4. Hukuk Dairesi 2018/1049 E. , 2018/6710 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi
Davacılar ... ve diğerleri vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... Gazetecilik Basın Yayın Matbaacılık Reklamcılık Ltd. Şti. adına imtiyaz sahibi ... ve diğerleri aleyhine 24/07/2015 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; talebin reddine dair verilen 01/12/2016 günlü karara karşı davacı tarafın istinaf başvurusu üzerine yapılan incelemede; ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/379-2016/392 sayılı kararı usul ve yasaya uygun olduğundan istinaf başvurusunun reddine dair verilen 28/12/2017 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle HMK 355. maddesindeki kamu düzenine aykırılık halleri resen gözetilmek üzere istinaf incelemesinin, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı kuralına uygun biçimde inceleme yapılıp karar verilmiş olmasına, dava şartları, delillerin toplanması ve hukukun uygulanması bakımından da hükmün bozulmasını gerektirir bir neden bulunmamasına göre davacılardan ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... vekillerinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2- Davacılardan ... vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
Dava, basın yolu ile kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat, yayın ve saldırının önlenmesi istemlerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, davanın esastan reddine dair verilen hüküm hakkında davacılar vekilinin istinaf başvurusu üzerine, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi tarafından, davacılar vekilinin ileri sürdüğü istinaf nedenlerinin yerinde görülmediği gerekçesiyle istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacılar vekili; davalılardan ... Gazete Basın Yayın Matbaacılık Reklamcılık Ltd. Şirketine ait ... Gazetesi’nin 26-27-28-29-30/06/2015 ve 01/07/2015 tarihli nüshalarında, diğer davalılar tarafından kaleme alınan “... Odası’nın maskesini düşürüyoruz” “... aidatları DHKP-C ye mi gidiyor” “1 Katrilyonun hesabını ver ... ” “ Hesap ver ... ” “ ... diktatörlüğü” “ Örgüt içeri ... dışarı” “...’nin aldığı haraçla her yıl bir saray yapılır” başlıklı haberlerde kullanılan gerçek dışı söz ve ifadelerle, meslek odası ve yöneticilerinin hedef alındığını, müvekkillerinin kişilik haklarının saldırıya uğradığını belirterek, manevi zararlarının giderilmesi, kişilik haklarına yönelik saldırının önlenmesi ve kararın yayınlanması isteminde bulunmuştur.
Davalılardan şirket vekili, davaya konu edilen yayınların güncel ve görünen gerçeğe uygun olup, eleştiri sınırları içinde kaldığını belirterek, davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur. Diğer davalılara usulüne uygun tebligat yapılmış, davaya cevap vermemişlerdir.
İlk derece mahkemesince; davaya konu haberlerin görünür gerçeğe uygun olduğu ve eleştiri sınırları içerisinde kaldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; davacılar vekilinin başvurusu üzerine yapılan istinaf incelemesinde, davacılar vekilinin ileri sürdüğü istinaf nedenlerinin yerinde görülmediği gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasa"nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu"nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın; olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasa"nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu"nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır.
Düşünce ve kanaat özgürlüğü sınırının aşılması ve kişilik hakkına saldırı seviyesine ulaşması hâlinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 58. ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddeleri gereğince manevi tazminat istenebilecektir.
Somut olayda; kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu olup, güvenilirliği esas olan davacılardan ... hakkında arka arkaya yapılan haberlerde; üyesi olan mimar ve mühendislerden elde ettiği aidatları silahlı terör örgütlerine aktardığı, yasa dışı örgütlere hizmet ettiği ve bu örgütlerin desteklendiğine dair ifadelerin kullanıldığı, davalılar tarafından isnat edilen ve konusu suç teşkil eden hususlara ilişkin dosya kapsamında herhangi bir delil ya da emare bulunmadığı ve iddianın maddi olgulara dayanmadığı anlaşılmaktadır. Dava konusu yayınlarda kullanılan söz ve ifadeler bir bütün halinde değerlendirildiğinde, ifade ve basın özgürlüğü kapsamında korunması gereken kişisel değer yargısı niteliğinde olmayıp, eleştiri sınırlarını aşan, davacılardan ... ’nin güvenilirliğini ve kurumsal itibarını zedeler nitelikte olup kişilik haklarına saldırı mahiyetindedir.
Şu durumda; kişilik hakları saldırıya uğrayan anılan davacı yararına uygun bir manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, davanın tümden reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmamış ve hükmün bozulmasını gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; temyiz olunan ... Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi kararının HMK 373/1. maddesi gereğince KALDIRILMASINA ve İlk Derece Mahkemesi kararının HMK 371. maddesi uyarınca davacılardan ... yararına BOZULMASINA, davacılardan ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ...’nin temyiz itirazlarının (1) nolu bentte gösterilen nedenlerle reddine, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Ankara Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE ve davacı ..."ndan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 07/11/2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.