9. Hukuk Dairesi 2011/22150 E. , 2013/20142 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ (ÜSKÜDAR 3.İŞ)
DAVA :Davacı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla mesai ücreti, dini ve milli bayram ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, davalı işyerinin manav bölümünde 17.12.2004-11.02.2009 tarihleri arasında çalıştığını, iş akdinin 11.02.2009 tarihinde haksız ve tazminatsız olarak feshedildiğini, işten çıkartılmadan bir hafta önce Resul isimli bir kişinin işe alındığını ve yerine eleman alınması sebebiyle işine son verildiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak kıdem tazminatından 100,00 TL, ihbar tazminatından 100,00 TL, fazla mesai alacağından 100,00 TL, dini ve milli bayram çalışması alacağından 100,00 TL olmak üzere toplamda 400,00 TL"nin davalıdan tahsilini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı, davacının iş akdinin emir ve talimatlara uymaması, müşterilere kötü davranması, işleri savsaklaması, işyerinde sürekli telefonla konuşması, işyeri amirlerine karşı gelmesi, içki içerek müşterilere rahatsızlık vermesi, minibüs şoförlerinden para almadan manavdan paket yapması, uyarılara karşı bu davranışlarının devamı sebebiyle işveren tarafından haklı sebeple feshedildiğini, işe giriş ve çıkış tarihleri ile ücret miktarının ihtirazi kayıtsız imzalı bordrolarla belli olduğunu, işyeri kayıt ve delillerinin sunulması için mahkemece kesin süre verilmesinin usule aykırı olduğunu, davacı tanıkları dahi dinlenmemiş iken sadece kendilerine kesin mehil verilmesinin savunma haklarını kısıtladığını ve adil yargılanma ilkesine ters olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkeme feshin haklı sebebe dayandığını ispat külfetinin işverene ait olduğunu, davalı işverenin davacının iş akdinin emir ve talimatlara uymaması, müşterilere kötü davranması, işleri savsaklaması, işyerinde sürekli telefonla konuşması, işyeri amirlerine karşı gelmesi, içki içerek müşterilere rahatsızlık vermesi, minibüs şoförlerinden para almadan manavdan paket yapması, uyarılara karşın bu davranışlarını sürdürmesi sebebiyle haklı sebeple fesih edildiği iddialarını doğrulayacak herhangi bir tutanak, yazılı belge veya tanık beyanı mevcut olmadığını, feshin haklı sebebe dayandığının davalı işveren tarafından ispatlanamadığını, davacının fazla mesai yaptığını, dini bayramların 1 günü hariç diğer günleri ile milli bayram günlerinde çalıştığını ispat ettiğini, fazla mesai ile ulusal bayram genel tatil ücretlerinin ödendiğini ise davalı işverenin ispat edemediğini belirterek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davalı temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık delil listesi ve delillerini sunması için davalıya verilen sürenin usulüne uygun verilip verilmediği, buradan varılacak sonuca göre davalının sunduğu delillerin toplanmasına gerek bulunup bulunmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Bir davanın açılmasıyla başlayan yargılama faaliyetinde mahkemece ve taraflarca yapılması gereken belirli işlemler vardır ve her işlemin belli bir zaman aralığında yapılması gerekmektedir.Usul hükümleri ile normatif bir değer kazanan bu zaman aralıklarına süre denilmektedir. Böylece usul işlemlerinin yapılması zamansal olarak tarafların ve mahkemenin inisiyatifine bırakılmamış olmaktadır .
Kural olarak hakimin verdiği süre kesin değildir.
Kesinlik için şu iki koşuldan birinin gerçekleşmiş olması gerekir.
1-Hakimin kesin olduğunu belirtmeksizin verdiği ilk sürede işlemin yapılmaması nedeniyle ilgili tarafın yeniden süre talep hakkının varlığı karşısında bu talep üzerine hakimin verdiği ikinci sürenin kesin olması, bu kesinliğin yasadan kaynaklanmasıdır.Bu halde, ikinci kez verilen sürenin kesin olduğu belirtilmemiş, ihtar edilmemiş olsa bile sonuç değişmez.
2-Kural olarak H.U.M.K 163.maddesi ( H.M.K 94.madde ) uyarınca kesin süreye ilişkin ara kararında yapılması gereken işlerin neler olduğunun ve her bir iş için ne miktar ücret yatırılacağının belirtilmesi, bilhassa tanınan sürenin yeterli ve elverişli olması , tanınan süre içinde yapılması istenen işlerin ne olduğunun hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açıklanması, kesin süreye uymamanın doğuracağı sonucun açık olarak anlatılması ve anlatılanların tutanağa geçirilmesi, bunlara uyulmaması durumunda mevcut kanıtlara göre karar verilip gerektiğinde davanın reddedilebileceğinin yine açıkça bildirilmesi suretiyle ilgili tarafın, uyarılması gerekir. ( HGK 28.4.2010 gün E 2010/2-221 - K 2010/241 Sayılı kararı )
H.U.M.K 163. maddesinde yasanın tayin ettiği müddetlerin kesin olduğu vurgulandıktan sonra bu müddetlerde yapılması lazım olan muamele yapılmasa o hak sakıt olur. Hakim tayin ettiği müddetin kesin olduğuna da karar verebilir hükmüne yer verilmiştir.414. maddesinde de iki taraftan her birinin , dinlenmesini talep eylediği şahidin dinlenmesi için gerekli muamelenin masraflarını ve buna yetecek bedeli muhakeme veznesine yatırmaya mecbur olduğu hükme bağlanmıştır.Tüm bu düzenlemelerde amaç davaların uzun süre elde kalmasını önlemektir. Davalı mahkemenin istediği önel içerisinde delil listesi sunmamış ise de daha sonra verdiği listesindeki tanıklarını duruşma salonunda hazır etmiştir. Bu halde tanıkların dinlenmesi icap eder. Verilen sürenin gereği yerine getirilmiş sayılır.( HGK 2009/2-225 E 2009/277 K sayılı kararı ).
Hak kaybına yol açmak gibi ağır hukuki sonuçlar doğuran kesin süre kurumunun hakim tarafından duyarlı ve dikkatli bir şekilde kullanılması gerekir.Burada tarafların yargılamadaki tutumları, süreye konu işlemin özelliği önem kazanır.Kesin süre bir takım ön yargılarla soyut varsayımlarla değil somut olgulara göre kullanılması gereken bir usul aracıdır.
Somut olayda Mahkemece 08.04.2019 tarihli ilk celse de davalı tarafın yokluğunda verilen ara kararı ile davalıya tüm delillerini bildirmesi ve işyeri dosyasını sunması için muhtıra çıkartılmasına, davacı vekiline de tüm delillerini yazılı sunması için gelecek celseye kadar süre verilmesine karar verilmiştir.
Davalı adına çıkartılan muhtırada da işyeri kayıtlarını ve delil listesini ibraz etmesi için duruşma gününe kadar süre verildiği, verilen bu süre içerisinde işyeri kayıtları ve delil listesi sunulmadığı takdirde bu hakkından vazgeçmiş sayılacağı ve mevcut delillere göre karar verileceği belirtilmiştir.
5.6.2009 tarihli 2. celse ; davalı vekili delil listesi ve işyeri kayıtlarını sunmak üzere süre talep etmiş mahkeme de davacı tanıklarının gelecek celse hazır edildiğinde dinlenmesine işyeri dosyasının davalı tarafça sunulmasına, davalı tarafın delil listesi verip veremeyeceği hususunda gelecek celse karar verilmesine şeklinde ara kararı oluşturulmuştur.
12.10.2009 tarihli 3. celse davalı vekili delil listesi ve işyeri kayıtlarının sunulması konusunda usulüne uygun olarak taraflarına bildirim yapılmadığını belirterek yeniden mehil verilmesini istemiş mahkemece davacı tanığının gelecek celse hazır edildiğinde dinlenilmesine, davalıya çıkartılan muhtıra gereğince delillerini ve işyeri dosyasını süresinde sunmadığı gerekçesiyle tekrar delil listesi ve işyeri kayıtlarını sunmasına yer olmadığına karar verilmiştir.
14.12.2009 tarihli 4. celse davalı vekili delil listesi ibraz etmiş, tanıklarının hazır olduğunu belirterek dinletmek istemiş mahkemece kesin mehile rağmen tanıklarını süresinde bildirmediğinden dinlenmesine yer olmadığına dair karar verilirken davacı vekilinden tanığını gelecek celse hazır etmesi istenmiştir.
Mahkemenin davalı tarafa çıkardığı muhtırada duruşma tarihine kadar delillerinin ve delil listesinin sunulmaması halinde delil sunma hakkından vazgeçilmiş sayılacağının bildirilmesine ve davalı taraf ertesi celselerde delillerini sunmak için mahkemeden yeniden süre talep etmesine, hazır olan tanıklarını dinletmek istemesine rağmen kesin mehil içerisinde delil listesi ve delillerini sunmadığı gerekçesiyle yeniden süre verilmemiş, delilleri toplanmamıştır.
Yukarıda belirtilen açıklamalar ışığında mahkemenin davalının yokluğunda, muhtıra çıkarmak suretiyle davalı tarafa verdiği mehil, usul hükümlerine uygun verilmiş bir kesin mehil değildir.Verilen mehil yargılamanın süratle yapılması amacına uygun olarak yapıldığı takdirde hüküm ifade edecektir Mahkemece davalı tarafa 2. ve 3. celselerde istediği mehil verilmez iken davacı tarafa yargılama safahatında kesin süre verilmediği gibi sadece davacı tarafın aşamalarda delil sunmasına ve tanıklarını dinletmesine izin vermek suretiyle davalının savunma hakkı kısıtlanarak silahların eşitliği prensibine aykırı davranılmıştır.Yine davalının duruşmada hazır ettiği tanıkları, kesin süre içerisinde tanık listesi verilmediği gerekçesiyle dinlenmez iken aynı celse de davacı vekilinden bir sonraki celsede tanığını hazır etmesi istenerek sırf davacı tarafın tanığını dinletebilmesi için celse ertelenmiştir. Gerekli ve yerinde olmayan kesin önele yaptırım uygulanması doğru değildir. “ Davalı mahkemenin istediği önel içerisinde delil listesi sunmamış ise de daha sonra verdiği listesindeki tanıklarını duruşma salonunda hazır etmiştir. Bu halde tanıkların dinlenmesi icap eder. Verilen sürenin gereği yerine getirilmiş sayılır.”( HGK 2009/2-225 E 2009/277 K sayılı kararı ). Kesin sürenin yargılamayı uzatmadığı sürece savunma hakkına dokunmadan kullanılması gereken bir usul hukuku yöntemi olduğu da dikkate alındığında mahkemece verilen süre, konuluş amacına aykırı olup aynı zamanda yöntemine uygun da değildir. Bu suretle verilen kesin süre hukuki sonuç doğurmaz.
Açıklanan nedenlerle; davalının sunduğu delillerin toplanması , bildirdiği tanıkların H.M.K 243 ve devamı maddeleri uyarınca dinlenip sonucuna göre bir değerlendirme yapılarak karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hatalıdır.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı SAİR HUSUSLAR İNCELENMEKSİZİN BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 02.07.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.