 tarihinde temlik eden davalıya ödendiğini,dava dışı ... Petrol Limited Şirketinin ise lehine temlik yapılan alacaklar için Denizli 8.İcra Müdürlüğü’nün 2010/4542 sayılı dosyasıyla icra takibi başlattığını, temlik işlemi geçerli olduğundan ve temlik işlemi dava dışı hastaneye bildirildiğinden borca itirazda bulunulmadığını,yapılan yetki itirazının da reddedildiğini, Denizli 8.İcra Müdürlüğü’nün 2010/4542 sayılı dosyasıyla takibe konulan temlike konu alacağın 14.02.2011 tarihinde 70.988,66 TL olarak dava dışı ... Petrol Limited Şirketine ödendiğini, sehven yapılan mükerrer ödemeden dolayı sebepsiz zenginleşen davalının tarafına yapılan bildirime rağmen ödemede bulunmadığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 70.988,66 TL’nin 14.02.2011 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl davada davalı,cevap dilekçesi sunmamıştır.
Birleşen davada davacı,asıl davadaki hukuki nedenlere dayalı olarak asıl dava davalısına yapılan mükerrer ödemeden kamu zararını tahsil yönetmeliğine göre harcama yetkilileri sıfatı ile davalıların sorumlu olduğunu ileri sürerek,fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere , kamunun uğradığı 70.988,66 TL zararın ödeme tarihinden olan 14.02.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davalı ...,iddia edilen hatalı ödemenin geri tahsili konusunda hastane idaresi ve diğer ilgililerin pasif kaldığını,bahsi geçen icra dosyasına yasal sürede itiraz edilmediğinden itirazın reddine karar verildiğini,alacağın rızaen tahsili hususunda tarafına bir bilgi verilmediğini ve talepte bulunulmadığını,tebliğ edilen evrakı ilgili birimlere havale ettiğini ve bu birimlerin sorumlulukları olduğunu savunarak,davanın reddini istemiştir.
Birleşen davada davalı ..., hastaneye tebliğ edildikten sonra tahakkuk servisine havale edilen temliknameyi tahakkuk servisine teslim etmesi gereken dava dışı görevlilerin kamu zararına neden olduğunu savunarak,davanın reddini istemiştir.
Mahkemece,davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen kararın davacı tarafça temyiz edilmesi sonucunda Dairemizin 29.11.2017 tarih ve 2017/15732 E.-2017/16778 K.sayılı ilamı ile ‘’...davada; davacı ... tarafından davalıya yapılan mükerrer ödemenin sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca tahsilinin talep edildiği,yine; davacı ... tarafından davaya konu olan mükerrer ödemenin yapılmasına sebebiyet verdiği iddia edilen bir kısım ... Devlet Hastanesi personeline karşı kurum zararının tahsili amacıyla 30.11.2011 tarihinde dava açıldığı,... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 15.03.2013 tarihli 2011/372E. - 2013/245K. sayılı kararı ile davaların birleştirilmesine karar verildiği, hükmün temyizi üzerine Yargıtay 4. H.D .tarafından hükmün onanarak 07.01.2015 tarihinde kesinleştiği ve iş bu dava dosyasının, temyize konu eldeki dosya arasına alındığı,ne var ki birleşen dava hakkında bir karar verilemediği, bu itibarla mahkemece; birleşen dava hakkında da yargılama yapılarak sonucu dairesinde bir karar verilmsi gerektiği;bozma nedenine göre, diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmediği...’’ gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda ise,asıl dava yönünden "bozma sonrası ölen kötüniyetli sebepsiz zenginleşen davalının tüm yasal mirasçılarının mirası reddetmesi karşısında artık davalı mirasçıların davalı murisin sebepsiz zenginleşmesinden doğan borcundan hukuken sorumlu tutulamayacakları" gerekçesiyle;birleşen dava yönünden ise, "alınan raporla birleşen dosya davalı çalışanlarına %50"şer kusur tanzim edildiği, ancak bilirkişice alınan raporda kötüniyetli sebepsiz zenginleşen muris davalının olaydaki kusuruna hiç değinilmediği, kaldı ki bilirkişi tarafında kusura dair yapılan değerlendirmenin mahkemelerini bağlamadığı, harcama yetkilisi olan birleşen davalılara varsa kusurları oranında davacı kurumun rucü hakkı olduğu,ancak her olayın kendi içinde iyiniyet ve hakkaniyet kuralları çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği, sebepsiz zenginleşen davalı murisin davaya konu parayı iade etmeyerek sergilediği kötüniyetinden dolayı birleşen dosya davalılarının kusurun tamamından %50’ şer oranında sorumlu tutulmasının da hakkaniyet kurallarıyla bağdaşmayacağı,aksinin murisin kötüniyetli hareketinden ötürü birleşen dosya davalılarının sorumlu olması sonucunu doğuracağı, BK"nın 50. maddesi (TBK m. 61) hakimin takdirini esas aldığı,anılan madde buyruğuna göre ilgililerin birbirine karşı rücu hakları olup olmadığını ve varsa kapsamını hakimin takdir
edeceği nazara alınarak meydana gelen ve bozma sonrası gelişen durum karşısında kusurun tamamının ölen davalıda olduğunun vicdanen kabulü gerekmekle kusura dair ek rapor aldırma gereği duyulmadan,çalışma koşulları, iş yoğunluğu ve diğer hususlar birlikte değerlendirilerek talep edilen zararın kalan ve birleşen dosyada davalılara pay edilen ödemenin tamamından birleşen dosya davalılarını sorumlu tutulmasının hakkaniyete aykırı olduğu vicdani kanaatiyle alınan raporun sonuç kısmındaki bu yöndeki değerlendirmeye iştirak edilmeksizin Türk Borçlar Kanunu"nun 51 ve 52. (BK 43-44) maddeleri uyarınca belirlenen kusurdan hakkaniyet kuralları uyarınca takdiren indirim dahi yapılmadan" gerekçesiyle ;asıl ve birleşen davaların ayrı ayrı reddine karar verilmiş,hüküm asıl ve birleşen dava davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık;asıl davada ,davalıya yapılan mükerrer ödemenin sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca davalıdan tahsili;birleşen davada ise,mükerrer ödemeye neden olduğu iddia edilen harcama yetkililerinden söz konusu kamu zararının rücuen tahsili istemine ilişkindir.
1-Asıl ve birleşen dosya davacı vekilinin asıl davada verilen hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
a)Mirasın reddi, Türk Medeni Kanunu"nun 605 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup anılan Kanun"un 605. maddesinde, yasal ve atanmış mirasçıların mirası reddedebilecekleri belirtilmiştir.
Mirasın reddi halinde, mirası reddedenler yönünden davaya devam edilemez. Bu halde mirası reddetmeyerek mirasçılığı devam edenlerin katılımı ile davaya devam edilir. Mirasçıların tamamının mirası reddetmeleri halinde Türk Medeni Kanunu" nun 612 ve devamı maddeleri uyarınca mirasın tasfiyesi yoluna gidilerek, bir tasfiye memuru atanır ve ilgili memurun davaya dahil edilmesi suretiyle davaya devam edilir.
Somut olayda;mahkemece her ne kadar hatalı değerlendirme ile, bozma sonrası ölen kötüniyetli sebepsiz zenginleşen davalının tüm yasal mirasçılarının mirası reddetmesi karşısında artık davalı mirasçıların davalı murisin sebepsiz zenginleşmesinden doğan borcundan hukuken sorumlu tutulamayacakları gerekçesiyle asıl davanın reddine karar verilmiş ise de,mahkemece yapılacak iş, yukarıda açıklanan hususlar dikkate alınarak, 4721 sayılı TMK’nun 612. maddesi gereğince mirasın tasfiyesi yoluna gidilip gidilmediğini araştırmak, tasfiye yoluna gidilmiş ve bir tasfiye memuru atanmış ise ilgili memurun davaya dahil edilmesi için davacıya süre vermek, tasfiye yoluna gidilmemiş ve tasfiye memuru atanmamış ise, terekesinin tasfiyesi ve tasfiye memuru atanması için murisin son ikametgahındaki Sulh Hukuk Mahkemesine ihbarda bulunarak atanacak tasfiye memuru davaya dahil edildikten sonra hüküm kurmaktan ibarettir.
Asıl davada mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş,bozmayı gerektirmiştir.
b)Asıl ve birleşen dava davacı vekilinin asıl davaya yönelik sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
2-Asıl ve birleşen dosya davacı vekilinin birleşen davada verilen hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun ‘’Harcama talimatı ve sorumluluk ‘’ başlığı altında düzenlenen 32.maddesinde;
‘’Bütçelerden harcama yapılabilmesi, harcama yetkilisinin harcama talimatı vermesiyle mümkündür. Harcama talimatlarında hizmet gerekçesi, yapılacak işin konusu ve tutarı, süresi, kullanılabilir ödeneği, gerçekleştirme usulü ile gerçekleştirmeyle görevli olanlara ilişkin bilgiler yer alır.
Harcama yetkilileri, harcama talimatlarının bütçe ilke ve esaslarına, kanun ve diğer mevzuata uygun olmasından, ödeneklerin etkili, ekonomik ve verimli kullanılmasından ve bu Kanun çerçevesinde yapmaları gereken diğer işlemlerden sorumludur.
Yine aynı Kanunun ‘’Giderlerin Gerçekleştirilmesi’’başlığı altında düzenlenen 33. maddesinde ;
‘’ Bütçelerden bir giderin yapılabilmesi için iş, mal veya hizmetin belirlenmiş usul ve esaslara uygun olarak alındığının veya gerçekleştirildiğinin, görevlendirilmiş kişi veya komisyonlarca onaylanması ve gerçekleştirme belgelerinin düzenlenmiş olması gerekir. (Değişik son cümle: 22/12/2005- 5436/10 md.) Giderlerin gerçekleştirilmesi; harcama yetkililerince belirlenen görevli tarafından düzenlenen ödeme emri belgesinin harcama yetkilisince imzalanması ve tutarın hak sahibine ödenmesiyle tamamlanır.
Gerçekleştirme görevlileri, harcama talimatı üzerine; işin yaptırılması, mal veya hizmetin alınması, teslim almaya ilişkin işlemlerin yapılması, belgelendirilmesi ve ödeme için gerekli belgelerin hazırlanması görevlerini yürütürler.
(Ek üçüncü fıkra: 22/12/2005-5436/10 md.) Elektronik ortamda oluşturulan ortak bir veri tabanından yararlanmak suretiyle yapılacak harcamalarda, veri giriş işlemleri gerçekleştirme görevi sayılır. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin esas ve usûller Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenir. Gerçekleştirme görevlileri, bu Kanun çerçevesinde yapmaları gereken iş ve işlemlerden sorumludurlar.
(Ek son fıkra: 22/12/2005-5436/10 md.; Değişik fıkra: 2/7/2018-KHK-703/213 md.) Kamu borç yönetimine ilişkin olanlar da dahil giderin çeşidine göre aranacak gerçekleştirme belgelerinin şekil ve türleri merkezî yönetim kapsamındaki kamu idareleri için Hazine ve Maliye Bakanlığınca, mahallî idareler için İçişleri veya Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca, sosyal güvenlik kurumları için de bağlı veya ilgili oldukları bakanlıklar tarafından, Hazine ve Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınmak suretiyle çıkarılacak yönetmeliklerle belirlenir.’’düzenlemesine yer verilmiştir.
Somut olayda;birleşen davadaki davalıların kusur durumuna ilişkin alınan 21.02.2013 tarihli üçlü bilirkişi heyet raporu ile 10.12.2018 tarihli tekli bilirkişiden alınan rapor içeriği ve yukarıdaki mevzuat hükümleri de dikkate alındığında;dosya kapsamında yer alan tüm bilgi ve belgeler ile de sabit olduğu üzere,20.08.2009 tarihinde temliknameyi alan hastane yönetiminin 25.08.2009 tarihli sözleşmeyi feshettikten sonra yüklenicinin faturalarını ödemeyerek bizzat temlik alan dava dışı ... Petrol Limited Şirketine ödeme yapması ya da Sağlık Müdürlüğü’nden durumu sorması gerekirken,hastane yönetiminin temliknameyi tahakkuk servisine gönderdiği,15.10.2009 tarihinde de toplam 61.263,85 TL’yi temlik eden asıl dosya davalısına ödediği,ödeme yapmadan önce Sağlık Müdürlüğü’nden görüş istemesine rağmen söz konusu temliknameden söz etmediği,bu şekliyle yukarıda ifade edilen Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 32. ve 33. maddeleri gereğince davalılar harcama yetkilisi baştabip ve gerçekleştirme görevlisi hastane müdürünün meydana gelen kamu zararından müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarının kabulü gerekirken,hatalı değerlendirme ile birleşen davanın da reddine karar verilmesi doğru görülmemiş,bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1-a)bendinde açıklanan nedenlerle asıl dava yönünden hükmün asıl ve birleşen dava davacı vekili yararına BOZULMASINA, 1-b)bendinde belirtilen nedenlerle asıl ve birleşen dava davacı vekilinin asıl davaya yönelik sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,2. bentte açıklanan nedenlerle birleşen davaya yönünden hükmün asıl ve birleşen dava davacı vekili yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29.06.2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.