1. Hukuk Dairesi 2018/1034 E. , 2019/1108 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda İlk Derece Mahkemesince, temliğin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davalılar ... ve Yasemin yönünden davanın kabulüne, diğer davalılar yönünden husumet yokluğundan reddine karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince de davalılar ... ve ...’ın istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin olarak verilen karar davalılar Yasemin ve ..."ın tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."nün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan ..."ın 22 ada 136 parsel sayılı taşınmazını davalı ...’ye temlik ettiğini, onun da taşınmazı eşi ..."in kardeşi olan diğer davalı ...’e devrettiğini, bilahare taşınmazın ...nin oğlu olan davalı ...’a aktarıldığını, dava konusu 151 ada 11 parsel sayılı taşınmazın ise mirasbırakan tarafından davalı ...’ya temlik edildiğini, onun da Vecdi"nin kızı olan davalı ...’ya devrettiğini, Meliha"nın da taşınmazı ...’nın kızı olan davalı ...’e temlik ettiğini, devirlerin muvazaalı olduğunu, mirasbırakanın ölümünden önceki yaklaşık 15 yıl boyunca alzheimer hastalığıyla uğraştığını ve sağlıklı kararlar alamadığını, mirasbırakanın amacının kendisini mirasından yoksun bırakmak olduğunu ileri sürerek taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında mirasçılar adına tescile karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, mirasbırakanın tüm çocuklarını bir araya toplayarak mallarını hak dengesini gözeterek çocukları arasında paylaştırmaya karar verdiğini, davacı ..."da yaşadığından ve uzun zamandan beridir kendisine ait bir ev almak istediğinden dolayı miras payı olarak davacıya ev alması için para verildiğini, dava konusu 22 ada 136 parsel sayılı taşınmazın üzerinde yarım inşaat olarak 1976 yılında tarafların dedeleri ... tarafından diğer kardeşler ile birlikte mirasbırakan ..."a paylı olarak miras kaldığını, davalı ... tarafından eşinin altınları da verilerek bedeli karşılığında diğer mirasçılardan satın alındığını ve üzerindeki evin yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
İlk Derece Mahkemesince, temliğin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davalılar ... ve ... yönünden davanın kabulüne, diğer davalılar yönünden husumet yokluğundan reddine karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince de davalılar Yasemin ve ...’ın istinaf başvurusunun esastan reddine, hükmün infaza elverişli olmaması dikkate alınarak yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...’ın 19.05.2013 tarihinde ölümü ile geriye eşi dava dışı Hüsniye ile müşterek çocukları davacı ..., davalılar Süheyla ve Vecdi’nin mirasçı olarak kaldıkları, dava konusu 22 ada 136 parsel sayılı 167,78m2 miktarlı altında dükkanı olan bahçeli kargir ev nitelikli taşınmazın tamamı mirasbırakan adına kayıtlı iken 06.07.2001 tarihli akitle davalı oğlu Vecdi’ye devredildiği, onun da taşınmazı 17.04.2009 tarihinde eşinin kardeşi davalı ...’e devrettiği, onun da 24.09.2012 tarihinde ...’nin oğlu davalı ...’a aktardığı, dava konusu 155 ada 11 parsel sayılı 20,25m2 miktarlı dükkan nitelikli taşınmaz ise tamamı mirasbırakan adına kayıtlı iken 06.07.2001 tarihli akitle davalı kızı ...’ya temlik ettiği, onun da 17.04.2009 tarihinde ...’nin kızı davalı ...’ya devrettiği, onun da 11.06.2014 tarihinde ...’nın kızı davalı ... temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun (HMK) 190. Maddesinde, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir."; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun(TMK) 6. maddesinde, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." şeklinde yer alan hükümlerle, açılmış bir davada ispat yükünün kural olarak davacıya yüklendiği tartışmasızdır.
Somut olayda, davacı tanıklarının temliğin muvazaalı olduğu yönünde beyanda bulunmadıkları, mirasbırakanın davacıdan mal kaçırmasını gerektirir bir durum olduğunu ortaya koyamadıkları da açıktır. Salt bedeller arasındaki oransızlıkta tek başına muvazaanın delili değildir.
Bu durumda da, toplanan deliller ve yukarıda değinilen ilkeler birlikte değerlendirildiğinde temliğin mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olduğu iddiasının ispat edilmediği sabittir.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
Davalılar Yasemin ve ..."ın yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/1. maddesi uyarınca ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 sayılı HMK’nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Hendek Asliye Hukuk Mahkemesi’ne, kararın bir örneğinin ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20/02/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi