20. Hukuk Dairesi 2017/612 E. , 2019/6248 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
....mevkiinde bulunan 118 ada 289 parsel sayılı 11778,18 m2 yüzölçümlü taşınmaz, ham toprak niteliği ile davalı Hazine adına kayıtlıdır.
Davacı vekilinin, 01.06.2011 havale tarihli dilekçesinde; 118 ada 289 parselde kayıtlı taşınmazın müvekkilinin yurt dışında olduğundan 2002 yılında yapılan kadastro çalışmaları ve tespitleri sonucunda yanlışlıkla davalı Hazine adına kaydedildiği, bu taşınmazın müvekkiline ait olduğu iddiasıyla, dava konusu taşınmazın tapuda davalı Hazine adına kayıtlı olan kaydının iptali ile davacı adına tespit ve tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Yargılama sırasında; çekişmeli 118 ada 289 parselin ifrazla ......mevkiinde bulunan 118 ada 447, 448 ve 449 parsel sayılı taşınmazlara ayrıldığı, 118 ada 447 parsel sayılı taşınmazın malikinin ..... Hukuk Mahkemesinin 2011/834 E. - 2012/44 K. sayılı kararı tapu iptali ve tescil davası sonucu bu parselin .......... kaydının yapıldığı, ifraz sonucu oluşan 118 ada 448 ve 449 parsel sayılı taşınmazların malikinin Hazine olduğu, dava konusu yerin ifraz sonucu oluşan 118 ada 448 parsel sayılı taşınmaz içinde kaldığı anlaşılmıştır.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 11/11/2014 tarihli, 2014/5757 E. - 2014/9350 K. sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; "mahkemece, jeolog bilirkişi raporuna göre çekişmeli taşınmazın 1956 ve 1986 tarihli hava fotoğraflarında kullanılmayan arazi niteliğinde olduğu belirlendiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, mahkeme ve keşifte dinlenen mahalli bilirkişiler ile tanık beyanlarında, dava konusu taşınmazın davacının babası tarafından kullanılırken, babasının ölümünden sonra paylaşım sonucunda dava konusu taşınmazın davacıya kaldığını ifade etmektedirler. Ayrıca, dava konusu taşınmazın bitişiğinde bulunan yine davacının babasından kalan yere ilişkin olarak .....arafından .... 4. Sulh Hukuk Mahkemesine açılan 2011/834 E. sayılı dosyanın yargılaması sonucunda, 4. Sulh Hukuk Mahkemesince, davanın kabul ile davacı gerçek kişi adına tesciline dair verilen kararın Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 06/12/2012 tarih ve 2012/4924 E. - 2012/11902 K. sayılı kararı ile onanarak kesinleştiği anlaşılmış; yine, ziraat bilirkişisi raporunda dava konusu taşınmazın 50 yılı aşkın süredir ekilip biçilen zilyetlik ile iktisabı olanaklı olan yerlerden olduğu bildirildiği halde, davacı yararına zilyetlik ile kazanma koşullarının oluşmadığı konusunda tereddüt oluşmuş ve taşınmazın sınırında orman bulunduğu halde orman araştırılması yapılmaması da doğru görülmemiştir.
Bu nedenle, mahkemece; 1956 ve 1980 tarihli memleket haritası, 1956 ve 1980 tarihli hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen...ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek üç orman mühendisi ve bir fen elemanı yardımıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; keşifte, hâkim gözetiminde, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı, yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, taşınmazın orman sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde, bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının araştırılması gerekir. Bu cümleden olarak; yapılacak keşifte, tarım uzmanı bilirkişisi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınmalı; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanmalı; bu taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; varsa, zilyetlik tanıkları taşınmaz başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; tesbit tarihine kadar (gerçek kişi) yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davacı yanında, (murisler) yönünden de tapu ve ilgili kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, aynı Kanunun 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi gereğince sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, Kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır. " gereğine değinilmiştir.
Mahkemece Yargıtay bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde; davaya konu......... 118 ada 448 parsel sayılı taşınmaz içerisindeki harita mühendisinin (A) harfi ile gösterdiği tarla vasfındaki 2212.81 m2 yüzölçümündeki yerin zilyetlikle iktisabı mümkün, kuru tarım arazisi niteliğindeki taşınmazlardan olduğu, 3402 sayılı Kanundaki zilyetlik ve iktisap şartlarının tamamının davacı lehine mevcut olduğu, davacının zilyetlik ve eklemeli zilyetlik ile taksim olgusunun kanaat verir şekilde tüm delilleri ile ispatladığı, taksim olgusunun mahkememizce yapılan keşif esnasında dinlenen davacı tanıkları ve diğer mahalli bilirkişi beyanları ile somutlaştırıldığı, davacı ve babası yönünden aynı çalışma alanında senetsizden zilyetlik yolu ile kazandığı taşınmaz yönünden de yasal sınırların geçilmediği gerekçesiyle davanın kısmen kabul kısmen reddine,
........parsel sayılı taşınmazın ifraz görmesi sonucu 118 ada 448 parsel sayılı taşınmazın davalı Hazine adına olan tapu kaydının iptali ile, dosyada mevcut harita mühendisi ....... 16/05/2016 havale tarihli rapor ve ekindeki ek 1 nolu krokide (A) harfi ile gösterilen 2212.81 m2 yüzölçümündeki yerin davacı ... adına aynı ada son parsel numarası verilmek kaydı ile tapuya kayıt ve tesciline,
Dava konusu yer çıktıktan sonra geriye kalan harita mühendisinin rapor ve 1 nolu keşif krokisinde (B) harfi ile gösterilen 1914.13 m2 yüz ölçümündeki yerin davalı Hazine üzerinde bırakılmasına,
Davacının fazlaya dair taleplerinin reddine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 2002 yılında yapılıp kesinleşen 5304 sayılı Kanunla değişik 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi hükmüne göre orman kadastrosu yapılmış, çekişmeli parseller orman alanı dışında bırakılmıştır.
SONUÇ: İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, Harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi gereğince Hazineden harç alınmasına yer olmadığına 04/11/2019 günü oy birliğiyle karar verildi.