20. Hukuk Dairesi 2019/4162 E. , 2019/6345 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine ve asli müdahil Orman Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı Hazine, 12/03/1991 tarihli dava dilekçesi ile ...mevkii 278 parsel sayılı taşınmazın 1933 tarih 20 sıra numaralı tapu kaydının miktar fazlası olduğunu, taşınmazın çevresinin ormanla kaplı olduğunu ve taşınmazın aynı zamanda mera vasfında olduğunu ileri sürerek tapusunun iptalini ve Hazine adına tescilini talep etmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda çekişmeli 278 parsel sayılı taşınmazın fen bilirkişi tarafından düzenlenen 08/08/2003 tarihli rapor ve krokide (A) harfiyle yeşil kalemle boyalı olarak gösterilen 19.600 m²"lik bölümün tapu kaydının iptali ile orman vasfı ile davacı Hazine adına tesciline, (C) ve (D) harfleriyle mavi kalemle boyalı olarak gösterilen 6.300 ile 13.300 m²"lik bölümlerin tapu kaydının iptali ile mera olarak sınırlandırılmasına, (B) harfi ile sarı renkle boyalı olarak gösterilen 13.000 m²"lik bölüme ilişkin ve davacıların fazlaya ilişkin davalarının ise reddine karar verilmiş, hükmün davacı Hazine, asli müdahil Orman Yönetimi ve davalılar tarafından temyizi üzerine Dairemizin 2003/11785 E. - 2004/2888 K. sayılı kararı ile özetle; "Yapılan inceleme ve araştırma tamamen yetersizdir. Öncelikle dayanak tapu kaydının daha sonra intikal gördüğü ve bitişik 276 ve 277 sayılı parsellerin de tespit sırasında revizyon gördüğü anlaşılmıştır. Dayanak Kanuni evvel 288 tarih 378 numaralı tapu kaydının 12 dönüm yarım evlek miktarında olduğu ve sınırlarında yol, Ömer ve Halil ağa bulunmasına rağmen, 317 tarih 21 numaraya intikalinde miktarının 32 dönüm 2 evlek olarak yazılı olduğu, oysa bunun herhangi bir hukukî ve yasal dayanağı bulunmadığı gözlenmiştir. Tapu kayıtlarının intikal sırasında miktarlarının değişmesi halinde tapu kaydı yerinde hukukî bir dayanak niteliğinde açıklama bulunmadığı takdirde, miktar artırımına yer yoktur, kabulü olanaksızdır. Bu durumda, tapu kaydının miktarı 12 dönüm yarım evlektir. Bu kayıt, kadastro tespitleri sırasında dava konusu parselle birlikte 276 ve 277 sayılı parsellere de revizyon görmüştür. 276 sayılı parsel 38800 m², 277 sayılı parsel ise 15200 m²"dir. Bu olguya göre tapu kaydının miktarını çok büyük miktarda aşacak şekilde gerçek kişilerin yer aldıkları tartışmasızdır.
Ayrıca Hazine tarafından açılan davada orman ve mera savı ileri sürüldüğüne göre tüm parsellerin esasen birlikte incelenmesi gerekmektedir. Yine 276 ve 277 sayılı parsellerin itirazlı olduğu anlaşılmakla bunların sonuçları araştırılıp dosyaları getirtilip aynı kök kayda dayalı olması nedeniyle miktar, sınır ve cins olarak değerlendirmede dikkate alınmalıdır." gereğine değinilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulü ile; ... mevkii 278 parsel sayılı taşınmazın fen bilirkişisi ..."ın 22/10/2015 havale tarihli krokili raporunda (A) harfi ile belirtilen 6.813,29 m²"lik alanın tapusunun iptali ile orman vasfında Hazine adına kayıt ve tesciline, bakiye kısmının davalı uhdesinde bırakılmasına karar verilmiş, hüküm davacı Hazine ve asli müdahil Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 3116 sayılı Kanuna göre 1945 yılında yapılarak kesinleşen orman tahdidi ve 30/06/1981 yılında ilân edilerek kesinleşen 6831 sayılı Kanunun 1744 sayılı Kanunla değişik 2. maddesi gereğince daha önce sınırlandırılması yapılan ormanların aplikasyonu ile sınırlandırılması yapılmamış ormanların kadastrosu ve 2. madde uygulaması yapılmıştır.
Her ne kadar mahkemece çekişmeli taşınmazın (A) harfi dışında kalan bölümüne yönelik açılan davanın reddine karar verilmiş ise de verilen karar usul ve kanuna aykırıdır. Mahkemece uyulmasına karar verilen Dairemiz bozma ilamında da belirtildiği gibi, çekişmeli taşınmaza revizyon gören 1933 tarih 20 sıra numaralı tapu kaydının miktarının 12 dönüm yarım evlek olup, mahkemece yapılan keşif sonrası hazırlanan ve hükme esas alınan bilirkişi raporundan da anlaşılacağı üzere bu tapu kaydı dava dışı 276 ve 277 parsel sayılı taşınmazlara da revizyon görmüş ve bu parsellerin tutanakları kesinleşmiştir. 276 ve 277 parsel sayılı taşınmazların miktarı ise sırasıyla 38800 m² ve 15200 m² olduğundan, her 3 taşınmazın yüzölçümünün toplamının tapu kaydı miktarından fazla olması sebebiyle temyize konu bölümün tapu kaydının miktar fazlası olduğu açıktır. Bu sebeple çekişmeli taşınmaz bölümü davalı tarafından yalnızca zilyetlikle kazanma koşulları oluştuğu takdirde kazanılabilecek olup, davalı taraf dayandığı 1933 tarih ve 20 sıra numaralı tapu kaydına dayanılarak bu taşınmaz bölümün kazanılma imkanı bulunmamaktadır. Mahkemece bu hususlar gözetilmeksizin çekişmeli taşınmaz bölümünde davalılar lehine zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı araştırılmamış ve eksik araştırma ve inceleme sonucu hüküm kurulmuştur.
O halde mahkemece, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ile tespit tarihinden 15-20-25 yıl öncesine ait hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Tarım ve Orman Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman mühendisleri arasından seçilecek üç orman mühendisi, bir ziraat mühendisi ve bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; keşifte, hakim gözetiminde, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; kesinleşmiş orman kadastrosu bulunmadığından, yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) hava fotoğrafları ve memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de hava fotoğrafları ve memleket haritası ölçeğine (Net-Cad veya benzeri programlar kullanılarak) çevrildikten sonra komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmaz çevre parsellerle birlikte memleket haritası ve hava fotoğrafları üzerinde gösterilmeli, hava fotoğraflarının stereoskop vasıtasıyla üç boyutlu incelemesi yapılarak, temyize konu taşınmazın niteliği ve kullanım durumu ile tasarruf sınırlarını belirgin olarak görünüp görünmediği belirlenmeli, taşınmazın üzerindeki bitki örtüsünün cinsi, yaşı, dağılımı, kapalılık oranının açıklandığ yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalıdır.
Açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, taşınmazların orman sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde, bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma koşulları araştırılarak, yapılacak keşifte, tarım uzmanı bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, taşınmazın zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi niteliğinde olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınmalı; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanarak, bu taşınmazları sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; varsa, zilyetlik tanıkları taşınmazlar başında dinlenmeli; zilyetliğin ne
zaman başladığı, kaç yıl süreyle ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; tesbit tarihine kadar davacı yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davacı adına aynı çalışma alanı içerisinde kayıtsız ve belgesizden başkaca taşınmaz mal tesbit ya da tescil edilip edilmediği tapu müdürlüğü ve ilgili kadastro müdürlüğü ile hukuk mahkemeleri yazı işleri müdürlüğünden sorulup, aynı Kanunun 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi hükmü gözetilerek sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, Kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı Hazine ve asli müdahil Orman Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (A) harfi ile gösterilen kısmı dışında kalan taşınmaz bölümü yönünden BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 06/11/2019 günü oy birliğiyle karar verildi.