Abaküs Yazılım
22. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/16941
Karar No: 2019/14413
Karar Tarihi: 27.06.2019

Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2016/16941 Esas 2019/14413 Karar Sayılı İlamı

22. Hukuk Dairesi         2016/16941 E.  ,  2019/14413 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : ALACAK

    Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalılar ... ve ... Temizlik Hizm. Gıda Tekstil İnş. Turizm San. Tic. Ltd. Şti. vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacı İsteminin Özeti:
    Davacı vekili, müvekkilinin iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak feshedildiğini öne sürerek, kıdem ve ihbar tazminatları ile bir kısım işçilik alacaklarının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalılar Cevabının Özeti:
    Davalılar vekilleri, davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir.
    Mahkeme Kararının Özeti:
    Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Temyiz:
    Kararı yasal süresi içerisinde davalılardan ... ve ... Temizlik Hizm. Gıda Tekstil İnş. Turizm San. Tic. Ltd. Şti vekilleri temyiz etmiştir.
    Gerekçe:
    1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle temyiz nedenlerine göre davalıların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
    2-Taraflar arasında dosyada mevcut ibraname konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
    Türk Hukukunda ibra sözleşmesi 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olup, kabul edilen Yasanın 132. maddesinde “Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir” şeklinde kurala yer verilmiştir.
    İş ilişkisinde borcun ibra yoluyla sona ermesi ise 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 420. maddesinde öngörülmüştür. Sözü edilen hükme göre, işçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür. Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu hâlde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması gerekir.
    6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 420. maddesinde, iş sözleşmesinin sona ermesinden itibaren bir ay içinde yapılan ibra sözleşmelerine geçerlilik tanınmayacağı bildirilmiştir. Aynı maddede, alacağın bir kısmının ödenmesi şartına bağlı ibra sözleşmelerinin (ivazlı ibra), ancak ödemenin banka kanalıyla yapılmış olması halinde geçerli olacağı öngörülmüştür.
    İşverence yapılacak olan ödemelerin banka yoluyla yapılması zorunluluğunun getirilmesi, ibranamenin geçerliliği noktasında sonuca etkilidir. Ancak banka dışı yollarla yapılan ödemelerde de borç ibra yerine tamamen veya kısmen ifa yoluyla sona ermiş olur.
    6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra düzenlenen ibra sözleşmeleri için yasal koşulların varlığı aranmalıdır.
    Somut uyuşmazlıkta, ibraname tarihsiz olup iş sözleşmesi Yeni Borçlar Kanunu döneminde sona ermiştir. Dosya kapsamında banka ödemesine dair belge bulunmamaktadır. Mahkemece dosya kapsamındaki ibranamenin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 420 vd maddelerine göre geçersiz olduğu gerekçesiyle ibranameye değer verilmeden ve ibraname içeriğindeki ödeme miktarları dikkate alınmadan sonuca gidilmiştir. Gerçekten de dosya kapsamında mevcut ‘ibraname’ başlığını taşıyan belge incelendiğinde, belgenin tarihsiz olduğu, ibranamede 1.906,80 TL ihbar tazminatı ve 3.999,31 TL kıdem tazminatı ödendiğinin belirtildiği görülmektedir. İbranın tarih içermediği, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılmadığı açık olduğuna göre, ibranamenin geçerli olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Bu bakımdan mahkemece ortada geçerli bir ibra belgesinin bulunmadığı sonucuna varılması isabetlidir.
    Ne var ki anılan ibranamede ödendiği belirtilen miktarlar hakkında davacı asilin beyanı alınmadan sonuca gidilmesi yerinde görülmemiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 31. maddesine göre hakimin davayı aydınlatma yükümlülüğü bulunmaktadır. Somut olay yönünden bu yükümlülük çerçevesinde davacı asil çağrılarak beyanı alınmalı, davacı asile belgede ödendiği bildirilen miktarları tahsil edip etmediği sorularak ödeme yapılıp yapılmadığı açıklığa kavuşturulmalı, davacının söz konusu miktarları tahsil ettiği yönünde beyanda bulunması halinde bu tutarlar hesaplanan alacaklardan mahsup edilerek sonuca gidilmeli, aksi takdirde şimdiki gibi mahsup yapılmadan karar verilmelidir.
    Mahkemece bu husus gözetilmeden karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
    3-Davalı ... Temizlik Hizmetleri San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin tüm alacaklardan sorumlu olup olmadığı diğer bir uyuşmazlık konusudur. Mahkemece bu şirket diğer davalılar ile birlikte tüm alacaklardan müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmuştur. Ne var ki; mahkemece varılan sonuç dosya içeriği ile örtüşmemektedir.
    İş yeri devrinin esasları ve sonuçları 4857 sayılı İş Kanunu"nun 6. maddesinde düzenlenmiştir. Sözü edilen hükümde, işyerinin veya bir bölümünün devrinde devir tarihinde mevcut olan iş sözleşmelerinin bütün hak ve borçlarıyla devralan işverene geçeceği öngörülmüştür. Devir tarihinden önce doğmuş ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlar açısından, devreden işverenle devralan işverenin birlikte sorumlu oldukları aynı Kanun"un üçüncü fıkrasında belirtilmiş, devreden işverenin sorumluluğunun devir tarihinden itibaren iki yıl süreyle sınırlı olduğu hükme bağlanmıştır.
    Değinilen Kanun"un 120. maddesi hükmüne göre, mülga 1475 sayılı Kanun"un 14. maddesi halen yürürlükte olduğundan, işyeri devirlerinde kıdem tazminatına hak kazanma ve hesap yöntemi bakımından belirtilen madde hükmü uygulanmalıdır. Anılan maddeye göre, işyerlerinin devir veya intikali yahut herhangi bir suretle bir işverenden başka bir işverene geçmesi veya başka bir yere nakli halinde, işçinin kıdemi işyeri veya işyerlerindeki hizmet sözleşmeleri sürelerinin toplamı üzerinden hesaplanmalıdır. Bununla birlikte, iş yerini devreden işverenlerin bu sorumlulukları, işçiyi çalıştırdıkları sürelerle ve devir esnasındaki işçinin aldığı ücret seviyesiyle sınırlıdır.
    İş yeri devri halinde kıdem tazminatı bakımından devreden işveren kendi dönemi ve devir tarihindeki son ücreti ile sınırlı olmak üzere sorumludur. Mülga 1475 sayılı Kanun"un 14. maddesinin ikinci fıkrasında, devreden işverenin sorumluluğu bakımından bir süre öngörülmediğinden, 4857 sayılı Kanun"un 6. maddesinde sözü edilen devreden işveren için öngörülen iki yıllık süre sınırlaması, kıdem tazminatı bakımından söz konusu olmaz. O halde kıdem tazminatı iş yeri devri öncesi ve sonrasında geçen sürenin tamamı için hesaplanmalı, ancak devreden işveren veya işverenler bakımından kendi dönemleri ve devir tarihindeki ücret ile sınırlı sorumluluk belirlenmelidir.
    Feshe bağlı diğer haklar olan ihbar tazminatı ve kullanılmayan izin ücretlerinden son işveren sorumlu olup, devreden işverenin bu işçilik alacaklarından herhangi bir sorumluluğu bulunmamaktadır.
    İş yerinin devredildiği tarihe kadar doğmuş bulunan ücret, fazla çalışma, hafta tatili çalışması, bayram ve genel tatil ücretlerinden 4857 sayılı Kanun"un 6. maddesi uyarınca devreden işveren ile devralan işveren müştereken müteselsilen sorumlu olup, devreden açısından bu süre devir tarihinden itibaren iki yıl süreyle sınırlıdır. Devir tarihinden sonraki çalışmalar sebebiyle doğan sözü edilen işçilik alacakları sebebiyle devreden işverenin sorumluluğunun olmadığı açıktır. Bu bakımdan devirden sonraya ait ücret, fazla çalışma, hafta tatili çalışması, bayram ve genel tatil ücreti gibi işçilik alacaklarından devralan işveren tek başına sorumlu olacaktır.
    Somut uyuşmazlıkta, davalı ... Temizlik Hizmetleri San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin hizmet alım sözleşmesinin süresi 31/12/2008 tarihinde bitmiştir. Davacı bu tarihten sonra işyeri devri hükümlerine göre başka bir alt işverende çalışmaya devam etmiştir. Dava, 16/12/2013 tarihinde açılmış olup dava tarihi itibariyle işyeri devrinden itibaren iki yıllık süre geçmiş olduğundan bu şirketin ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağından sorumlu tutulması mümkün değildir. Öte yandan mahkemece hükme esas alınan bilirikişi raporunda zaten bu şirkette geçen çalışma dönemi için hesaplanan bir ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağı bulunmamaktadır. Feshe bağlı ihbar tazminatı ve yıllık ücretli izin alacaklarından ise son alt işveren sorumludur. Davalı şirket ise son alt işveren olmadığına göre ihbar tazminatı ve yıllık ücretli izin alacağından sorumlu tutulması hatalıdır.Açıklanan nedenler ile Mahkemece ... Temizlik Hizmetleri San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin sadece kendi dönemi ile sınırlı olarak kıdem tazminatından sorumlu olduğu kabul edilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
    4-Son olarak, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağına yürütülmesi gereken faiz türü bakımından da taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır. Davacı taraf, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağına dava dilekçesinde yasal faiz, ıslah dilekçesinde ise en yüksek mevduat faizi talep etmiştir. Mahkemece ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağına dava ve ıslah tarihinden yasal faiz yürütülmüştür. Bu husus davalı tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz edenin sıfatı da gözetildiğinde, bu alacak kalemine yürütülmesi gereken yasal faiz türü “en yüksek mevduat faizi” olduğundan Mahkemece ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağına “ en yüksek mevduat faizini aşmamak üzere yasal faiz” yürütülmesi yerine yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
    SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine 27.06.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.



















    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi