10. Hukuk Dairesi 2014/12656 E. , 2014/17532 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Elazığ İş Mahkemesi
Tarihi : 04.04.2014
No : 2013/148-2014/396
Dava hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece bozma sonrası yapılan yargılamada davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı SGK Başkanlığı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 7. maddesi uyarınca davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesidir. Anılan Kanunun 6. maddesinde ifade edildiği üzere, “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez.” Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde, re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
Eldeki davada, mahkemece davanın kabulüne dair verilen ilk hüküm Dairemizin 2012/6587 E. Sayılı ilamı ile bozulmuş ve davacı adına 23.03.1973 tarihinde işe başladığını gösterir işe giriş bildirgesinin, 1980 yılında Kuruma verilmiş olduğu belirtilerek bu işe giriş bildirgesinin kurum kayıtlarına hangi nedenle geç intikal ettiği, geç intikal hakkında işveren bakımından idari para cezası uygulanıp uygulanmadığı, bu hususta müfettiş raporunun olup olmadığı hususlarının araştırılması gereğine işaret edilmiş ve işe giriş bildirgesinin Kuruma geç intikali konusunda müfettiş raporunun bulunmadığının anlaşılması halinde ise artık hakkın özü canlanmamak üzere ortadan kalktığından davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddi gerekeceği belirtilmiş olmasına rağmen, mahkemece, bozma sonrası yapılan yargılamada bozmaya uyulmuş olmasına rağmen, yeniden davanın kabulü yönünde hüküm tesis edilmiştir.
Mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine, o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu; mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince; sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde, ikinci bir bozma kararı verilememektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı kararı).
Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. (Prof. Dr. Baki KURU, Usuli Müktesep Hak (Usule İlişkin Kazanılmış Hak) Dr. A. Recai Seçkin’e Armağan, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları No. 351 Ankara, 1974, sayfa 395 vd.)
Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur. (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).
Yukarıda belirtilen ilkeler ışığında, usuli kazanılmış hak ilkesi ihlal edilerek yazılı şekilde karar verilmesi de bozma sebebidir.
O halde, mahkemece, ilk bozma kararı çerçevesinde araştırma yapılmak suretiyle hüküm tesis edilmesi gerekirken, bu yönde yeterli araştırma yapılmadan verilen hüküm, eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olup, usul ve yasaya aykırıdır.
O halde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları nazara alınmalı ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 15.09.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.