22. Hukuk Dairesi 2016/17529 E. , 2019/14715 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı işçi, iş sözleşmesi süresince ödenmeyen fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakların tahsilini istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı işveren vekili, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacı tanıklarının davalı işverene karşı açmış olduğu davalarının bulunduğu, işverene karşı davası bulunan tanık beyanlarına da itibar edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Taraflar arasında davacının fazla çalışma yapıp yapmadığı hafta tatili ve genel tatillerde çalışıp çalışmadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, iş yeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille ispatlaması gerekir.
Fazla çalışmanın yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkan dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
Aynı ilkeler hafta tatili ve ulusal bayram genel tatil çalışmaları için de geçerlidir.
İş sözleşmelerinde fazla çalışma ücretinin aylık ücrete dahil olduğu yönünde kurallara sınırlı olarak değer verilmelidir. Bu noktada yıllık ikiyüzyetmiş saatle sınırlı olarak söz konusu hükümlerin geçerli olduğunu kabul edilmelidir
Somut olayda, mahkemece davacının fazla çalışma, hafta tatili ve ulusal bayram ve genel tatili çalışmaları ücretine dair talebi tanıkların husumetli olduğu gerekçesiyle reddedilmişse de mahkemenin vardığı netice dosya kapsamıyla örtüşmemektedir. Davalı işveren dahi cevap dilekçesinde 5. sayfa 2-c ve 2-d benterinde davacının banka hesabına çıplak ücreti haricinde fazla ödemeler yapıldığını bunun fazla çalışma, hafta tatili ve ulusal bayram genel tatil günleri çalışmaları karşılığı olduğunu ayrıca yapılacak hesaplamalarda malzeme yetersizliği ve kum fırtınaları nedeniyle çalışılmayan günlerin dışlanmasını ve bordrolara ve banka kaydına ihtirazi kayıt koymayan davacının fazladan hak talep edemeyeceğini ileri sürdüğü savunmasındaki kabulü nedeniyle işyerinde fazla çalışma, hafta tatili ve ulusal bayram genel tatil çalışmasının yapıldığı anlaşılmıştır. Davacı tanıklarından Ferhat Kemerdere hakkında verilen hükmün Dairemizin 2014/170 Esas sayılı dosyasında 10.06.2014 tarihli duruşmalı temyiz incelemesi sonucu onanarak kesinleştiği ve dosya içeriğinde haftalık 9 saat fazla çalışma yapıldığının, dini bayramlar dışında genel tatillerde ve bazı hafta tatillerinde çalışıldığının kabul edildiği tespit edilmiştir. Ayrıca Dairemizin 2014/5327 Esas sayılı dosyası bozmasında: “Dairemizin ve 9. Hukuk Dairesinin incelemesinden geçerek kesinleşen emsal dosyalarda, davalıya ait aynı işyerlerinde çalışan işçilerin haftada 9 saat fazla çalışma yaptığı kabul edilerek fazla çalışma ücreti hüküm altına alınmıştır.” şeklinde bozma yapılmış, bozma sonucu kurulan hüküm onanmıştır. Bu durumda emsaller gözetilmeli ve davacı tanıkları da hava şartları sebebiyle bazı günlerde çalışma yapılamadığını beyan ettiklerinden çalışma yapılamayan günlere ilişkin işverence sunulacak belgelere karşı davacı tarafın beyanları alınmalı, gerekirse tanıklar yeniden dinlenilerek söz konusu belgelere ve çalışılamayan günlere ilişkin ayrıntılı bilgi ve görgüleri sorulmalıdır. Neticeye göre dosya kapsamı birlikte nazara alınarak, sözleşmede çalışma saatlerinin haftalık kırksekiz saat olarak belirlendiği de gözetilerek fazla çalışma, hafta tatili ve genel tatil ücreti alacakları hakkında hüküm kurulması gerekirken diğer deliller göz önünde bulundurulmaksızın yeminli tanık ifadelerinin husumetli oldukları gerekçesiyle değerlendirilmeye alınmaması ve talebin reddi isabetsiz olmuştur.
3-Davalıya ait yurt dışı işyerinde çalışan davacının tazminatlarının belirlenmesine esas ücret taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
4857 sayılı İş Kanunu"nda 32. maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine, dönemlere uyularak ödenmelidir. Yukarıda değinilen Yasa maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir.
İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanunu"nun 323. maddesinin ikinci fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 401. maddesinde de, işverenin işçiye sözleşmede veya toplu iş sözleşmesinde belirlenen; sözleşmede hüküm bulunmayan hallerde ise asgari ücretten az olmamak kaydıyla emsal ücreti ödemekle yükümlü olduğu düzenlenmiştir.
4857 sayılı Kanun"un 8. maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı Yasanın 37. maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece resen araştırılmalıdır. (Yargıtay 9.HD. 23.9.2008 gün 2007/27217 E, 2008/24515 K.)
Çalışma belgesinde yer alan bilgilerin gerçek dışı olmasının da yaptırıma bağlanmış olması, belgenin ispat gücünü arttıran bir durumdur. Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Ancak bu noktada, 4857 sayılı Kanun"un 8. ve 37. maddelerinin, bu konuda işveren açısından bazı yükümlülükler getirdiği de göz ardı edilmemelidir. Bahsi geçen kurallar, iş sözleşmesinin taraflarının ispat yükümlülüğüne yardımcı olduğu gibi, çalışma yaşamındaki kayıt dışılığı önlenmesi amacına da hizmet etmektedir. Bu yönde belgenin verilmiş olması ispat açısından işveren lehine olmakla birlikte, belgenin düzenlenerek işçiye verilmemiş oluşu, işçinin ücret, sigorta pirimi, çalışma koşulları ve benzeri konularda yasal güvencelerini zedeleyebilecek durumdadır. Çalışma belgesi ile ücret hesap pusulasının düzenlenerek işçiye verilmesi, iş yargısını ağırlıklı olarak meşgul eden, işe giriş tarihi, ücret, ücretin ekleri ve çalışma koşullarının belirlenmesi bakımından da önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Bu bakımdan ücretin ispatı noktasında delillerin değerlendirilmesi sırasında, işverence bu konuda belge düzenlenmiş olup olmamasının da araştırılması gerekir.
Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta primi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Somut uyuşmazlıkta, davacı işçi son aylık ücretinin net 1300 USD olduğunu ileri sürmüş, davalı işveren ise davacıyla yurtdışı hizmet sözleşmesi yapıldığını ve ücretin 731.50 Libya Dinarı olarak kararlaştırıldığını ileri sürmüştür. Bilirkişi tarafından davacının ücreti banka hesap ekstresindeki ücreti kabul edilerek hesaplama yapılmıştır. Davalı işverenin bankaya yatırdığı ücretler sözleşmedeki ücretin çok üzerindedir. Ayrıca işverenin cevap dilekçesinin 6. ve 7. sayfasında banka hesabına yatırılan miktar dışında yurt dışındaki ihtiyaçlarının karşılanması için aylık en az 50-100 USD elden ödemeler yapıldığı da ifade edildiğinden davacının ücreti yeniden tespit edilmelidir. Emsal dosyalarda yurtdışı hizmet sözleşmesiyle çalıştığı belirtilerek Ankara Ticaret Odası tarafından bildirilen ücretler üzerinden hesaplamalar yapıldığı nazara alınarak yeniden ücret araştırması yapılmalı dosya kapsamı birlikte değerlendirilerek hüküm kurulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 02.07.2019 gününde oybirliği ile karar verildi.