10. Hukuk Dairesi 2014/14000 E. , 2014/18395 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Orhaneli Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Tarihi : 24.04.2014
No : 2013/2-2014/80
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Davanın yasal dayanağı olan 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi olup, bu tür sigortalı hizmetlerin tespitine ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkindir. Bu nedenle, özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu çerçevede hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyerek, gerekli araştırmaların re"sen yapılması ve kanıtların toplanması gerektiği, göz önünde bulundurulmalıdır.
Yine, 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesinde; yönetmelikle belirlenen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları, Kurumca saptanamayan sigortalıların, çalıştıklarını, hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilâm ile kanıtlayabildikleri takdirde, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayılarının dikkate alınacağı açıklanmıştır. Anlaşılacağı üzere, çalışmanın tespiti istemiyle hak arama yönünden kanun ile getirilen süre, doğrudan doğruya hakkın özünü etkileyen hak düşürücü niteliktedir ve dolması ile hakkın özü bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkmaktadır. Söz konusu Kanunun kabul edilip yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla beş yıl olarak öngörülen süre, 09.07.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3395 sayılı Kanunun beşinci maddesiyle on yıla çıkarılmış, daha sonra 07.06.1994 tarihinde yürürlüğe giren 3995 sayılı Kanunun üçüncü maddesiyle yeniden beş yıl olarak düzenlenmiş olup, halen geçerliliğini korumaktadır. Dairemizin yerleşmiş içtihatlarında ifadesini bulduğu üzere, sigortalılara ilişkin olarak yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde, Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden sözedilemeyeceği gibi, sigortalıların Kuruma bildiriminin, işe giriş tarihinden sonra yapılması durumunda, bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmanın, bildirimi de kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması bir başka anlatımla, blok çalışmanın varlığı halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında, bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınacaktır. Bu yönde; sigortalıların, aynı işverenin değişik işyerlerinde ya da aynı işyerinde, farklı işverenler tarafından, ara vermeksizin sürekli biçimde çalıştırılmaları durumunda da, beş yıllık hak düşürücü sürenin hesaplanmasında aynı esas uygulanacaktır. Mevsimlik çalışma yapılan işyerlerinde, ara verme dönemlerinde ise hizmet akdi askıda ve bu çerçevede askı dönemine ilişkin olarak da kesintisizliğin kabul edilmesi gerekecektir. Buna göre; işe giriş bildirgesi düzenlenmediği, düzenlenmesine karşın yasal hak düşürücü süre içerisinde Kuruma verilmediği, bu süre içerisinde Kuruma verilen dönem bordroları ile bildirimin yapılmadığı, sigorta primlerinin Kuruma yatırılmadığı, çalışmanın varlığı yönünde sigorta müfettişince herhangi bir saptamanın söz konusu olmadığı durumlarda, hizmetin varlığını ileri süren kişilerin hak düşürücü süre içerisinde yargı yoluna başvurması zorunludur. Bununla birlikte değinilen kuralın tek istisnası, kamu kurum ve kuruluşlarında gerçekleşen hizmete ilişkin olarak, Kuruma aktarılmasa dahi işveren tarafından ödenen ücret/maaş üzerinden sigorta primi kesintisi yapılması olgusudur. Bir başka anlatımla, sözü edilen niteliğe sahip işyerinde çalışanların kayıtlara geçirilmesi ve ücret ödemelerinin de belgelere dayandırılması asıl olduğundan, yukarıda açıklanan durumların hiç biri gerçekleşmemiş olsa da Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı’na aktarılmamasına karşın işverence ilgiliye ödenen ücret/maaş üzerinden sigorta primi kesintisi yapıldığı takdirde hak düşürücü süreye ilişkin hüküm uygulanamaz.
2-Eldeki somut olayda; davacının, 1975/3. dönemi ile 21.01.1978 tarihleri arasında farklı sicil numaralı işyerlerinden kesintili ve kısmi bildirimlerinin bulunduğu, 35644 sicil numaralı Kamu Kurumu niteliğindeki işyerinden verilme, 11.10.1977 başlangıç tarihli işe giriş bildirgesi ile 1977/Ekim ayına ait imzalı istihkak bordro örneğinin dosyada yer aldığı, tanık beyanları da gözetilerek, istem gibi kabul kararı verildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemenin kabulü eksik araştırma ve incelemeye dayalıdır. Davacı tanıklarının; “kış aylarında dikim, yaz aylarında teras ve temizlik işlerinde” kesintisiz çalışmayı belirttikleri, tarım işinde çalışanlardan 506 Sayılı Yasa kapsamında değerlendirilecek çalışmalarla ilgili düzenlemenin 11.08.1977 tarih 2100 Sayılı Yasayla getirilmiş olduğu, ancak; orman işyerlerinde tarımsal nitelikli olmayan işlerde çalışma olanağı mevcut bulunduğu gibi, tarım işi sayılmayan işlerin tespiti amacıyla, Çalışma ve Tarım Bakanlıklarıyla, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Orman
Genel Müdürlüğü yetkilileri arasında yapılmış olan, 01.04.1965 tarihli protokol ve bunun kapsamını genişleten protokollerin mevcudiyeti, tanık beyanları ile dikim, teras ve temizlik işlerinde çalıştığı belirtilen davacının, yaptığı işin niteliği ve tarım işi olup olmadığı araştırılmalı, dava konusu dönemde hizmet bildirilen işyeri sicil numaraları gözetilerek işyeri dosyaları ile dönem bordroları davalı Kurumdan, puantaj kayıtları, ücret tediye bordrolarının asılları ile var ise diğer delilleri davalı genel müdürlükten celbedilmeli, iş bu belgelerden sigortalının imzasını içerenler yönünden imzanın davacıya aidiyeti davacı tarafından kabul edilenler ile inkar edilip de aidiyeti ehil bilirkişi incelemesiyle saptananlardan yine davacı tarafından hata-hile-ikrah durumu iddia ve ispat edilemeyenler bakımından, işbu yazılı belgelerin aksi eşdeğerde delillerle kanıtlaması için davacıya delilleri sorulmalı, dava konusu dönemdeki diğer hizmetlerin davalı genel müdürlükten bildirilip bildirilmediği araştırılarak davacı çalışmaları yönünden hak düşürücü süre irdelenmeli, yine bu dönemde davacı ile birlikte çalışan bordro tanıkları resen dinlenilmeli, bunun dışında sigortalının kayıtlarda gözükmeyen çalışmalarının hangi nedenlerle kayıtlara geçmediği ya da bildirim dışı kaldığı hususu gereğince araştırılmalı, yargılama sürecinde dinlenen tanık anlatımlarının değerlendirilmesinde, iş yerinin kapsamı, kapasitesi ve niteliği nazara alınmalı, böylece bu konuda gerekli tüm araştırma yapılarak uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip; deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir.
2-Davada taraf olabilmek ancak Medeni Kanun gereğince gerçek veya tüzel kişiliğe sahip olmakla mümkündür. Bu nedenle husumetin, işveren sıfatıyla tüzel kişiliği haiz Orman Genel Müdürlüğüne yöneltilmesi gerekirken, tüzel kişiliği ve aktif husumet ehliyeti bulunmadığı anlaşılan O.. M..ne yöneltilmiş olması da isabetsiz bulunmuştur.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek, eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan Orman Genel Müdürlüğü"ne iadesine, 23.09.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.