3. Hukuk Dairesi 2020/2404 E. , 2020/3692 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki istirdat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün; süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Asıl davada davacı; elektrik abonesi olduğu davalı şirketin düzenlediği faturalar ile kendisinden hukuka aykırı olarak kayıp-kaçak bedeli adı altında fazladan ücret tahsil ettiğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak üzere, şimdilik 36.059,02 TL’nin davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Birleşen davada davacı; elektrik abonesi olduğu davalı şirketin düzenlediği faturalar ile kendisinden hukuka aykırı olarak dağıtım, iletim, perakende satış hizmeti ve sayaç okuma bedeli adı altında fazladan ücret tahsil ettiğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak üzere, şimdilik 1.000 TL’nin davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davacı; 29/04/2016 tarihli ıslah dilekçesi ile asıl ve birleşen davadaki taleplerini toplam 201.038,61 TL’ye artırmıştır.
Davalı, birleştirilen davaların reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine dair verilen karar, davacı tarafın temyizi üzerine Dairemizce; davalının, abonelik sözleşmesinin tarafı ve tedarikçi sıfatını haiz olarak dava konusu bedellerin iadesi bakımından pasif husumet ehliyetinin bulunduğu, dava tarihinden sonra yürürlüğe giren 6719 sayılı Kanun ile değişik 6446 sayılı Kanun hükümleri de dikkate alınmak suretiyle davacının istemi hakkında, davanın esasına girilerek oluşacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmuştur.
Bozma ilamına uyan mahkemece; alınan bilirkişi raporu ile davaya konu kesintilerin 6446 sayılı kanunun 17 nci maddesinin onuncu fıkrasında belirtilen EPDK"nın düzenleyici işlemlerine uygun olarak faturalara yansıtıldığının belirlendiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; karar, davacı tarafça temyiz edilmiştir.
Asıl ve birleşen dava, elektrik abonesi olan davacıdan tahsil edilen kayıp-kaçak, iletim, dağıtım, perakende satış hizmet ve sayaç okuma bedelinin istirdatı istemine ilişkindir.
Mahkemece; Dairemiz bozma ilamında belirtilen yasa değişikliği değerlendirilerek karar tesis edilmiştir.
Bu aşamada, davanın konusuz kalması hakkında genel açıklama yapılmasında yarar görülmüştür.
İlke olarak her dava, açıldığı tarihteki fiili ve hukuki duruma göre hükme bağlanır (28/11/1956 tarih ve 15/15 sayılı İBK). Ne var ki, dava açıldıktan sonra meydana gelen bir nedenle dava konusunun ortadan kalkması halinde işin esası hakkında infaz kabiliyeti olan bir hüküm kurulmamaktadır.
Dava konusu hakkın davacıya ödenmesi, verilmesi ya da müdahalenin kaldırılması, davacı ve davalı sıfatının birleşmesi, yeni çıkan bir kanun ya da Anayasa Mahkemesi kararı ile ya da kişiye sıkı sıkıya bağlı ve mirasçılara geçmeyen bir hakka ilişkin davalarda taraflardan birinin ölümü gibi nedenlerle artık dava konusu edilen talep hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesine gerek ya da neden kalmıyorsa, burada davanın konusuz kalmasından söz edilebilir. Bu durumda, mahkemenin, bir tespit hükmü niteliğinde olmak üzere esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına hükmetmesi gerekmektedir.
Yapılan bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık değerlendirildiğinde; yargılama sırasında yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliklerinin, dava konusu hakkın özünü ortadan kaldırdığı açıktır. Diğer bir anlatımla, geçmişe etkili yeni yasa nedeniyle davalar konusuz kalmıştır.
Bu noktada, mahkemece; HMK"nın 331 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca, konusuz kalan davalar hakkında yargılamaya devam edilerek, davaların açıldığı zaman hangi tarafın haksız olduğunun tesbiti ve o tarafın yargılama giderlerine (bu bağlamda vekalet ücretine de) mahkum edilmesi gerekir.
Eldeki davalarda; davacı, davaların açıldığı andaki mevzuat ve içtihat durumuna göre dava açmakta haklıdır. Eş söyleyişle, davaya konu bedelleri tahsil eden davalı, davaların açılmasına sebebiyet vermiştir.
Hal böyle olunca, mahkemece; yargılama sırasında yürürlüğe giren yasa değişiklikleri nedeniyle konusuz kalan davaların esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davacı tarafından asıl ve birleşen dava için yapılan yargılama giderlerinin ve bu giderlere dahil olan maktu vekalet ücretlerinin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine, davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, davalı lehine nispi vekalet ücretine karar verilmiş olması, usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirir.
Ne var ki, bu yanlışlıkların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması HUMK"nın 438 inci maddesinin yedinci fıkrası hükmü gereğidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hüküm fıkrasından (1), (3) ve (4) nolu bentlerin çıkartılarak yerlerine sırasıyla;
“1- Konusuz kalan asıl ve birleşen davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına,”,
“3- Davacı tarafından asıl davada yapılan 494,40 TL, birleşen davada yapılan 44,40 TL olmak üzere toplam 538,80 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,”
“4- Karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca asıl ve birleşen dava için ayrı ayrı takdir edilen 2.725’er TL maktu vekalet ücretlerinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” bentlerinin yazılmasına,
Hükmün düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30/06/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.