10. Hukuk Dairesi 2014/12397 E. , 2014/18393 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Bismil Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Tarihi : 24.01.2014
No : 2012/238-2014/73
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı ve davalılar vekillerince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı, 01.01.1959-01.01.1969 döneminde Sıtma Savaş Müdürlükleri nezdinde geçen ve Kuruma bildirilmeyen çalışmalarının tespitini istemiş, Mahkemece; 16.03.1960-24.11.1963 döneminde, tanık beyanları ve birden fazla işe giriş bildirgeleri gözetilerek, 1960, 1961 ve 1962 yıllarında altı ay çalışıldığı, 15.03.1963 ve 25.05.1963 tarihli işe giriş bildirgeleri nedeniyle de bu dönem arasında çalışmanın tespiti ile 25.05.1963 tarihinden itibaren yine altı aylık çalışmanın kabulü ile toplam 762 gün tespit edilerek, kısmen kabule karar verilmiştir.
Dava konusu somut olayda; davalı işyerinden Kuruma bildirilen hizmeti bulunmayan davacının, 16.03.1960, 22.03.1961, 15.03.1962, 15.03.1963 ve 25.05.1963 başlangıç tarihli 670.19 sicil numaralı B. S. S. Şubesi, B.S. E.Şubesi ve S. S. Şubesi adı altında Kuruma intikal eden beş adet işe giriş bildirgesinin bulunduğu, davacı tanıklarının 1959-1969 yıllarında yılın altı ayı mevsimlik işçi olarak birlikte çalıştıklarını beyan ettikleri, bu tanıkların da sıtma savaş müdürlüğünden verilen işe giriş bildirgeleri ile bir kısım çalışmalarının şahsi dosyaları içerisinde yer aldığı, yine bu dosyalardan sıtma savaş şube müdürlüğünün 01.04.1957-01.03.1966 tarihleri arasında kapsamda olduğu, davacının askerlik durumunun da araştırılmadığı anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesi olup, bu tür sigortalı hizmetlerin saptanmasına ilişkin davaların, kamu düzeniyle ilgili olduğu ve bu nedenle de özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğu açıktır. Bu çerçevede, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde resen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
Konuya ilişkin Sosyal Sigorta Mevzuatı irdelendiğinde; ilk yaşlılık sigortası müessesini kuran 02.06.1949 tarihli ve 01.04.1950 yürürlük tarihli 5417 sayılı Kanunun geçici maddesi; “Bu kanunun primlerle ilgili hükümlerinin yürürlüğe girdiği tarihte 35 yaşını geçmiş bulunanlardan 60 yaşını doldurduktan sonra 5. maddesindeki şartları yerine getirmeyenler de aşağıdaki şartlar dahilinde bu kanun hükümlerinden faydalandırılırlar. a)İhtiyarlık sigortası Kanununun primle ilgili hükümlerinin yürürlüğe girdiği tarihten önceki 5 yıl içinde en az 1000 gün ve münavebeli işlerde çalışanların da 800 gün İş Kanununa tabi iş yerlerinde çalıştığını ispat etmek;...(a) bendinde yazılı eski hizmet süreleri, sigortalıların son beş yıl içinde çalıştıkları iş yerlerinden alacakları kanıtlı belgeleri, primlerle ilgili hükümlerin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde İşçi Sigortaları Kurumuna tevdi edilmek suretiyle belgelenir.” hükmünü, 01.06.1957 yürürlük tarihli 6900 sayılı Yasanın muvakkat 1. maddesi; “1 Nisan 1950 tarihinde 35 yaşını geçmiş olanlardan 60 yaşını doldurup 12 nci maddede yazılı şartları getiremediğinden aylık bağlanmasına hak kazanamayan ve: a) 1 Nisan 1950 tarihinden önceki 5 yıl içinde en az 1000 gün veya çalışma vekaletince tespit olunan münavebeli işlerde çalışanların da 750 gün İş Kanununa tabi iş yerlerinde çalıştıklarını ispat eden,... (a) Bendinde yazılı eski hizmet süreleri, sigortalıların, 1.4.1950 tarihinden önceki beş yıl içinde çalıştıkları iş yerlerinden alacakları belgeleri İşçi Sigortaları Kurumuna tevdi etmeleri suretiyle tevsik olunur.” hükmünü, 506 sayılı Kanunun geçici 7. maddesi “Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar, yürürlükten kaldırılmış 4772, 5417, 5502 ve 6900 sayılı Kanunlar ile eklerine ve değişikliklerine göre hak kazanılmış bulunan her türlü yardım, tahsis ve ödemeler, bunların dayandığı kanun hükümleri gereğince kurumca sağlanır ve iş kazalarıyla meslek hastalıkları, hastalık, analık, malûliyet, ihtiyarlık ve ölüm sigortalarından hak kazanılmış olan gelir ve aylıkların ödenmesine, yardımların yapılmasına ve ödeneklerin verilmesine bu kanunda yazılı hüküm ve esaslara göre devam olunur. Ancak, malûliyet, ihtiyarlık ve ölüm sigortalarından bağlanmış bulunan veya bağlanılmasına hak kazanılmış olan gelir ve aylıkların alt sınırı hakkında bu kanun hükümleri uygulanır.” hükmünü, geçici 9. maddesi “Yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı Kanunların geçici 1 inci maddelerine göre, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar Kuruma eski hizmet çalışma belgesi vermiş bulunanların sözü edilen maddelerde belirtilen hakları saklıdır.” hükmünü, geçici 12. maddesi ise “Sigortalılar namına, yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı Kanunlara göre ödenen primler ile bunların prim ödeme gün sayıları, bu kanuna göre ödenen malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ve prim ödeme gün sayısı olarak kabul edilir.” hükmünü içermektedir.
O halde, Mahkemece; davacının çalışmasının gerçekliği, işin ve işyerinin kapsam ve niteliğiyle süresinin belirlenebilmesi amacıyla, işe giriş bildirge fotokopileri eklenilmek suretiyle, uyuşmazlık konusu döneme ilişkin hesap kartları ve tüm belgeler davalı Kurumdan, yine bu dönemdeki çalışmanın dayanağı belgeler, Diyarbakır, Silvan, Ergani ve Bismil Sıtma Savaş Müdürlüğü dikkate alınmak suretiyle davalı bakanlığın ilgili birimlerinden celbedilmeli, mümkün olması halinde, işe giriş bildirgelerinde imzası bulunan ve idarede görev yapan kişiler ile gerektiği takdirde bordro tanıkları yeniden dinlenilmeli, az yukarıda içeriği açıklanan çalışma mevzuatı da gözetilmek suretiyle, ileri sürülen çalışma iddiası hakkında bir karar tesis edilmelidir.
Eksik araştırma ile yazılı biçimde karar verilmiş olması yerinde görülmemiştir.
O hâlde; davacı ve davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli, hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 23.09.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.