
Esas No: 2019/4095
Karar No: 2019/14387
Karar Tarihi: 27.06.2019
Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2019/4095 Esas 2019/14387 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : SENDİKANIN KAPATILMASI
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) DAVACI İSTEMİNİN ÖZETİ:
Davacı vekili, Yeni Emekliler Birliği Sendikasının sendika olarak sayılma talebi ile ... Valiliğine yapılan başvurunun reddine ilişkin 27/06/2014 tarih 19238 sayılı işlemin iptali istemi ile açılan dava sonucunda; ... 7. İdare Mahkemesi"nin kararı ve bu kararın Danıştay Onuncu Dairesi"nce onanması neticesinde Yeni Emekli Bir-Sen kuruluşunun kuruluş evraklarına göre yapılmasının istenildiğini ancak sendikanın kurulabilmesi için hukuki şartların mevcut olmadığını, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının görüşü doğrultusunda, Yeni Emekli Bir-Sen adı altında yapılan kuruluş müracaatının 5253 sayılı Dernekler Kanunu kapsamında değerlendirilmesi gerektiği bildirilmiş olduğundan, kuruluş işlemi yapılmadığı için Yeni Emekli Bir-Sen kurucuları tarafından Valilik aleyhine, “yapılan kuruluş başvurusunun ... tarafından reddedilmesi işleminin iptali” istemi ile ... 7. İdare Mahkemesi"ne dava açıldığını, ... 7. İdare Mahkemesi kararına göre “4688 Sayılı Kanunun 6. maddesindeki prosedür gerçekleştirilmeden doğrudan başvurunun reddi yolunda tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamıştır. Açıklanan nedenlerle, dava konusu işlemin iptaline karar verildi” hükmüne varıldığını ve Danıştay Onuncu Dairesi"nin kararı ile ... 7. İdare Mahkemesi"nin kararının onandığını, bu nedenle Yeni Emekli Bir-Sen’in yeniden kuruluş talebi ve ekli evrakları doğrultusunda Valiliğe 26.09.2013 tarih ve 1 sayılı yazı ile bildirilmiş bulunan kuruluş evraklarının incelenmesi neticesinde; kurucu 8 kişinin emekli oldukları ve tüzüğün “sendikaya üyelik” başlıklı 3. maddesinde “Herhangi bir sosyal güvenlik kurumu ile kurum ve kuruluşlardan emekli olanlar, bunların dul ve yetimleri ile 65 yaş maaşı alanları kapsar” şeklinde düzenleme yapıldığının anlaşıldığını, bunun üzerine Yeni Emekli Bir-Sen adına müracaatta bulunan..."a 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu"nun 2, 3 ve 6 ncı maddelerinde sendika kurucularının halen kamu görevlisi olarak çalışanlardan oluşması hükmüne yer verildiğini, ayrıca 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu"nun 6 ncı maddesinde ise, “Kuruculuk şartları” başlığı altında “Fiil ehliyetine sahip ve fiilen çalışan gerçek veya tüzel kişiler sendika kurma hakkına sahiptir.” hükmüne yer verildiğini, bu itibarla, ilgili Kanunlarda belirtilen hususlar doğrultusunda Yeni Emekli Bir-Sen adı altında yapılan kuruluş müracaatındaki kanuna aykırılıkların ve eksikliklerin Kanunlarda öngörülen düzenlemelere uygun olacak şekilde giderilerek bir ay içinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına gönderilmek üzere Valiliğe bildirilmesini, aksi takdirde 4688 Sayılı Kanun ve 6356 Sayılı Kanunun ilgili maddelerine göre işlem tesis edileceği hususunun sendikaya 14.02.2018 tarih ve 23246/9388 sayılı yazı ile tebliğ edildiğini, konu ile ilgili olarak, Anayasa"nın 51 inci maddesinde çalışanlar ve işverenlerin, üyelerinin çalışma ilişkilerinde ekonomik, sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma haklarına sahip olduklarının belirtildiğini, 53 üncü maddesinde ise işçilerin ve işverenlerin toplu iş sözleşmesi, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin toplu sözleşme yapma hakkına sahip oldukları hüküm altına alındığını, 54 üncü maddesi ile de toplu iş sözleşmesinin yapılması sırasında uyuşmazlığın ortaya çıkması halinde işçilerin grev hakkına sahip oldukları açıklanarak ayrıntıların Kanunla düzenleneceğinin öngörüldüğünü, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu"nun 1 nci maddesinde Anayasa hükmüne paralel olarak işçi ve işveren sendikaları ve konfederasyonların kuruluşu, yönetimi, işleyişi, denetlenmesi, çalışma ve örgütlenmesi ile işçilerin ve işverenlerin karşılıklı olarak ekonomik ve sosyal durumlarını ve çalışma şartlarını düzenlemek üzere, toplu iş sözleşmeleri yapmalarının kanunun amacı olarak düzenlendiğini, T.C. Anayasası"nın 26.07.1995 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş ve 53 üncü maddede yapılan değişikliklerle kamu görevlilerine sendika kurma hakkı tanındığını, bu değişiklikte de emeklilerin sendika kurabilmeleri ile ilgili bir düzenlemeye yer verilmediğini, hem 6356 sayılı Kanun hem de 4688 sayılı Kanun"da emeklilerin sendika kurabilmeleri ile ilgili bir düzenleme bulunmadığını, yukarıda da belirtildiği gibi sendikanın, işçilerin, memurların ve işverenlerin kendi aralarında kurdukları ve ortak ekonomik, sosyal ve kültürel çıkarlarını korumak ve geliştirmek amacıyla faaliyet gösterdikleri bir örgütlenme modeli olduğunu, sendikaları diğer kuruluşlardan ayıran en önemli özelliklerden birisinin, ayrı bir yasaya tabi olması ve dolayısıyla bazı yetkileri kullanma olanağı elde edebilmesi olduğunu, bu nedenle işçi ve memur emeklilerinden oluşan kişilerin meydana getirdikleri ve sendika olarak adlandırdıkları oluşumların Anayasanın 51 inci maddesinden kaynağı alan ve 4688 sayılı Kanun ile 6356 sayılı Kanun"da öngörülen düzenlemelere aykırı olarak kurulan oluşumlar olup, istihdam dışı, emek sermaye ilişkisi içerisinde bulunmayan ve sosyal güvenlik kurumundan yaşlılık aylığı alan kimselere sendika kurma hakkı tanınmadığını, Yargıtay kararlarında da açık olarak belirtildiği üzere sendika kavramı ve ihtiyacının, herhangi bir ortak amacı gerçekleştirmek üzere kurulan dernek, vakıf ve benzeri diğer örgütlenme tiplerinden ayrı olarak “çalışanların işveren karşısındaki ekonomik ve sosyal çıkarlarının korunması” amacı ve düşüncesinden doğduğunu, bunun dışındaki her türlü ortak amacın ise ancak dernek tipi örgütlenmeye tabi olabilecek amaçlar arasında kabul edildiğini, Ayrıca, Uluslararası Çalışma Örgütü"nün (ILO) 87 ve 151 sayılı sözleşmelerinde de emeklilerin sendika kurabilecekleri yolunda bir düzenlemeye yer verilmediğini, sendikal açıdan ILO"nun en önemli sözleşmelerinden biri olan 87 sayılı sözleşmede, tüm çalışanlara sendika kurma ve teşkilatlanma hakkı tanınmakta ve bu hakkın ne şekilde korunacağının da hükme bağlandığını, Sözleşmenin 2. maddesinde “çalışan ve çalıştıranların” hiçbir biçimde ayrım gözetmeksizin ve önceden izin almaksızın, seçtikleri örgütleri kurma ve ana tüzüklerine uymak koşulu ile bunlara üye olma hakkına yer verildiğini, bununla beraber, “İnsan Haklan Evrensel Bildirgesi”, “İnsan Hakları ve Temel Özgürlükler Avrupa Sözleşmesi”, “Avrupa Sosyal Şartı”, “Örgütlenme ve Toplu Pazarlık Hakkının Korunmasına İlişkin 98 sayılı ILO Sözleşmesi” ve “Kamu Hizmetinde Örgütlenme Hakkının Korunmasına ve İstihdam Koşullarını Belirlenmesi Yöntemlerine İlişkin 151 sayılı Sözleşmeler” de de emeklilerin sendika kurabilecekleri yolunda bir düzenlemeye yer verilmediğini, sonuç olarak Yeni Emekli Bir-Sen"in kuruluş müracaatına istinaden, ilgili Kanunlardaki hükümler gereğince, kuruluş evraklarındaki eksikliklerini tamamlaması için bir ay süre verilmiş olup bu sürenin sonunda Yeni Emekli Bir-Sen tarafından, kurucuların belgelerindeki eksikliklerin giderildiğine dair ve tüzüğün ilgili maddelerinde kanuna uygun düzenleme yapıldığına dair bir müracaat olmadığını ileri sürerek davalı Yeni Emekliler Birliği Sendikasının yok hükmünde sayılarak kapatılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
B) DAVALI CEVABININ ÖZETİ:
Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C) İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, davanın kabulü ile davalı sendikanın yok hükmünde sayılarak kapatılmasına karar verilmiştir.
D) İSTİNAF BAŞVURUSU :
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı davalı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
E) BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Bölge Adliye Mahkemesince, iç mevzuatımızda çalışanların sendika kurabileceğine dair düzenleme yer almakta ise de, gerek uluslararası sözleşmeler içeriği, gerek emsal yargı kararları, gerekse Sosyal haklar Avrupa Komitesi’nin (SHAK) ; Sosyal Şart anlamında “çalışanlar” kavramını, yalnızca aktif çalışma yaşamındaki çalışanlarla da sınırlı tutmaması, Komiteye göre çalışanların, örneğin emekliler, evde çalışanlar ve işsizler gibi çalışmaya (emeğe) dayalı hakları kullanan kişileri de kapsadığı (Mesut Gülmez, Avrupa Konseyi Hukukunda Sendikal Hak Ve Özgürlükler s.97) şeklindeki kararına göre, emeklilerin sendika kurma haklarının bulunduğu kabulü gerektiği gerekçesiyle davalının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiştir.
F) TEMYİZ:
Bölge Adliye Mahkemesinin kararına karşı davacı vekili temyiz kanun yoluna başvurmuştur.
G) GEREKÇE:
I-Dosya Kapsamı
Dava, aktif çalışma hayatı içerisinde yer almayan emekliler tarafından kurulan davalı sendikanın yok hükmünde sayılarak kapatılması istemine ilişkindir.
Somut uyuşmazlıkta davalı sendikanın ilk kuruluş evrakı ...’ne 26/09/2013 tarihli dilekçe ile teslim edilmiş ancak Valilik tarafından sendikanın kuruluş işlemi gerçekleştirilmemiştir. Kuruluş talebinin reddi işleminin iptali için idari yargıda açılan dava sonucunda ... 7. İdare Mahkemesi kararıyla sendikaların kuruluşunun izin sistemine tabi olmadığı gerekçesiyle idari işlemin iptaline karar verilmiş ve karar Danıştay 10. Dairesi kararıyla onanmıştır.
Bu aşamalardan sonra Valilik tarafından 14/02/2018 tarihinde sendikanın kuruluş işlemi gerçekleştirilmiş ve aynı tarihli yazı ile sendikanın çalışanlar tarafından kurulmadığı gerekçesiyle bu eksikliğin giderilmesi için bir aylık süre verilmiş, anılan eksiklik giderilmediği için eldeki dava açılmıştır.
Sendika Tüzüğünde, kurulmuş olan sendikanın 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu (STİSK) yahut 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu (KGSTSK) kapsamında faaliyet göstereceğine ve sendikanın kurulu bulunduğu işkolu yahut hizmet koluna dair herhangi dair düzenleme yer almamaktadır.
Tüzüğün 1 inci maddesine göre sendikanın adı “Yeni Emekliler Birliği Sendikası”dır.
Tüzüğün “Üyelik” başlıklı 3 üncü maddesine göre “Sendikaya üyelik; Her hangi bir sosyal güvenlik kurumu ile kurum ve kuruluşlardan emekli olanlar, bunların dul ve yetimleri ile 65 yaş maaşı alanları kapsar.”
Tüzüğün “Üyelik Sendikaya Üye Olabilecekler” başlıklı 7 nci maddesine göre ise “Sendikaya bu tüzüğün 3. maddesinde belirtilen kurum ve kuruluşlardan emekli olanlar, dul ve yetimler ile 65 yaş maaşı alanlar üye olabilir.”
II-Hukuki Dayanaklar
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 51 inci maddesinin birinci fıkrasında çalışanlar ve işverenlerin, üyelerinin çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahip olduğu belirtilmiştir. Aynı maddenin üçüncü fıkrasında da, sendika kurma hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usullerin kanunda gösterileceği ifade edildikten sonra, dördüncü fıkrada ise işçi niteliği taşımayan kamu görevlilerinin bu alandaki haklarının kapsam, istisna ve sınırlarının gördükleri hizmetin niteliğine uygun olarak kanunla düzenleneceği belirtilmiştir.
Diğer taraftan Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 90 ıncı maddesinin son fıkrasına göre ise “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi sebebiyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.”
Bu itibarla, öncelikle ülkemiz tarafından onaylanan uluslararası sözleşme hükümlerinin ortaya konulması zaruridir.
İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi"nin 11 inci maddesinin birinci fıkrasına göre “Herkes barışçı amaçlarla toplantılar yapmak, dernek kurmak, ayrıca çıkarlarını korumak için başkalarıyla birlikte sendikalar kurmak ve bunlara katılmak haklarına sahiptir.”
Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi"nin 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine göre de “Herkese kendi ekonomik ve sosyal menfaatlerini korumak ve geliştirmek için sendika kurma ve sadece sendikanın kendi kurallarına tabi olarak kendi seçtiği bir sendikaya katılma hakkı tanınır. Bu hakkın kullanılması ulusal güvenliği veya kamu düzenini veya başkalarının hak ve özgürlüklerini korumak için demokratik bir toplumda gerekli olan ve hukuken öngörülen sınırlamalardan başka sınırlara tabi tutulamaz.”
Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi"nin 22 nci maddesinin birinci fıkrasına göre ise “Herkes başkalarıyla bir araya gelerek örgütlenme özgürlüğü hakkına sahiptir; bu hak, kendi menfaatlerini korumak için sendika kurma ve sendikaya katılma hakkını da içerir.” Aynı maddenin ikinci fıkrasına göre de “Bu hakkın kullanılmasına ulusal güvenliğin, kamu güvenliğinin, kamu düzeninin, genel sağlık veya ahlâkın, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla, hukuken öngörülmüş ve demokratik bir toplumda gerekli olan sınırlamaların dışında başka hiç bir sınırlama konamaz. Bu madde, silahlı kuvvetler ve polis teşkilatı mensuplarının bu hakkı kullanmaları üzerine hukuki kısıtlamalar konulmasını engellemez.”
Sendika Özgürlüğü ve Sendikalaşma Hakkının Korunmasına İlişkin 87 sayılı ILO Sözleşmesi"nin 2 nci maddesine göre de “Çalışanlar ve işverenler herhangi bir ayırım yapılmaksızın önceden izin almadan istedikleri kuruluşları kurmak ve yalnız bu kuruluşların tüzüklerine uymak koşulu ile bunlara üye olmak hakkına sahiptirler.”
87 sayılı ILO Sözleşmesi’nin 10 uncu maddesine göre ise “Bu sözleşmede “örgüt” terimi, çalışanların veya işverenlerin çıkarlarına hizmet ve bu çıkarları savunma amacını güden çalışanların ve işverenlerin her türlü kuruluşunu ifade eder.”
Örgütlenme ve Toplu Pazarlık Hakkı’na İlişkin 98 sayılı ILO Sözleşmesi ile de çalışanlar ve işverenlerin, teşkilatlanma ve ihtiyari toplu müzakere hakkına dair düzenlemeler öngörülmüştür.
Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı’nın 5 inci maddesine göre de “Âkit Taraflar, çalışanların ve işverenlerin ekonomik ve sosyal çıkarlarını korumak için yerel, ulusal ve uluslararası örgütler kurma ve bu örgütlere üye olma özgürlüğünü sağlamak veya desteklemek amacıyla ulusal yasanın bu özgürlüğü zedelemesini veya zedeleyici biçimde uygulanmasını önlemeyi; taahhüt ederler.”
Uluslararası sözleşme hükümleri bu şekilde ortaya konulduktan sonra kanuni düzenlemelerin açıklanması gerekmektedir.
6356 sayılı STİSK’nın 2 nci maddesinde sendika kavramı “İşçilerin veya işverenlerin çalışma ilişkilerinde, ortak ekonomik ve sosyal hak ve çıkarlarını korumak ve geliştirmek için en az yedi işçi veya işverenin bir araya gelerek bir işkolunda faaliyette bulunmak üzere oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kuruluşlar” olarak tanımlanmıştır.
STİSK’nın 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında da fiil ehliyetine sahip ve fiilen çalışan gerçek veya tüzel kişilerin sendika kurma hakkına sahip olduğu ifade edilmiştir.
STİSK’nın “Kuruluş Usulü” başlıklı 7 nci maddesinde yer alan düzenlemelere göre ise;
“(1) Kuruluşlar, kurucularının kuruluşun merkezinin bulunacağı ilin valiliğine dilekçelerine ekli olarak kuruluş tüzüğünü vermeleriyle tüzel kişilik kazanır. Sendikalar için kurucuların kurucu olabilme şartlarına sahip olduklarını ifade eden yazılı beyanları; üst kuruluşlar için ilgili kuruluşların genel kurul kararları dilekçeye eklenir.
(2) Vali, tüzük ve kurucuların listesini on beş gün içerisinde Bakanlığa gönderir. Bakanlık; kuruluşun adını, merkezini ve tüzüğünü on beş gün içinde resmî internet sitesinde ilan eder.
(3) Tüzüğün veya bu maddede sayılan belgelerin içerdikleri bilgilerin kanuna aykırılığının tespit edilmesi ya da bu Kanunda öngörülen kuruluş şartlarının sağlanmadığının anlaşılması hâlinde ilgili valilik kanuna aykırılık veya eksikliklerin bir ay içinde giderilmesini ister. Bu süre içinde kanuna aykırılığın veya eksikliğin giderilmemesi hâlinde, Bakanlığın veya ilgili valiliğin başvurusu üzerine mahkeme, gerekli gördüğü takdirde kurucuları da dinleyerek üç iş günü içinde kuruluşun faaliyetinin durdurulmasına karar verebilir. Mahkeme kanuna aykırılığın veya eksikliğin giderilmesi için altmış günü aşmayan bir süre verir.
(4) Tüzük ve belgelerin kanuna uygun hâle getirilmesi üzerine mahkeme durdurma kararını kaldırır. Verilen süre sonunda tüzük ve belgelerin kanuna uygun hâle getirilmemesi hâlinde ise mahkeme kuruluşun kapatılmasına karar verir.”
Kamu kurum veya kuruluşlarında işçi statüsü dışında çalışan kamu görevlileri hakkında uygulanacağı öngörülen 4688 sayılı KGSTSK’nın 1 inci maddesinde düzenlenen Kanunun amaçları arasında, kamu görevlilerinin ortak ekonomik, sosyal ve meslekî hak ve menfaatlerinin korunması ve geliştirilmesi için oluşturdukları sendika ve konfederasyonların kuruluşu, organları, yetkileri ve faaliyetlerine dair usul ve esasları düzenlemek olduğu ifade edilmiştir.
KGSTSK’nın 4 üncü maddesinde ise, sendikaların hizmet kolu esasına göre, Türkiye çapında faaliyette bulunmak amacıyla bir hizmet kolundaki kamu işyerlerinde çalışan kamu görevlileri tarafından kurulacağı belirtilmiştir.
Kamu görevlileri sendikalarının kuruluş işlemleri de, KGSTSK’nın 6 ncı maddesinde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Maddenin birinci fıkrasına göre “Sendika ve konfederasyonlar önceden izin almaksızın serbestçe kurulurlar.” 4688 sayılı Kanun"un, 11/04/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6289 sayılı Kanun ile değişik üçüncü fıkrasına göre ise “Sendikanın kurucuları; sendika tüzüğü ve kamu görevlisi olduklarını gösterir belge ile sendikayı ilk genel kurula kadar sevk ve idare edeceklerin isimlerini kuruluş dilekçelerinin ekinde sendika merkezinin bulunacağı ilin valiliğine vermek zorundadırlar.” Maddenin beşinci fıkrasına göre de “Yukarıda anılan belge ve tüzüklerin ilgili valiliğe verilmesi ile sendika veya konfederasyon tüzel kişilik kazanır.”
Anayasamızda ve KGSTSK’da açıkça ifade edildiği üzere, sendikaların önceden izin almaksızın serbestçe kurulabileceği hususu tartışmasızdır. 87 sayılı ILO sözleşmesinin 2 nci maddesinde de, çalışanlar ve işverenlerin, önceden izin almaksızın istedikleri kuruluşları kurabileceği belirtilmiştir.
4688 sayılı Kanun"un 6 ncı maddesinin yedinci ve sekizinci fıkralarına göre de “Tüzüğün veya bu Maddede sayılan belgelerin içerdikleri bilgilerin kanuna aykırılığının tespit edilmesi ya da bu Kanunda öngörülen kuruluş koşullarının gerçekleşmediğinin anlaşılması halinde, ilgili valilik eksikliklerin bir ay içinde tamamlanmasını ister. Tamamlanmadığı takdirde sendika veya konfederasyonun faaliyetinin durdurulması için ilgili valilik bir ay içinde iş mahkemesine başvurur. Mahkeme, kanuna aykırılığın veya eksikliğin giderilmesi için altmış günü aşmayan bir süre verir. Verilen süre sonunda tüzük ve belgeler kanuna uygun hale getirilmemişse, mahkeme sendika veya konfederasyonun kapatılmasına karar verir.”
III-Değerlendirme
Öncelikle belirtmek gerekir ki, hukukumuzda tüm bireyler örgütlenme özgürlüğüne sahiptir. Bu anlamda olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 33 üncü maddesinde yer alan düzenlemeye göre “Herkes, önceden izin almaksızın dernek kurma ve bunlara üye olma ya da üyelikten çıkma hürriyetine sahiptir.”
Türkiye Cumhuriyetinde her birey dernek kurmak suretiyle örgütlenme hakkını kullanabilir. Bununla birlikte, örgütlenme hakkının varlığı gerekçesiyle, her bireyin, hukuk sisteminde yer alan her türlü tüzel kişiliği kurabilme hakkına sahip olması düşünülemez. Diğer taraftan tabiidir ki her tüzel kişi, kuruluş koşullarının yerine getirilmesi suretiyle hukuk aleminde var olabilir.
Sendika hakkı da, demokratik toplumun temeli olan örgütlenme özgürlüğünün bir parçasıdır. Örgütlenme özgürlüğü, bireylerin kendi menfaatlerini korumak için kollektif oluşumlar meydana getirerek bir araya gelebilme özgürlüğüdür. Bu özgürlük, bireylere topluluk halinde siyasal, kültürel, sosyal ve ekonomik amaçlarını gerçekleştirme imkanı sağlar. Sendika hakkı da, çalışanların, bireysel ve ortak çıkarlarını korumak amacıyla bir araya gelerek örgütlenme özgürlüğünün bir parçası olarak görülmektedir.
Sendika hakkı, örgütlenme hakkının çalışma yaşamındaki görünümüdür. Bu anlamda AİHM’in Demir ve Baykara/Türkiye kararında da belirtildiği gibi, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi"nin 11 inci maddesinin birinci fıkrası sendika özgürlüğünü içermekle birlikte, sendika özgürlüğü, dernek kurma özgürlüğünün bir türü yada özel bir boyutudur.
Yukarıda ayrıntılı olarak belirtildiği üzere, uluslararası hukukta çalışma yaşamının en önemli metinleri olan 87 sayılı ve 98 sayılı ILO Sözleşmeleri’nde yer alan hükümler ile Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı’nda yer alan hükümlerde sendika hakkının çalışanlar tarafından kullanılabilecek bir hak olduğu açık bir şekilde ifade edilmiştir.
Her ne kadar İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi"nin 11 inci maddesi, Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi"nin 22 nci maddesi ve Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi"nin 8 inci maddesi’nde; sendika kurma hakkı tarif olunurken “Herkes” ibaresi kullanılmış ise de, söz konusu düzenlemeler sadece “çalışanlar ve işverenler”in sendika kurabileceğine dair Anayasa’mızın 51 inci maddesi ile çelişmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 90 ıncı maddesinin son fıkrasında, uluslararası sözleşme hükümleri ile kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi durumunda temel hak ve hürriyetlere ilişkin uluslararası sözleşme hükümlerinin uygulanacağı ifade edilmekle birlikte uluslararası sözleşmeler ile Anayasa’nın aynı konuda farklı hükümler içermesi durumunda Anayasa’da yer alan düzenlemelerin öncelikle uygulanması gerektiği açıktır.
Nitekim Anayasa, bir devletin en yüksek hukuk kuralı olup, normlar hiyerarşisinde en üst sırada bulunmaktadır (Gözübüyük, A. Şeref: Anayasa Hukuku, ..., 2010, s.10 ; Teziç, Erdoğan: Anayasa Hukuku, İstanbul, 2018, s.11). Anayasa ile milletlerarası andlaşmanın çatışması durumunda ise Anayasa üstün tutulmalıdır (Atar, Yavuz: Türk Anayasa Hukuku, Konya, 2012, s.353). İlke olarak uluslararası andlaşmalar ile kanunların birbirlerine üstünlüğü yok ise de, sadece temel haklara ilişkin andlaşmalar, Anayasa’da öngörülen koşul ve sınırlamalar içerisinde yasalara aykırı olabilir (Pazarcı, Hüseyin: Uluslararası Hukuk, ..., 2007, s.28).
Bu açıklamalara göre, hukukumuzda ancak aktif çalışma hayatı içerisinde yer alan çalışanlar sendika kurma hakkına sahip olup, aktif çalışma hayatı içerisinde yer almayan emekliler sendika kurma hakkına sahip değildir.
Şu hususu da ifade etmek gerekir ki, toplu iş ilişkisinin temelini teşkil eden sendika hakkı (özgürlüğü), toplu iş sözleşmesi hakkı ve buna bağlı olarak grev hakkı birbirinden ayrılmaz nitelikte olup, toplu iş ilişkisinin varlığından, ancak bu üç müessesenin bir arada bulunması ile söz edilebilir (Narmanlıoğlu, Ünal: İş Hukuku Toplu İş İlişkileri, İstanbul, 2013, sh.40). Aktif çalışma hayatı içerisinde yer almayan emeklilerin sendika kurma hakkına sahip olması, toplu iş sözleşmesi ve grev haklarını bünyesinde barındıramayacağından, esasen emekliler tarafından kurulacak sendika bir dernek niteliğinden öteye de geçemeyecektir.
Bu noktada, davacının, davalı sendikanın yok hükmünde olduğunun tespiti talebinin ve bu çerçevede dava süresinin de değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bir hukuki işlem konusu (içeriği) itibariyle olduğu gibi meydana gelişi bakımından da emredici hukuk kurallarına aykırı bulunabilir. Meydana gelişe ilişkin emredici hukuk kuralları hukuki işlemin unsurlarını oluşturan, onun mevcudiyet şartlarını belirleyen kurucu-şekli nitelikteki hükümlerdir ve bu özellikleriyle konuya (içeriğe) ilişkin olan maddi nitelikteki hükümlerden ayrılırlar. Öze ilişkin emredici hükümlere aykırılık halinde hukuki işlem şeklen mevcut ve meydana gelmiş olmakla birlikte, başlangıçtan itibaren hiç kimseye karşı hüküm ve sonuç doğurmaz. Kurucu-şekli nitelikteki emredici hukuk kurallarına aykırılık halinde ise kurucu unsurların, örneğin irade beyanının veya kanuni şeklin eksikliği sebebiyle hukuki işlem şeklen dahi meydana gelememektedir. İşte bu değişik özellikler göz önüne alınmak suretiyle öze ilişkin emredici hükümlere aykırılık halinde mutlak butlandan ve hukuki işlemin şekli unsurlarını tespit eden emredici hukuk kurallarına aykırılık sebebiyle hukuki işlemin mevcudiyet kazanamaması halinde ise hukuki işlemin yokluğundan söz edilmektedir. Yok hükmünde olan işlemler, baştan beri hüküm ifade etmezler ve bunların yok hükmünde olduğunun tespiti için açılacak davalar da hak düşürücü süre içinde açılmış olmaları zorunlu değildir. Yokluk halinde, hukuki işlem bir veya daha fazla unsurunun yokluğu nedeniyle şeklen dahi olsa mevcudiyet (varlık) kazanamamaktadır. Hukuken yok olan bir işleme hiçbir hukuki sonuç bağlanabilmesi mümkün değildir.
Bu bağlamda inceleme konusu davada, davalı sendikanın, sendika üyesi ve kurucusu olamayacağı sabit olan aktif çalışma hayatı içerisinde yer almayan emekliler tarafından kurulduğu anlaşılmakla, gerek 6356 sayılı STİSK gerekse 4688 sayılı KGSTSK’da öngörülen kuruluş koşulları gerçekleşmediğinden, davalı sendikanın yok hükmünde olduğunun tespitine karar verilmesi gerekmektedir. Diğer taraftan kurucuların tamamı aktif çalışma hayatı içerisinde yer almayan emekli olduğundan, bu eksiklik giderilemez niteliktedir ve bu anlamda 4688 sayılı KGSTSK’nın 6’ncı maddesi ve 6356 sayılı STİSK’nın 7’nci maddesi gereğince süre verilmesi de gerekmez. Ayrıca, yukarıda ayrıntılı olarak izah edildiği üzere somut olayda yok hükmünde olan bir hukuki işlem söz konusu olduğundan, bu nitelikteki davaların süreye bağlı olmadığının da kabulü gerekmektedir.
Açıklanan maddi ve hukuki olgular karşısında, İlk Derece Mahkemesince, davalı sendikanın yok hükmünde olduğunun tespiti ile kapatılmasına karar verilmesi isabetli olduğundan, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
H) SONUÇ:
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 27/06/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.