Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2018/3861
Karar No: 2019/6321

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2018/3861 Esas 2019/6321 Karar Sayılı İlamı

20. Hukuk Dairesi         2018/3861 E.  ,  2019/6321 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
    Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar ve davalı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
    K A R A R
    Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin muris....tapunun İ.....mevkii, 953 ada 43 parselde kayıtlı J Blok 26 nolu dubleks mesken bağımsız bölümün maliki iken Hazine tarafından bahse konu taşınmazın kıyı kenar çizgisinde kalması nedeniyle .....2002/464 E. sayılı dosyası ile tapu iptal ve tescil davası açıldığını, mahkemece tapu kaydının iptali ile tespit dışı bırakılmasına karar verildiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla tapu kütüğünün yanlış tutulması sonucu devletin kusursuz sorumluluk ilkesine dayalı olarak oluşan maddi tazminatlar yönünden şimdilik 50.000.-TL maddi tazminatın ve her bir müvekkil için 25.000.-TL olmak üzere toplam 50.000.-TL manevi tazminatın tapunun iptaline yönelik kararın kesinleşme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı müvekkillerine verilmesini talep etmiş, 13.01.2016 havale tarihli ıslah dilekçesi ile de fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 197.514,66.-TL maddi tazminat ile 50.000.-TL manevi tazminatın tapunun iptaline yönelik kararın kesinleşme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş ve ıslah harcını da yatırmıştır.
    Davalı taraf cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kalması nedeniyle açılan davanın haksız ve yersiz olduğunu, mahkeme kararı ile taşınmazın tapusu terkin edilerek yasalara uygun hale getirildiği, terkin işleminin idarenin herhangi bir tasarrufuna dayanmamakta olup, bir mahkeme kararı ile işlemin gerçekleştiği, bu nedenle idare üzerine atfedilecek kusurun bulunmadığını bu nedenle davanın reddini talep etmiştir.
    Mahkemece; davacının davasının kısmen kabulü ile, 197.514,66.-TL"nin taşınmazın tapu kaydının iptaline karar verilen.....Mahkemesinin 2002/464 E. sayılı dosyasının kesinleşme tarihi olan 17/12/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara payları oranında ödenmesine, davacının manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davacılar ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, TMK"nın 1007. maddesi gereğince tazminat istemine ilişkindir.
    1) Davacılar vekilinin temyiz itirazları bakımından;
    İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, davacıların zararının taşınmaz hakkında verilen tapu iptal kararının kesinleştiği tarih itibari ile doğması nedeni ile dava tarihinin değerlendirme tarihi olarak alınması doğru olmadığına ve davacılara ait taşınmazın ellerinden çıkmasının, manevi tazminatın koşullarını düzenleyen 818 sayılı Borçlar Kanununun 49. maddesi uyarınca eşya zararı niteliğinde olması ve eşya zararının da kişininsosyal, fiziki ve kişilik değerlerine saldırı oluşturacak bir eylem olmaması nedeniyle manevi tazminat talebinin, koşulları oluşmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davacıların temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
    2) Davalı Hazinenin temyiz itirazları bakımından;
    Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmişse de eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulmuştur. Dosyada bulunan belgelerden çekişmeli 953 ada 43 sayılı parselde 1982 yılında kat mülkiyeti kurulduğu, 26 nolu bağımsız bölümün 27.08.1982 tarihinde davacılar murisi tarafından satın alındığı ve 03.07.2003 tarihinde ise davacı mirasçılara intikal ettiği, davacıların arsa payının 1/50 olduğu, Hazine tarafından açılan dava sonucu ..... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/264 E. - 2008/179 K. sayılı kararı ile 953 ada 43 parsel sayılı taşınmazın 2753 m2 kısmının kıyı kenar çizgisi içinde kalması nedeni ile tapusunun iptaline karar verildiği, kararın 17/12/2012 tarihinde kesinleştiği, 22/10/2014 tarihinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
    4721 sayılı Türk Medenî Kanunun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından devlet sorumludur. Tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. - 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. - 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E. - 2010/668 K. sayılı kararı). Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise, tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği tarihtir. 4721sayılı TMK’nın 705/2. maddesi uyarınca tapu iptal ve tescil istekli davaların kesinleştiği tarih itibariyle mülkiyet hakkı sona ereceğinden bu tarih itibariyle tapusu iptal edilen gerçek ve tüzel kişilerin zararı oluşacaktır. Zararın meydana geldiği tarihe göre, tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise gelir metodu yöntemi ile, arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
    Somut olaya gelince, kıyılar özel mülkiyete konu olmayacak nitelikte ise de taşınmaz davacılar murisi adına tescil edilmiş iken daha sonra Hazine tarafından açılan dava sonucu tapusu kısmen iptal edildiğine göre, tapu sicilinin hatalı olarak tutulduğundan, TMK"nın 1007. maddesi kapsamında Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu ve davacıların gerçek zararlarının karşılanması gerektiği kuşkusuzdur. Davacıların zararı Urla Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/264 E. - 2008/179 K. sayılı kararının kesinleştiği tarihte oluşmuş olup, mahkemece bu tarihin değerlendirme tarihi olarak esas alınması zorunlu iken, mahkemece dava tarihini esas alarak değer belirlemesi yapan bilirkişi raporuna dayanarak hüküm kurulması doğru değildir.
    Ayrıca; dosyadaki bilgi ve belgelerden tapusu iptal edilen taşınmazın arsa niteliğinde bulunduğu anlaşılmakta ise de arsaların bedelinin değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması zorunludur. Buna rağmen, hükme esas alınan rapordaki taşınmazın satış tarihi değerlendirme tarihinden daha sonradır.
    Bu itibarla, emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak suretiyle değer biçilmesi gerekir.
    Bu durumda; taraflara, dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için imkan tanınması, lüzumu halinde re"sen emsal celbi yoluna gidilmesi, taşınmazın, değerlendirme tarihi itibariyle, emsal alınacak taşınmazın ise satış tarihi itibariyle imar ya da kadastro parselleri olup olmadığı ilgili belediye başkanlığı ve tapu müdürlüğünden sorulması, ayrıca dava konusu taşınmazın; imar planındaki
    konumu, emsallere ve değerini etkileyen merkezi yerlere olan uzaklığını da gösterir krokisi ve dava konusu taşınmaz ile emsal taşınmazların resen belirlenen vergi değerleri ve emsal taşınmazların satış akit tablosu getirtilerek, dava konusu taşınmazın değerlendirmeye esas alınacak emsallere göre ayrı ayrı üstün ve eksik yönleri ve oranları açıklanmak suretiyle yapılacak karşılaştırma sonucu değerinin belirlenmesi bakımından, yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle mahallinde keşif yapılarak alınacak rapor sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinin düşünülmemesi doğru olmadığı gibi 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun 46. maddesinin son fıkrası “ana gayrimenkulün arsası ile birlikte kamulaştırılması halinde her bağımsız bölümün kamulaştırma bedeli bağlantılı bulunduğu arsa payı ile eklentileri de gözönünde tutularak ayrı ayrı takdir olunacağı” hükmünü koymuştur. Böyle olunca ana yapının arsasına yukarda açıklanan esaslara göre, üzerindeki yapılara değerlendirme tarihindeki resmi birim fiyatları ve yapı maliyet hesapları gösterilip yıpranma payı düşülmek suretiyle ve ayrıca aynı madde uyarınca bedelin tespitinde etkili olacak diğer objektif ölçüler de dikkate alınarak kamulaştırma karşılığının yasal biçimde belirlenmesi gerekir. Buna göre yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda arsa değeri ve tüm yapının (ortak yerleri içerir biçimde) değeri hesaplandıktan sonra arsa payına düşen miktarına göre bağımsız bölümün karşılığı tespit edilir. Şayet, o bağımsız bölüm yapısında değeri etkileyecek özellik ve nitelikte ekstra ilaveler varsa bunların da göz önünde tutulması gerektiğinin düşünülmemesi doğru görülmemiştir.
    SONUÇ: 1) Yukarıda birinci bentde açıklanan nedenlerle, davacıların temyiz itirazlarının REDDİNE,
    2) İkinci bentde açıklanan nedenlerle, Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 06/11/2019 günü oy birliğiyle karar verildi.





    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi