20. Hukuk Dairesi 2017/4985 E. , 2019/6240 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Çekişmeli taşınmaz.....parsel sayılı taşınmaz, 10.542,77 m2 yüzölçümüyle tarla niteliğiyle ...... adına tapuda kayıtlıdır.
Davacı ... Yönetimi, kadastro mahkemesinde açtığı dava ile; ....mahallesinde bulunan 1854 parsel sayılı taşınmazın yörede 3402 sayılı Kanunun 22/2-a maddesi gereğince yapılan çalışma sonucu davalı adına tespit edildiğini, yörede 25.01.1991 tarihinde ilân edilip kesinleşen orman tahdidine göre dava konusu taşınmazın bir kısmının kesinleşen orman sınırları içerisinde kaldığını ileri sürerek, dava konusu 1854 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin iptali ile taşınmazın orman sınırları içinde kalan kısmının orman vasfı ile Hazine adına tescilini istemiştir.
Kadastro mahkemesince, davanın tescil talebine yönelik olduğu gerekçesi ile mahkemenin görevsizliğine karar verilmiş ve dosya asliye hukuk mahkemesine gönderilmiştir. Asliye hukuk mahkemesinde yapılan yargılama sonucu ise; davanın 10 yıllık hakdüşürücü süre geçtikten sonra açıldığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı ... Yönetimi tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 22/01/2015 tarihli 2014/7885 E.- 2015/299 K. sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; ""Davacı ... Yönetimi tarafından çekişmeli taşınmazın, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki orman sayılan yerlerden olduğu iddiasında bulunulduğu ve bu tür iddiaları içeren davalarda, yargısal uygulamada istikrar kazandığı üzere, 10 yıllık hak düşürücü süre ile bağlı kalınmaksızın her zaman dava açılabileceği gibi, hak düşürücü sürenin geçtiği de ileri sürülemeyeceğinden mahkemece işin esası incelenerek toplanacak delillere göre bir karar verilmesi... " gereğine değinilmiştir.
Mahkemece Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yapılan yargılama neticesinde; çekişmeli yerin özel mülkiyete konu edilemeyecek, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunması gereken yerlerden olduğu, dava konusu yerin 1.116,13 m2"lik kısmının orman vasfına sahip olduğu gerekçesiyle davanın kabülüne ..... köyü 1854 parselde fen bilirkişisi.......09/02/2016 hakim havele tarihli raporu ve krokisinde (A) harfi ve kırmızı boyalı olarak gösterilen 1116.13 m2"lik kısmın tapu kaydının iptali ile orman vasfı ile Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline, fen bilirkişisi .... tarafından düzenlenen rapor ve krokinin kararın eki sayılmasına karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu ......köyünde ilk tesis kadastrosu 1987 yılında yapılmış, 1994 yılında da 3402 sayılı Kanuna göre ek kadastro çalışması yapılmıştır. Orman kadastrosu ise, 6831 sayılı Kanun uyarınca yapılmış olup, 25.9.1991 tarihinde ilân edilerek kesinleşmiştir. Ayrıca 2011 yılında 22-A çalışmaları yapılarak 25.02.2012 tarihinde ilan edilmiştir.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve uzman bilirkişi raporuna göre, mahkemece davanın kabulü yolunda kurulan hükümde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunun 16. maddesiyle 3402 sayılı Kanuna eklenen "Kadastro işlemi ile oluşan tespit ve kayıtların iptali için Devlet veya diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından kayıt lehtarına karşı kadastro mahkemeleri ile genel mahkemelerde açılan davalarda davalı aleyhine vekâlet ücreti dahil, yargılama giderine hükmolunmaz.” şeklindeki 36/A maddesi ve 17. maddesi ile eklenen "Bu Kanunun 36/A maddesi hükmü, henüz infaz edilmemiş yargı kararlarındaki vekâlet ücreti dâhil yargılama giderleri için de uygulanır.” şeklindeki geçici 11. maddesi hükümleri gereğince davalı aleyhine yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmedilmemesi gerekirken, hükmedilmesi doğru değil ise de, bu husus hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür. Bu sebeple; hükmün 5, 6 ve 7. bentleri hükümden çıkartılarak yerine “6099 sayılı Kanun ile 3402 sayılı Kanuna eklenen 36/A maddesi gereğince yargılama giderlerinin davacı ... Yönetimi üzerinde bırakılmasına,” ibaresinin yazılması suretiyle düzeltilmesine ve yerel mahkemenin 11/05/2016 gün ve 2015/161 E.- 2016/272 K. sayılı kararının ve hükmün 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla HUMK’nın 438/7. maddesine göre düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 04/11/2019 günü oy birliği ile karar verildi.