21. Hukuk Dairesi 2016/14383 E. , 2018/4521 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillere, kanuni gerektirici sebeplere, temyiz kapsamına ve nedenlerine göre davalı vekilinin, aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
Davacı, 29.07.2009 tarihinde meydana gelen iş kazası nedeniyle maddi tazminat talebinde bulunmuştur.
Dosyadaki evraka göre, ...Raporlarında davacı maluliyetinin %10,2 olarak tespit edildiği, davalı tarafın duruşmada ve dilekçe ile itirazı üzerine Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu tarafından alınan raporlarda maluliyetin %13,3 olarak tespit edildiği, ... Başkanlığı İkinci Üst Kurulu tarafından %13,3 oranının teyit edildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece, 36.985,TL maddi, 20.000TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Maddi tazminatta hükme esas alınan hesap raporunda, %13,3 maluliyete göre maddi zararın belirlenmiş, Türk Borçlar Kanununun 55. maddesi kapsamında yapılacak indirimde, ... Başkanlığı tarafından %10,2 sürekli iş göremezlik değerine göre bağlanan iş kazası gelirinin dikkate alındığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık, davacının maddi tazminatının belirlenmesinde esas alınması gereken sürekli iş göremezlik oranının, davacının itiraz etmediği %10,2 ye göre mi yoksa davalının itirazı üzerine belirlenen %13,3 e göre mi olacağı; giderek davalı yönünden usuli kazanılmış hak oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü, “usuli kazanılmış hak” kavramının açıklanması ve bu kapsamndaki olgular karşısında somut olay ve taraflar yönünden şartların gerçekleşip gerçekleşmediğinin irdelenmesini gerekli kılmaktadır.
Hukuk Muhakemeleri Kanununda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır.
Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
./..
Kazanılmış haklar Hukuk Devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasanın 2. maddesinde açıklanan "Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir" hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez.
Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usuli kazanılmış hak” olgusunun, bir çok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır:
Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı (9.5.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olmakla oluşan usuli kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır.
Benzer şekilde; uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesi’nce iptaline karar verilirse, usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi"nin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (HGK.nun 21.01.2004 gün, 2004/10-44 E, 19 K.).
Bu sayılanların dışında ayrıca; görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usuli kazanılmış haktan söz edilemez. (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü-6. Baskı, cilt 5, 2001)
Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada, ya taraflar ya Mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün ve 2006/4-519-527 sayılı, 31.05.2006 gün ve 2006/10-307-337 sayılı ve 10.05.2006 gün ve 2006/4-230-288 sayılı ilamı).
Somut olayda, sürekli iş göremezlik oranının %10,2 olarak tespit edildiği ... sadece davalı tarafın itiraz etmesi ile sürekli iş göremezlik oranı davalı yararına usuli kazanılmış hak oluşturmuştur.
Hal böyle olunca davalı itirazı üzerine yapılan inceleme sonunda belirlenen sürekli iş göremezlik oranının, maddi tazminatın belirlenmesinde hükme esas alınması gerekirken, buna aykırı hareket edilmesi ile usulü kazanılmış hak ihlal edilmiştir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması usule ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Yapılacak iş, %10,2 maluliyet oranına göre işin esasına girilmesi, ... tarafından %10,2 sürekli iş göremezlik karşılığında bağlanan ilk peşin sermaye değerli gelirin Türk Borçlar Kanunu"nun 55. maddesi kapsamında davalı kusuruna göre maddi zarardan tenzil edilmesi amacıyla hesap raporu alınması ve sadece davalı tarafın temyiz talebinde bulunması sebebiyle maddi tazminat miktarı yönünden davalı yararına oluşacak usulü müktesep hakkın gözetilmek suretiyle karar verilmesinden ibarettir.
O halde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmelidir ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 07.05.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.