11. Hukuk Dairesi 2018/971 E. , 2019/6446 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 14. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 12/07/2017 tarih ve 2014/80 E- 2017/618 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine-kabulüne dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi"nce verilen 30/11/2017 tarih ve 2017/854 E- 2017/804 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 08.10.2019 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av.... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili ile davalının akraba olup aynı zamanda dava dışı Uğurlu Profesyönel Pastacılık Limited Şirketinin %50’şer oranda ortakları olduğunu, müvekkilinin hisselerinin tamamının davalının eşi dava dışı ...’e devredilmesi hususunda anlaşmaya varıldığını, bu bağlamda “taahhütname ve ibra” başlıklı belgenin düzenlenerek müvekkilinin hisselerinin tamamının dava dışı ...’e devredildiğinin belirtildiğini, ancak hisse devir işlemi sırasında davalının %49 hisseyi kendi adına almak istemesi üzerine müvekkilinin şirketteki hissesinin %49’unu davalıya %1’ini de dava dışı ...’e noterde düzenlenen 04.05.2012 tarihli hisse devir sözleşmesiyle devredildiğini, devir sözleşmesinde şirket sermayesinin 100.000,00 TL olmasından dolayı hisse devir bedelinin 50.000,00 TL olduğu ve devir bedelinin ödendiği belirtilmiş ise de gerçek devir bedeli olan 120.000,00 TL"nin müvekkiline ödenmediğini, davalı tarafından imzalanan “taahhütname ve ibra” başlıklı belgede davalı tarafından şirket devrinden doğan 120.000,00 TL"lik tutarın 31.10.2012"de başlamak kaydıyla takip eden her ayın son günü 5.000,00 TL"lik taksit halinde 24 eşit taksitle ödenmesini taahhüt ettiğini, anılan belgenin hem davalı hem de eşi dava dışı ... tarafından da imza altına alındığını, müvekkilinin söz konusu taahhütnamedeki edimlerini yerine getirdiğini, hisse devrini gerçekleştirdiğini, şirket unvanının değiştirildiğini ve şirket lehine verdiği ipoteklerin fekkini sağladığını, ancak davalının hisse devir bedelinden kaynaklı borcun vadesi gelen taksitlerini ödemediğini, bunun üzerine ödenmeyen taksit bedellerinden kaynaklı alacağın tahsili için davalı, dava dışı ... ve şirket aleyhine Büyükçekmece 3. İcra Müdürlüğünün 2013/2668 Esas sayılı icra dosyasından icra takibine girişildiğini, borçlular tarafından takibe itiraz sonucu takibin durduğunu, bu defa davalı borçlu ve diğer borçlular aleyhine taahhütname ve ibra başlıklı belgeye istinaden hisse devir bedelinden kaynaklı icra takibine konu edilmeyen bakiye kısmın tahsili için Büyükçekmece 2. İcra Müdürlüğünün 2013/4747 Esas sayılı dosyasından icra takibine girişildiğini, bu takibin de itiraz sonucu durduğunu ileri sürerek, dava konusu icra takiplerine yönelik itirazın iptali ile takiplerin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının dayandığı 04.05.2012 ve adi yazılı “taahhütname ve ibra” başlıklı belgenin noterde düzenlenmediğini, TTK"nın 595/1.maddesinde öngörülen şekil şartının geçerlilik şartı olarak düzenlendiğini, bu nedenle sözleşmenin geçersiz olduğunu, ayrıca anılan belgede devredilecek hisse miktarı devir bedelinin ve ödeme şekli gibi esaslı unsurların el yazısıyla sonradan doldurulduğunu, bunların üzerinde paraf ya da imzanın bulunmadığını, davacının hisse devir bedelini nakden ve tamamını aldığını, noterde düzenlenen hisse devir sözleşmelerinde açıkça kabul ettiğini savunarak, davanın reddine ve %20 kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, davacının yönteme uyar hisse devir sözleşmesiyle devir bedelini tahsil ettiği, şekle uygun olmayan dava dışı ... ve davalı ... imzası içeren kısmen elle doldurulmuş belgenin alacağın niteliği (hisse devir bedeli ) gözetildiğinde borç doğuran bir belge olmadığı, hukuken geçerli olmayan bu belge karşısında davalının borca itirazlarının yerinde olduğu, davalının noter hisse devrinde gösterilen bedeli peşin aldığının kabulü gerektiği, bu haliyle davacının davalıdan alacağının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi tarafından, ilk derece mahkemesince dava konusu hisse devir sözleşmesinin ve hisse devrinin gerçekleştiği tarih itibari ile somut olaya 6762 sayılı TTK hükümlerinin uygulanması gerekirken, 6102 sayılı TTK hükümlerinin uygulanarak taraflar arasındaki 04.05.2012 tarihli adi yazılı belgenin hukuken geçerli olmadığına karar verilmesinin doğru olmadığı, dava konusu adi yazılı sözleşmede hisse devir bedelinin aynı tarihli noterde düzenlenen hisse devir sözleşmesindeki bedel ile uyumlu olup, devir bedelinin adi yazılı belgede de 50.000.- TL olarak gösterildiği, aynı belgenin altına el yazısı ile eklenen kısımda ise bedelin 120.000.- TL olarak belirlendiği, bu haliyle sözleşmenin bedel konusunda kendi içinde çeliştiğinden taraflar arasında noterde düzenlenen sözleşmedeki bedelin ve adi yazılı sözleşmede ilk yazılı olan bedelin hisse devir bedeli olduğunun kabulünün gerektiği, açıklanan gerekçeler ışığında, davanın reddine dair ilk derece mahkemesi kararının sonucu itibariyle yerinde olduğu gerekçesi ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine; davalı vekilinin istinaf sebeplerinin kötü niyet tazminatına yönelik olduğu, davacının noterde düzenlenen hisse devir sözleşmesinde belirlenen 50.000.- TL hisse devir bedelini nakden ve peşinen aldığı belirtilmiş olmasına, adi yazılı belgede de aynı tutarın yazılı olmasına, el yazılı bedelin bununla çelişkili olması karşısında davacının takip konusu alacağı istemekte haksız ve kötü niyetli olduğunun kabulü gerekirken bu hususta mahkemece olumlu ya da olumsuz değerlendirme yapılmadan karar verilmiş olmasına göre davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının düzeltilerek esas hakkında yeniden karar verilmesine, bu doğrultuda; davanın reddine, davacı takip alacaklısının icra takibine konu alacağın 50.000.- TL"lik kısmı yönünden icra takibinde haksız ve kötü niyetli olduğundan %20 oranında hesaplanan 10.000.- TL kötü niyet tazminatının davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar verilmiştir.
Kararı taraf vekilleri temyiz etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK"nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK"nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK"nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK"nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, takdir olunan 2.037,00 TL duruşma vekalet ücretinin taraflardan karşılıklı alınıp yekdiğerine verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 8,50 TL temyiz ilam harcının temyiz eden taraflardan ayrı ayrı alınmasına, 10/10/2019 tarihinde kesin olarak oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Dava, noterce düzenlenen limited şirket hisse devir sözleşmesindeki bedelin muvazaalı olduğu iddiası ile gerçek devir bedelinin tahsili istemi ile yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Somut uyuşmazlıkta; dava dışı Uğurlu Profesyonel Pastacılık Ltd. Şti."de davacının sahibi olduğu %50 paydan %45 "i davalıya, %5"i ise davalının eşi ..."e noterde düzenlenen sözleşme ile 04.05.2012 tarihinde toplam 50.000.00 TL bedelle devredilmiş olup, aynı tarihli ... ve ... imzalı "Taahhütname ve İbra" belgesinde daktilo ile (bilgisayar) yazılan bölümde boş bırakılan bedel hanesi el ile yazılmak suretiyle devir bedelinin 50.000.00 TL olduğu belirtilmekle birlikte, belgenin alt tarafındaki boşlukta yine elle doldurulan bölümde "şirket devrinden doğan 120.000.00 TL tutarı ..."e 31 Ekim 2012"de başlamak kaydı ile takip eden her ayın son günü 5.000.00 TL"lik taksitler halinde 24 eşit taksitte ödemeyi taahhüt ederim" şeklinde yazılmak suretiyle devir bedelinin 120.000.00 TL olduğu açıklanmıştır.
Davacının iddia ettiği 120.000.00 TL devir bedelinden ödenmeyen Ekim ila Şubat 2012 aylarına ait toplam 25.000.00 TL ile işlenmiş faizlerinin tahsili amacıyla Büyük Çekmece 3. İcra Müdürlüğünün 2013/2668 esas sayılı dosyasında, bakiye 95.000.00 TL içinde Büyük Çekmece 2. İcra Müdürlüğünün 2013/4747 esas sayılı dosyasında davacı tarafından genel haciz yolu ile icra takibi yapılmış olup, davalının icra takiplerine vaki itirazı üzerine eldeki itirazın iptali davası açılmıştır.
Dairenin istikrarlı kararları, limited şirket hisse devrinde, tarafların bedelde muvazaa iddialarının yazılı delille ispatlanması gerektiği yönündedir.
Davacı 04.05.2012 tarihli adi yazılı belgedeki el ile yazılan yazılar ve imzanın davalıya ait olduğunu iddia etmektedir.
Hisse devir bedelinin 120.000.00 TL olduğuna ilişkin 04.05.2012 tarihli adi yazılı belgedeki ekleme ayrıca onanmamış (imzalanmamış) olduğu için HMK 207. maddesine göre senet (yazılı delil) niteliğinde değildir.
Ancak davacı, el ile yazılan bu bölümlerin davalı tarafından yazıldığını iddia ettiğinden, iddianın kanıtlanması halinde eli ile yazılan bu bölüm HMK 202. maddesi gereğince delil başlangıcı teşkil edecek ve tanık dinlenmesi mümkün olacaktır.
Bu halde 04.05.2012 tarihli adi yazılı belgedeki el ile yazılan bölümlerin, davacının eli mahsulü olup olmadığı konusunda yöntemine uygun şekilde bilirkişi incelemesi yapılmak, sonucuna göre davacının tüm delilleri eksiksiz toplanıp değerlendirilerek karar verilmek üzere Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davacının temyiz isteminin reddine ilişkin sayın çoğunluk görüşüne karşıyım.