21. Hukuk Dairesi 2016/17246 E. , 2018/4970 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminat ile işçilik alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
1- Dava, 26/09/2013 tarihli iş kazasında sigortalının maluliyete uğradığı iddiasına dayalı sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, davalıların pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya kapsamındaki bilgilerden, davacının davalı ...’in yetkilisi olduğu davalı ... ... ve ... Şti’ne ait Türkiye İş Kurumuna hizmet sunan özel istihdam bürosu aracılığıyla dava harici “Urug Engineering & Contracting Co” ismli şirkette çalışmak üzere anlaşmıştır. Dava harici şirketin Irak ülkesinde bulunan şantiyesinde çalışırken davacı iddiasına göre 26/09/2013 tarihinde gerçekleşen iş kazası neticesinde maluliyete uğramıştır. Dosya kapsamında olayın ... tarafından iş kazası kabul edildiği ve maluliyet oranının tespit edildiğine ilişkin bir bilgi bulunmamatadır.
Kural olarak sigortalılar,Türkiye’de yaşadıkları ve hizmet akdine göre çalıştıkları takdirde sosyal sigorta haklarından yararlanırlar. Bu kural, Kanunların mülkiliği ilkesinin doğal sonucudur. Ayrıca, Türkiye ile yabancı bir ülke arasında sosyal güvenlik sözleşmesi akdedilmişse istisnaen mülkilik ilkesine değer verilmeyebilir. Ayrıca, 506 sayılı Kanunun 2 ve 3’üncü maddelerine göre sigortalı olmayanlar kapsamında olmak üzere, Türkiye ile sosyal güvenlik sözleşmesi olmayan bir ülkede hizmet akdiyle çalışan Türk vatandaşları da anılan Kanunun 86. maddesi gereği işverenleriyle yapılacak “İş kazalarıyla meslek hastalıkları”, “Hastalık”, “Analık”, “Malullük, yaşlılık ve Ölüm” sigortalarından birine, birkaçına veya hepsine toplu olarak tabi tutulmaları mümkündür. Başka bir anlatımla 506 sayılı Yasa"nın ülke dışında meydana gelen sigorta olaylarında uygulanabilmesi Sosyal Güvenlik Kurumuna yükümlülükler getiren sosyal güvenlik sözleşmesi veya kısa vadeli sigorta kollarını da kapsayan topluluk sigortaları bulunması halinde mümkün olabilir.
Öte yandan, 5510 sayılı Kanunun 5’inci maddesinin “g” bendinde; “Ülkemiz ile sosyal güvenlik sözleşmesi olmayan ülkelerde iş üstlenen işverenlerce yurt dışındaki işyerlerinde çalıştırılmak üzere götürülen Türk işçilerinin 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılacağı, bunlar hakkında kısa vadeli sigorta kolları ile genel sağlık sigortası hükümlerinin uygulanacağı, bu sigortalıların uzun vadeli sigorta kollarına tabi olmak istemeleri halinde, 50 nci maddenin ikinci fıkrasındaki Türkiye"de yasal olarak ikamet etme şartı ile aynı fıkranın (a) bendinde belirtilen şartlar aranmaksızın haklarında isteğe bağlı sigorta hükümlerinin uygulanacağı, bu kapsamda, isteğe bağlı sigorta hükümlerinden yararlananlardan ayrıca genel sağlık sigortası priminin alınmayacağı, bu bent kapsamında yurt dışındaki işyerlerinde çalışan sigortalıların, bu sürede ödedikleri isteğe bağlı sigorta primlerinin 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalılıktan sayılacağı” belirtilmiştir.
Bu durumda, 01.10.2008 tarihinden sonra, sosyal güvenlik sözleşmesi olmayan ülkelerde iş üstlenen işverenlerce yurt dışındaki işyerlerinde çalıştırılmak üzere götürülen Türk işçilerinin 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılacağına ilişkin 5510 sayılı Kanunun 5. maddesinin “g” bendi uyarınca davacının kısa vadeli sigortaya tabi olduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece yapılacak iş; davacıya iş kazasını Sosyal Güvenlik Kurumuna ihbarda bulunmak, olayın Kurumca iş kazası olarak kabul edilmemesi halinde Sosyal Güvenlik Kurumuna ve hak alanını etkileyeceğinden işveren aleyhine “iş kazasının tespiti” davası açması için önel vermek, tespit davasını bu dava için bekletici sorun yaparak çıkacak sonuca göre, olayın Kurumca iş kazası olduğunun kabul edilmesi halinde ise davacının Kuruma müracaat ederek maluliyet tespiti ile iş kazası sigorta kolundan gelir bağlanması için önel vermek ve çıkacak sonuca göre bir karar vermekten ibaret iken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur.
2- Karar tarihinde yürürlükte bulunan mülga 5521 sayılı Yasanın 1.maddesinde ve karar tarihinden sonra yürülüğe giren 7036 sayılı Kanunun 5.maddesinde İş Mahkemesinin görevi düzenlenmiştir.
7036 sayılı Kanunun 5.maddesinde iş mahkemesinin görevi genişletilmekle beraber “a)5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına,
b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara,
c)Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara,
ilişkin dava ve işlere bakar.” şeklinde düzenlenmiştir.
Anılan maddeye göre ; işçiyle işveren veya işveren vekili arasında iş akdinden veya kanundan kaynaklı her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıkların İş Mahkemelerinde çözümleneceği hükmü öngörülmüştür. Maddede belirtildiği üzere, İş Mahkemesinin görevli olabilmesi için uyuşmazlığın taraflarının işçi ve işveren veya işveren vekili olması, uyuşmazlığın iş sözleşmesinden veya İş kanunundan kaynaklanması koşuldur.
Diğer yandan, 05.12.1977 tarih, 4/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi mahkemelerin görevi kamu düzeni ile ilgili olup kıyas veya yorum yolu ile genişletilmesi veya değiştirilmesi mümkün değildir. İş Mahkemeleri özel kanunla kurulmuş olup görevleri istisnai nitelik taşıdığından 5521 sayılı Yasa"da sınırlı olarak sayılmış dava ve uyuşmazlıklar ile diğer yasaların İş Mahkemelerini görevlendirdiği dava ve işler dışındaki dava ve işlere İş Mahkemelerinde bakılamaz.
İş kazasında, işveren dışında başka sorumlular varsa, işveren ile birlikte bu kişiler aleyhine de dava açılması durumunda dava yine İş Mahkemelerinde görülür.
İş kazasında, yalnızca işveren ve vekili dışındaki kişiler dava edilirse İş Mahkemeleri görevli değildir.
Somut olayda, davacı işçinin, ... firması vekili olan M... Hiz. Ltd. Şti. tarafından Irak"a çalışmaya götürülmesi için 21.08.2013 tarihinde Hizmet Merkezlerinde iş sözleşmesi imzalandığının tespit edildiği bildirilmiştir. Söz konusu sözleşmenin 18. maddesinde ""İşveren ile işçi arasında ister bu iş sözleşmesinden ister bu sözleşmede belirtilmeyen iş ilişkilerinden doğan ihtilaflarda işveren ile birlikte işveren vekili de sorumludur.’’ hükmüne yer verilmiştir.
Bu açıklamalar doğrultusunda davalı ... ...Hiz. Ltd. Şti. ve ...’in işveren ve /veya işveren vekili olup olmadığında dair inceleme yapılarak, işveren ve /veya işveren vekili olduğunun kabulü halinde yargılamanın esasına geçilmesi, aksinin kabulü halinde ise iş mahkemesinin görevsiz olduğu dikkate alınarak görevsizlik karar verilmesi, gerekirken bu hususta bir değerledirme yapılmadan yazılı şekilde karar verilmesi de usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilerek hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine,
28/05/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.