3. Hukuk Dairesi 2020/8034 E. , 2021/4492 K.
"İçtihat Metni"Davacı ...Ş. ile davalı ... aralarındaki tazminat davasına dair Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesinden verilen 19/11/2013 tarihli ve 2009/250 E. -2013/731 K. sayılı hükmün onanması hakkında Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesince verilen 13/03/2019 tarihli ve 2016/17441 E. -2019/3235 K. sayılı ilama karşı davacı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiştir.
Düzeltme isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, taraflar arasında gayrimenkul değerlendirme sözleşmesi imzalandığını, sözleşmenin 8.maddesine göre, eksperin kusuru, ihmali veya sözleşmeye aykırı davranışları nedeniyle bankayı zarara uğratması durumunda sözleşme sona ermiş olsa dahi bankanın uğradığı zararı tazmin etmekle yükümlü olduğunu, dava dışı şirkete kullandırılacak kredinin teminatı olarak alınacak gayrimekullerin 13 adetinin değerlendirmesinin davalı tarafça yapıldığını, davalının 07.06.2009 tarihli 13 adet taşınmazın değerleme raporlarına güvenerek .... Tur. Taş. Gıda San. ve Tic. A.Ş."ye kredi kullandırıldığını, ancak taşınmazlarla ilgili raporlardaki değerlerin gerçek değerlerinin üstünde bir kıymet olması nedeniyle gerçek değerlerinin üzerinde ipotek tesis edildiğini, ... Tur...A.Ş nin kredi borcunu ödeyememesi üzerine Gaziantep 1.İcra Müdürlüğünün 2007/11652 sayılı dosyası ile ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibi yapıldığını, davalının raporunda 13 adet taşınmazın toplam değerinin 847.000,00.TL olarak belirlendiği halde Ankara 22.İcra Müdürlüğünce satışa esas olmak üzere alınan bilirkişi raporunda ise bu miktarın 377.647,00.-TL olarak tespit edildiğini, her iki rapor arasında %124 oranında 469.353,00.-TL fahiş bir fark olduğunu, .... Gayri Menkul Değerleme Ve Danışmanlık A.Ş"den alınan raporda ise 13 adet taşınmazın güncel toplam kıymetinin 299.000,00.-TL olarak saptandığını, bu miktar ile davalının tespit ettiği miktar arasında ise %183 nispetinde 548.000,00.-TL değer farkının mevcut bulunduğunu, davalının rapor tarihi ile icra müdürlüğünce alınan rapor arasında 6,5 ay davalının rapor tarihi ile .... ...A.Ş den alınan rapor arasında 14 ay gibi bir süre olduğunu, bu sürelerde gayrimenkullerin değerlerinde önemli bir artış olmadığını, Gaziantep 1.İcra Müdürlüğünün 2007/11652 sayılı dosyası ile satışa çıkarılan gayrimenkullerin alıcı çıkmaması nedeniyle davacının bunlardan 10 tanesini alacağına mahsuben 114.800,00.-TL bedelle aldığını, 3 taşınmaz için alıcı çıkmadığından dolayı satışlarının düştüğünü, davalının gerekli dikkat ve özeni göstermemek suretiyle tanzim ettiği ekspertiz raporları nedeniyle alacağının teminatsız kaldığını bu suretle de maddi zarara uğradığını ileri sürerek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile 50.000,00.-TL maddi tazminatın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, 19.10.2005 tarih 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 15, 34, 36 ve 93.maddelerine dayanılarak hazırlanan bankalara değerleme hizmeti verecek kuruluşların yetkilendirilmesi ve faaliyetleri hakkında yönetmeliğin 6.maddesinde sayılan kurum ve kuruluşlardan olmadığı için davacının ekspertiz raporlarının kanunen geçersiz olduğunu bildiği halde kredi kullandırmaması gerektiğini davacının, tahsil edemediği kredilerden doğan zarardan kendisinin sorumlu olmadığını, değerlendirmelerin 2007 yılının Haziran ayı başlarındaki verilere göre belirlendiğini, ABD de Mortgage piyasasında çıkan mali krizin Ağustos 2007 tarihinde finans krizine dönüştüğünü ve bu krizin global ekonomik kriz olarak Tükiye"yi de etkilediğini, krize bağlı olarak gayrimenkul kıymetlerinin sonradan düşmüş olduğunu raporunun gerçeği yansıttığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, benimsenen 03.10.2013 tarihli bilirkişi raporu nazara alınarak, davanın kısmen kabul kısmen reddine, 14.505,05.-TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, karar verilmiş; hükmün taraflarca temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesi"nin 13/03/2019 günlü ve 2016-17441 Esas 2019-3235 Karar sayılı ilamı ile hükmün onanmasına karar verilmesi üzerine, bu sefer davacı karar düzeltme talebinde bulunmuştur.
1-Somut olayda; davacı bankanın, dava dışı şirkete kullandıracağı kredinin teminatı için ipotek altına alınacak taşınmazların 13 tanesinin değerlendirmesini davalı tarafa yaptırdığı, davacı bankanın anılan değerlendirme raporuna dayanarak 13 taşınmaz üzerine alacağın teminatı için 1.566.000 TL bedelle ipotek koyduğu ve dava dışı şirkete 750.000.00 TL kredi kullandırdığı kredi borcunun ödenmemesi nedeniyle dava dışı şirket hakkında başlatılan icra takibi sırasında yapılan kıymet taktirinde 13 adet taşınmazın değerinin 377.647,00 TL olarak belirlendiği, yine davacı tarafından Lotus Şirketine yaptırılan değerlendirmede taşınmazların değerinin 299.00,00 TL olarak belirlendiği, davalı tarafından yapılan değerlendirme raporunda tespit edilen değer ile icra dosyasında ve lotus şirketi tarafından tespit edilen değer arasında fark bulunduğu anılan fark nedeniyle, ipoteğin kullandırılan kredi tutarını karşılamadığı tüm dosya kapsamı ile sabittir.
Taraflar arasında uyuşmazlık, davalı tarafından yapılan değerlendirme raporunun gerçeği yansıtıp yansıtmadığı, anılan değerlendirme raporuna dayanarak kredi kullandıran bankanın, alacağının teminatsız kalması nedeniyle oluşan zarardan davalının sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Mahkemece, alınan 28.12.2010 tarihli bilirkişi raporunda, davacı bankanın basiretli bir iş adamı gibi hareket etme yükümlülüğü bulunduğu, bankanın kendi alacak ve haklarını korumak için kanunda ön görülmüş olan tedbirleri zamanında almayıp ortada inandırıcı ve davacıya bağlayıcı bir rapor almadığı halde, hukuken banka alacaklarının korumasına yönelik emrici ve yasaklayıcı hükümlere uygun kredi tahsis etmediği, bundan dolayı da bankanın zarara uğradığı, bankanın tamamen kusurlu olduğu, zararın davalıdan tazminin talep edilemeyeceği görüşü mütala edilmiştir. İtiraz üzerine alınan 03.10.2013 tarihli raporda, davacı ile davalı arasında 27.10.2003 tarihli sözleşme yapıldığı, davacının talep ettiği bazı taşınmazların değerlendirilmesinin davalıya yaptırıldığı, davalının mimar olduğu, davaya konu hizmetin verilmesi sırasında BDDK"ca değerlendirme kuruluşu olarak kimsenin yetkilendirilmediği, o tarihte dava konusu hizmetin yetkilendirilmiş kuruluşlarca ifasının mecbur olmadığı, davacının 07.09.2007 tarihinde .... Şubesince kullandırdığı 750.000,00.-TL lik kredinin teminatı olarak alınan 1.566.000,00.-TL ipotekle alakalı 14 adet taşınmazın Ankara"da bulunan 13 adedinin ekspertizlerinin davalı tarafından yapıldığı, ilk kıymet takdiri yapılan tarih ile sonrakiler arasında önemli farklar bulunduğu, davalı tarafından değerlendirme yapılan tarihte, ülkemizi tesiri altına alan ekonomik krizin bu farkların oluşumunda payının ihmal edilemeyecek boyutta olduğu, bankanın muhasebe kayıtlarına göre 28.06.2012 tarihi itibari ile dava dışı müşterisinden alacağının 460.977,00.-TL olduğu, bu alacağın aynı tarihte bir varlık yönetim şirketine 3.669,00.-TL ye satıldığı, neticeten bankanın 431.698,75.-TL zarara uğradığı bu kredinin teminatının %13,44 lük kısmının davalının fahiş değerlemesini yaptığı taşınmazların oluşturduğu, bu işleme tekabül eden zararın 58.020,21.-TL olduğu, davalının değerlendirmesini yanında davacının da kusurunun bulunduğu, davalıya nazaran daha ağır kusurlu olduğu, davacının kusur oranının %75 olduğu, davalının kusur oranının %25 olduğu, buna göre davalının sonuç olarak 14.505,05.-TL den sorumlu olduğu mütala edilmiştir. Mahkemece, 03.10.2013 tarihli bilirkişi raporu nazara alınarak, davanın kısmen kabul kısmen reddine, 14.505,05.-TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, karar verilmiş ise de hükme esas alınan bilirkişi raporu yeterli değildir. Şöyle ki bilirkişi tarafından, değerlendirme tarihinden sonra ortaya çıkan ekonomik krizin taşınmazın değerini %125 oranında etkileyeceği kabul edilerek davalının %13.44 oranında fahiş değerlendirme yaptığı kabul edilerek davacının zararı hesaplanmış anılan zarar miktarından %75 kusur indirimi yapılarak davalının sorumlu olduğu miktar belirlenmiş ise de, somut olayda, davalı tarafından yapılan değerlendirme raporunun gerçeği yansıtıp yansıtmadığının ve davalının değerlendirmede kusurunun olup olmadığının belirlenmesinde, öncelikle davalı tarafından değerlendirmenin yapıldığı tarihteki taşınmazların gerçek değerlerinin tespit edilmesi ve buna göre davalının değerlendirme raporu ile ile fark olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir. Başka bir anlatımla davacının uğradığı zararın, davalının kusurundan kaynaklanıp kaynaklanmadığının tespitinde hükme esas alınan bilirkişi raporunda kabul edildiği gibi değerlendirme tarihinden sonra yaşanan ekonomik krizin taşınmaz fiyatlarına etkisi dikkate alınarak davalının kusurlu olup olmadığı belirlenemez. Davalı tarafından değerlendirmenin yapıldığı tarihteki yani o günkü şartlarda taşınmazların değerinin belirlenmesi, belirlenen bu değerlerle davalının değerlendirmesinin karşılaştırılarak davalının sorumluluğunun belirlenmesi gerekmektedir. Kabule göre de; davacı bankanın %75 oranında kusurlu olduğunun kabulü objektif kriterlere dayanmadığı, benimsenin kusur oranının somut olay açısından yüksek olduğu kabul edilerek mahkemece, konusunda uzman yeni bir bilirkişi heyeti oluşturularak taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine açık ve yeterli bilirkişi raporu alınarak hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. Hükmün bu nedenle bozulması gerekirken, zuhulen onandığı anlaşılmakla davacının karar düzeltme talebinin kabulü ile Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesi"nin 13/03/2019 günlü ve 2016-17441 Esas 2019-3235 Karar sayılı onama ilamının kaldırılarak mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
2- Davacının sair karar düzeltme itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacının karar düzeltme isteminin kabulü ile Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesi"nin 13/03/2019 günlü ve 2016-17441 Esas 2019-3235 Karar sayılı ilamının kaldırılmasına hükmün davacı taraf yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davacının sair karar düzeltme isteminin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 21/04/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.