Esas No: 2018/5550
Karar No: 2019/6347
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2018/5550 Esas 2019/6347 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar Hazine ve Orman Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
2008 yılında 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanunla değişik 4. maddesi uyarınca yapılan kadastro sırasında Çağlayanlı köyü 162 ada 1 parsel sayılı 17446086.99 m2 yüzölçümündeki taşınmaz orman niteliği ile Hazine adına tespit ve tescil edilmiştir.
Davacı çekişmeli taşınmazda zilyetlikle kazanma koşulları oluştuğunu belirterek tapu iptali ve tescil davası açmış, mahkemece, davanın kabulü ile dava konusu taşınmazın (A) harfi ile gösterilen 8994,43 m2 yüzölçümlü bölümünün tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya tesciline karar verilmiş, Hazine ve Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 2012/2449-8214 E.-K sayılı kararı ile özetle ; "Mahkemece; bilirkişi raporuna ekli krokide (A) işaretli 8994.43 m2 yüzölçümlü kısmın kültür arazisi olduğu ve davacı yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edim koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmişse de. incelenen dosya kapsamına, yapılan keşif alınan bilirkişi raporuna göre mahkemenin değerlendirmesi yerinde değildir.
Somut olaya bakıldığında; dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi uyarınca orman kadastro çalışmalarının yapıldığı, kadastro ekiplerince dava konusu taşınmazın orman niteliğiyle Hazine adına tespit tescil edildiği ve kamu malı niteliğini kazandığı, 3402 sayılı Kanunun 16/1) maddesi hükmünde "Devletin hüküm tasarrufu altında bulunan ormanlar, bu yasada hüküm bulunmayan hallerde, özel yasaları hükümlerine tabi oldıığunun belirtildiği, bu nedenle ormanlar hakkında özel yasa olan 6831 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerektiği ve 68 sayılı Kanunun I l/l. maddesinde de orman kadastrosunun kesinleşmesinden sonra tapulu taşınmazlarda tapu sahiplerir 10 yıllık hak düşürücü süre içinde dava açabilecekleri hükmünün bulunduğu, bu ilkelerin H.G.K."nın 08.06.2005 tarihli 2005/20, 327, 377 sayılı ve 28.06.2006 gün 2006/20, 467, 494 sayılı kararlarında da aynen benimsendiği anlaşılmak davacının zilyetliğe dayanarak açtığı davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle (A) ile gösterilen bölümün kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır." gereğine değinilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Dairemizin bozma ilamına karşı mahkeme önceki kararında direnmiş, Mahkemenin direnme kararının davalı Hazine ve Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmesi üzerine Hukuk Genel Kurulunun 19.02.2014 tarih 2013/20, 559, 2014/123 Karar sayılı ilamı ile ”3402 sayılı Kadastro Kanununun 11. maddesi uyarınca, kadastro müdürü, kadastro tutanaklarına göre yapılan tespitlere dayanarak, askı cetvellerini düzenler; bu cetvelleri ve pafta örneklerini,
müdüriyette ve ayrıca muhtarın çalışma yerinde 30 gün süre ile ilan ettirir; itirazı olanların ilan süresi için kadastro mahkemesinde dava açabileceklerini belirtir. Aynı Kanunun 12/3. maddesi ise; "Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz." denilmektedir. Bunun yanı sıra. 6831 sayılı Orman Kanununun 11. maddesi; "Orman kadastro komisyonlarınca düzenlenen tutanakların askı suretiyle ilanı, ilgililere satış yapılan tebliğ hükmündedir. Tutanak, harita ve kararlara karşı askı tarihinden itibaren altı ay içinde kadastro mahkemelerine, kadastro mahkemesi olmayan yerlerde kadastro davalarına bakmakla görevli mahkemeye müracaatla sınırlamaya ve 2. maddeye göre orman sınırları dışına çıkarma işlemlerine Çevre ve Orman Bakanlığı, ... ve hak sahibi gerçek ve tüzel kişiler itiraz edebilir. Bu müddet içinde itiraz olmaz ise komisyon kararları kesinleşir. Bu süre hak düşürücü süredir. Ancak, tapulu gayrimenkullerde tapu sahiplerinin, on yıllık süre içerisinde dava açma hakları mahfuzdur." hükmünü düzenlemiştir. maddenin düzenlemesinden taşınmaz sahipleri orman kadastro komisyonunca yapılan orman sınırlarına dava tarihi itibariyle 6 ay içerisinde itiraz edileceği belirtildiğinden 6 aylık süre geçtikten sonra ancak tapulu taşınmaz sahiplerinin 10 yıllık süre içerisinde dava açabileceği belirtilmiştir. Madde metninden tapusuz taşınmaz sahiplerinin ise ancak 6 aylık sürede itiraz edebileceği 19.04.2012 tarih 6292 sayılı Kanun ile bu süre 1 aya indirilmiştir. Bu sürenin hak düşürücü süre olduğu, dolayısıyla bu süreden sonra dava açamayacakları sonucu ortaya çıkmaktadır. Yani bu madde gözetildiğinde tapuya dayanarak hak iddia edenler taşınmazının bulunduğu yerde kadastro çalışmaları yapılmadığı için tapusu bulunmayan, zilyetliği olan hak sahiplerinin itiraz süreleri ve hakları bakımından farklı düzenleme öngörülmüştür.
Oysa, 1961 Anayasasında mülkiyet hakkı "Sosyal ve İktisadi Haklar ve Ödevler" başlıklı üçüncü kısım 36. maddede düzenlenmişken, 1982 Anayasasında mülkiyet hakkı daha da güçlendirilerek, "Dokunulmaz Vazgeçilmez, Devredilemez Nitelikteki Temel Haklar ve Ödevler" başlıklı ikinci kısımda 35. madde de düzenlenmiştir. Bundan amaç mülkiyet hakkına gerek kişilerin, gerekse Devletin azami ölçüde özen göstermesidir. 3402 sayılı Kadastro Kanununda diğer kanunlarda 3402 sayılı Kanunun 4. maddesine göre yapılacak kadastro tespitlerinde zilyetliğe ve vergi kaydına davalı olarak açılan davaların 30 günlük askı ilan süresi ile sınırlı olduğuna ve 10 yıllık hak düşürücü süre içinde dava açılmasının olanaklı olmadığına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle, sınırlayıcı hüküm bulunmadan kişinin Anayasal mülkiyet hakkının özüne dokunur şekilde dava açma süresinin kadastro tutanaklarının askı ilana çıkarılmasından itibaren 30 günlük süre ile sınırlandırılması ve bir yerin orman olmadığı bilimsel olarak saptansada hakkın etkin bir şekilde kullanılmasına imkan vermeyecek 30 günlük hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu gerekçesi ile mülkiyet hakkının elinden alınması doğru olmayacaktır. Önemle belirtilmelidir ki. "Adil yargılanma hakkı" yalnız Anayasa ve yargılama hukukunun önemli bir parçası olmakla kalmamış, Türkiye"nin de taraf olduğu uluslararası antlaşmalarla da güvence altına alınmıştır. Bilindiği üzere, 1982 Anayasasının 90. maddesine göre, usulünce yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmünde olup. kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümlerinin esas alınacağı belirtilmiştir. Bu bağlamda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesi de adil yargılanma hakkını düzenlemiştir. Bu nedenle bir başvurunun etkin olabilmesi için başvuru konusunda öngörülen sürenin de makul olması gerekir. Askı suretiyle ilan edilip, bizzat taraflara tebliğ edilmeyen ve askıya çıkartıldığı yerde oturmayanların yapılan kadastro işleminden haberdar olmasının oldukça güç olabileceği hususu düşünüldüğünde; kadastro tutanaklarının askı ilan süresi olan 30 günlük süre ile dava açma hakkı sınırlandırılması ve kişilerin haklılığı yönündeki delillerin mahkemede tartışılmasının önünün kapatılması adil yargılanma hakkına aykırı olacaktır. Öte yandan, AİHS"nin Ek I nolu protokolü mülkiyet hakkını garanti altına almış ve düzenlemede herkesin mülkiyetine saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğu açıklanmıştır. Buna göre ancak: kamu yararı nedeniyle ve kanunda öngörülen koşullarla ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olmak şartıyla, kişi mülkiyet hakkından yoksun bırakılabilecektir. Temel hak ve özgürlüklerin sağlanması kadar, bu hakların etkin bir şekilde korunmasını isteme hakkının güvence altına
alınması da büyük önem taşımaktadır. Kaldı ki yargılama aşamasında ... Asliye Hukuk Mahkemesinin başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi tarafından 22.05.2013 tarih 2012/108 E.- 2013/64 Karar sayılı ilam ile 31.08.1956 günlü 6831 sayılı Orman Kanununun, 05.11.2003 günlü. 4999 sayılı Orman Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 6. maddesiyle değiştirilen 11. maddesinin birinci fıkrasının "Bu müddet içinde itiraz olmaz ise komisyon kararları kesinleşir. Bu süre hak düşürücü süredir." biçimindeki üçüncü ve dördüncü cümlelerinin Anayasanın 13, 35 ve 36. maddelerine aykırı görülerek iptallerine karar verilmiştir. Karar 12.07.2013 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanmış, yayımdan itibaren 6 ay sonra yürürlüğe gireceği düzenlenmiş olup, 13.01.2014 günü itibari ile yürürlüğe girmiştir. Bu açıklamalar karşısında somut olay değerlendirildiğinde; 162 ada 1 parsel nolu taşınmaz 01.02.2008 tarihinde 5304 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kadastro Kanununun 4. maddesi uyarınca yapılan orman kadastrosu sırasında 17 446 086.99 m2 olarak, senetsiz ve belgesizden, orman vasfı ile Hazine adına tespit edildiği, tutanağın ilan edildiği 20.02.2008 ile 20.03.2008 tarihleri arasında 30 günlük süre içerisinde itiraz olmadığından 21.03.2008 tarihinde kesinleştiği ve Hazine âdına çap kaydı oluştuğu anlaşılmaktadır. Davacı, kadastrodan önceki zilyetliğe dayalı olarak 24.12.2009 tarihinde eldeki davayı açmıştır.
3402 sayılı Kanunda tespit edilen taşınmazın niteliğine göre farklı hak düşürücü sürelerin uygulanmasını öngören açık bir hüküm ya da bu konuda 6831 sayılı Orman Kanununa bir atıf mevcut değildir.
Öyle ise 5304 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kadastro Kanununun 4. maddesi uyarınca orman tahdit sınırları belirlenmişse, uygulanacak usul, askı ilanı ve hak düşürücü süreler yönünden de 3402 sayılı Kadastro Kanunu hükümleri uygulanacaktır. Davacı yan, 3402 sayılı Kanun uyarınca 30 günlük itiraz süresi içerisinde tutanağa karşı dava açabileceğine göre bu süre geçtikten sonra da tapuya dayalı olsun veya olmasın, aynı Kanunun 12/3. maddesinde tanınan 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde kadastrodan önceki sebeplere dayalı olarak dava açabilecektir. Bu husus Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 11.11.2006 tarih, 2006/20, 619 Esas- 2006/665 Karar sayılı ilamında da benimsenmiştir.
Hukuk Genel Kurulu görüşmeleri sırasında bir kısım üyeler, kadastro sonucu çekişmeli taşınmazın orman niteliği ile tespit edilip, kadastro tutanağının kesinleştiği ve orman olarak çap kaydının oluştuğu; eldeki dava ile taşınmazın vasfının değiştirilmesi de istenildiğine göre istemin orman kadastrosunun iptali olarak değerlendirilmesi ve özel nitelikli kanun olan 6831 sayılı Kanunun 11/l. maddesinde düzenlenen; ancak, tapulu gayrimenkullerde tapu sahiplerinin, on yıl süre içerisinde dava açma hakları bulunduğu, zilyetliğe dayalı olarak tapu iptali ve tescil isteminde bulunan davacıların davasında bu hüküm gözetilerek davanın reddi gerektiği, bu bakımdan Özel Daire bozma ilamının yerinde olduğunu ileri sürmüş iseler bir de, bu görüş yukarda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir. Yerel Mahkemenin kadastrodan önceki zilyetlik sebebine dayalı olarak 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesi uyarınca hak düşürücü süre içerisinde davanın açıldığının kabulü yerindedir. Ne var ki işin esasına yönelik diğer temyiz itirazları Özel Dairece incelenmemiş olup, dosya Özel Dairesine gönderilmelidir" gereğine değinilerek dosya temyiz incelemesi için Dairemize gönderilmiştir.
Dava tapu iptali ve tescil talebine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 5304 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi hükmüne göre orman sınırlandırması yapılmış, 20.02.2008-22.03.2008 tarihleri arasında ilan edilerek kesinleşmiştir.
Mahkemece davacı ... yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluştuğu gerekçesiyle çekişmeli taşınmazın (A) harfi ile gösterilen bölümünün davacı adına tesciline karar verilmiş ise de, taşınmazın en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğraflarındaki durumu ile tespit tarihinden 20 yıl öncesine ait hava fotoğraflarındaki durumu incelenmemiş ve davacı yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmemiştir. Eksik araştırma ve incelemeye dayalı hüküm kurulamaz.
O halde mahkemece, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ile 1990-1995 yıllarına ait hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki
bilirkişiler dışında halen Tarım ve Orman Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi, bir ziraat mühendisi ve bir fen elemanı yardımıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyetlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.-K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.-K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.-K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 3.3.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; keşifte, hakim gözetiminde, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosya eklenmeli; kesinleşmiş orman kadastrosu bulunmadığından, yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi)hava fotoğrafları ve memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de hava fotoğrafları ve memleket haritası ölçeğine (Net-Cad veya benzeri programlar kullanılarak) çevrildikten sonra komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmaz çevre parsellerle birlikte memleket haritası ve hava fotoğrafları üzerinde gösterilmeli, hava fotoğraflarının stereoskop vasıtasıyla üç boyutlu incelemesi yapılarak, temyize konu taşınmazın niteliği ve kullanım durumu ile tasarruf sınırlarının belirgin olarak görünüp görünmediği belirlenmeli, taşınmazın üzerindeki bitki örtüsünün cinsi, yaşı, dağılımı, kapalılık oranının açıklandığı yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalıdır.
Açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, taşınmazların orman sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde, bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma koşulları araştırılarak, yapılacak keşifte, tarım uzmanı bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, taşınmazın zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi niteliğinde olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınmalı; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanarak, bu taşınmazları sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; varsa, zilyetlik tanıkları taşınmazlar başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl süreyle ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; tesbit tarihine kadar davacı yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davacı adına aynı çalışma alanı içerisinde kayıtsız ve belgesizden başkaca taşınmaz mal tespit ya da tescil edilip edilmediği tapu müdürlüğü ve ilgili kadastro müdürlüğü ile hukuk mahkemeleri yazı işleri müdürlüğünden sorulup, aynı Kanunun 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi hükmü gözetilerek sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, Kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalılar Hazine ve Orman Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün çekişmeli taşınmazın (A) harfi ile gösterilen bölümü yönünden BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 06/11/2019 günü oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.