3. Hukuk Dairesi 2020/2812 E. , 2020/4075 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen vasiyetnamenin iptali - tenkis davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar; babaları muris ... "nun Tire 1. Noterliği"nce düzenlenen 07/08/2009 tarihli vasiyetnamesinin, Tire Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 2010/79 E. sayılı dosyası ile açılıp okunmasına karar verildiğini, vasiyetnamenin kanunun aradığı şekil şartlarını taşımadığını; murisin vasiyetnamenin düzenlendiği tarihte tasarruf ehliyetinin bulunmadığını, murisin yapmış olduğu vasiyetname ile adına kayıtlı tüm mal varlığını davalıya vasiyet ettiğini, saklı paylarının ihlal edildiğini ileri sürerek; öncelikle vasiyetnamenin iptaline, mümkün olmaması halinde tenkisine karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
Davalı; davacıların iddialarının gerçeği yansıtmadığını, davaya konu vasiyetnamenin usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak; davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın kabulüne, Tire 1. Noterliği"nin 07.08.2009 tarih ve 4869 yevmiye numaralı düzenleme şeklindeki vasiyetnamenin iptaline karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; Dairemizin 26.02.2018 tarih ve 2016/10472 E. - 2018/1634 K. sayılı ilamı ile, "...Somut olayda, vasiyetnameye tanık olarak imza atan ...; duruşmada tanık olarak dinlenmiş, beyanında notere gittiklerini, imza attığını, muris ile hiç konuşmadığını, muris ile vasiyetnamenin isteğine uygun olup olmadığı konusunda da konuşmadığını belirtmiştir. Mahkemece yapılacak iş, vasiyetnamenin iptaline ilişkin iddialarını ispatlayamayan davacıların tenkis taleplerinin değerlendirilmesi ve varılacak sonuca göre hüküm oluşturulmasından ibarettir..." gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde; vasiyetnamenin iptali isteminin reddine, tenkis isteminin kabulü ile davacı ... için 281.183,61 TL, ... mirasçılarından ... için 70.295,90 TL, ... için 105.443,85 TL , ... için 105.443,85 TL olmak üzere toplam 562.367,22 TL tenkis alacağının 18/07/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-) Bir mahkeme hükmünde, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde hükümde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Gerekçe, hakimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (re’sen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar.
Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkeme de bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını, ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz (Kuru, Baki/ Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış, 22 Baskı, Ankara 2011, s.472). Anayasa’nın 141. maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup, gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.
Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira, tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
Nitekim, 07.06.1976 gün ve 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yeralan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye, vurgu yapılmıştır.
Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasanın 141/3.maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK.nun 297. (Mülga HUMK.nun 388.) maddesi, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. Yine HMK.nun 27.maddesinin (HUMK.nun 73.m) 2. bendi “c” bölümünde de hukuki dinlenilme hakkının “Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini” de içerdiği açıklanarak bu husus vurgulanmıştır.
Öte yandan, mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.
Somut olayda; mahkemece karar gerekçesinde, "...her ne kadar murisin işlem tarihinde ehliyetli olduğu anlaşılmış ise de vasiyetnameye katıldığını bildiren ve vasiyetnamede tanık olarak imzası bulunan davalı tanığı ..."ın beyanlarından da anlaşılacağı üzere, yasanın aramış olduğu şartların vasiyetnamenin düzenlenmesi sırasında yerine getirilmediği , mirasbırakanın vasiyetnameyi okuduğunu ve bunun son arzularını içerdiğini memur huzurunda tanıklara beyan etmediği, kanunun belirlediği merasimin geçerlilik şartı olduğu, herhangi bir eksikliğin vasiyetnameyi geçersiz kılacağı anlaşılmakla, davanın kabulüne, vasiyetnamenin iptaline karar vermek gerekmiş..." şeklinde belirtilmiş, hükümde ise,"Davanın vasiyetnamenin iptali istemi yönünden reddine, tenkis istemi yönünden kabulüne, " denilmek suretiyle hüküm ile gerekçe arasında çelişki yaratılmıştır.
Bu itibarla, karar gerekçesi ile hüküm kısmının çelişkili olması usul ve yasaya aykırı olup, bu husus hükmün bozulmasını gerektirmiştir.
2-) Bozma nedenine göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nın 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince hükmün tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14.09.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.