20. Hukuk Dairesi 2017/5800 E. , 2019/6193 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi katılma yoluyla davacı vekili ve davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Davacı vekili ...... Asliye Hukuk Mahkemesine hitaben yazdığı 01.10.2013 havale tarihli dilekçesi ile, .....yevmiye 35 cilt sayfa 40 sıra numarası 50"de kayıtlı iken tapulama çalışmaları sonucunda 888 parsel sayısını alan 18380 m² yüzölçümlü taşınmazın müvekkilinin murisi...... adına kayıtlı olduğunu, Orman Yönetimi ve Hazine tarafından açılan dava sonucunda ..... 1963/514 Esas, 1970/107 Karar sayılı kararı ile taşınmazın orman olduğuna karar verildiğini ve bu durumun müvekkilinin mülkiyet hakkını ihlal ettiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000.000,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiş, 17.04.2014 tarihli ıslah dilekçesi ile de talep miktarını 81.900.000,00 TL arttırarak toplam 91.900.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Hazine vekili, davanın zamanaşımı ve esas yönünden reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın Orman Yönetimine yöneltilmesi gerektiğinden husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmiş, Dairemizin 05.05.2015 tarih ve 2015/2458 Esas, 2015/3655 Karar sayılı kararı ile bozulmuştur.
Bozma ilamında “4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı devletin sorumluluğuna ilişkin davaların, tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görüleceği amir hüküm olarak düzenlenmiştir. Bu maddede düzenlenen kesin yetki kuralı, kamu düzenine ilişkin olduğundan, istek olmasa bile re"sen gözetilmesi gerekir. Görev ve kamu düzenine ilişkin bulunan kesin yetki kuralları, dava şartlarının bulunup bulunmadığının görevli ve yetkili mahkemece değerlendirilmesi gerektiğinden, eldeki davanın tapu sicilinin bulunduğu İstanbul ili, Eyüp ilçesinin bağlı olduğu İstanbul mahkemelerinde görülmesi gerektiği gözetilerek, mahkemece yetkisizlik kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usûl ve kanuna aykırıdır.” gereğine değinilmiş, sair temyiz itirazları incelenmemiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda mahkemenin yetkisizliğine karar verilmiş,.....Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda da davanın kısmen kabulüyle 9.190.000,00 TL"nin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya dair talebin reddine karar verilmiş, kurulan hüküm katılma yoluyla davacı vekili ile davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, TMK’nın 1007. maddesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
......18.340 m2 yüzölçümlü taşınmaz 1957 yılında yapılan tapulama tespitine itiraz sonucunda düzenlenen ek tutanak mucibince 14.5.1955 tarih ve.....nolu tapu kaydı uygulanarak ...... adına tespit edilmiş, tespite Orman Yönetimi ve Hazinenin itiraz etmesi üzerine açılan .... Karar sayılı davası ile taşınmazın tahdid içinde ve Hazine adına tapuda orman vasfıyla kayıtlı alanda kalması nedeniyle taşınmazın orman olarak aktarılmasına karar verilmiş, hüküm Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 18.04.1972 tarih ve 1972/400-2876 sayılı kararı ile onanmış, karar düzeltme yoluna başvurulmadan 27.01.1974 tarihinde kesinleşmiştir.
TMK’nın 1007. maddesinde düzenlenen tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan dolayı açılacak davalar için kanunda özel bir zamanaşımı süresi öngörülmemiştir. Ancak, 6098 sayılı Borçlar Kanununun 146. maddesindeki, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir.” şeklindeki kanuni düzenlemenin bir gereği olarak uygulama ve öğretide kanunen özel bir zamanaşımı süresi öngörülmeyen alacak veya tazminat davaları 10 yıllık genel zamanaşımına tâbi tutulmuştur. Bu nedenle, eldeki davada tapu sicilinin tutulmasından doğduğu iddia edilen zararın tazmini istendiğine ve bu alacakla ilgili kanunda aksine bir hüküm bulunmadığına göre, bu zarar alacağının da 6098 sayılı BK"nın 146. maddesinde öngörülen 10 yıllık genel zamanaşımı süresine tâbi olduğunun kabulü gerekir.
Açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; doğduğu iddia edilen zarar...... 1963/514 Esas, 1970/107 Karar sayılı kararının kesinleştiği 27.01.1974 tarihinde ortaya çıkmıştır. Davacıların olası zararı 27.01.1974 tarihi itibarıyla oluşmuş, eldeki dava ise 01.10.2013 tarihinde yani 10 yıllık genel zamanaşımı süresinden sonra açılmış, davalı Hazine de süresinde zamanaşımı def’inde bulunmuştur. Bu itibarla, mahkemece değinilen hususlar gözetilerek, 1007. madde uyarınca açılan tazminat davasının zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup hükmün bu sebeple bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 24/10/2019 günü oy birliği ile karar verildi.