
Esas No: 2021/4060
Karar No: 2021/4196
Karar Tarihi: 29.09.2021
Danıştay 8. Daire 2021/4060 Esas 2021/4196 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2021/4060
Karar No : 2021/4196
DAVACI : … SEN
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : … Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU :
Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliği'nin ''Öğrenci Andı'' başlıklı 12. maddesini yürürlükten kaldıran 08/10/2013 tarihli ve 28789 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Millî Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik'in 1. maddesinin iptali istenilmektedir.
DAVACININ İDDİALARI :
Öğrenci andının gerekçe gösterilmeksizin kaldırıldığı, hangi kamu yararı saikiyle yapıldığının belli olmadığı, düzenlemenin Yönetmeliğin amaç ve ilkeleriyle belirtilen konulara aykırılık teşkil ettiği, öğrenci andında geçen Türk kelimesinin etnik anlamda kullanılmadığı iddia edilmektedir.
DAVALININ SAVUNMASI :
Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ndeki ilköğretim okullarında her sabah öğrenciler derse girmeden okutulan Öğrenci Andı'nın dönemin Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip tarafından hazırlandığı ve 10.5.1933 tarihli ve 1749/33 sayılı Milli Talim ve Terbiye Heyeti kararı ile uygulamaya konulduğu, 1972, 1997 ve 2012 yıllarında değişikliğe uğradığı, uygun olmayan hava şartları ve fiziki koşullarda dahi söylenmesi mevzuat hükmünce zorunlu olan "Andımız"ın kaldırılmasının Atatürk'ün gösterdiği çağdaş uygarlık düzeyinin göstergesi sayılan demokratikleşmenin gereği olduğu, Andın pedagojik olarak ilköğretim çağındaki (bu yaş grubundaki) çocuklar için uygun olmadığı, bu nevi yeminlerin demokratik toplumlarda söz konusu olamayacağı savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesine göre Danıştay'ın ilk derece mahkemesi olarak baktığı davalarda, temyiz incelemesi sonucu bozulan kararlar üzerine ısrar olanağı tanınmadığından ve Danıştay İdari ve Vergi Dava Daireleri Kurulları'nın kararlarına uyulması mecburi olduğundan anılan Kurul kararında belirtilen gerekçeyle bozma kararı doğrultusunda davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.
DANIŞTAY SAVCISI : …
DÜŞÜNCESİ : Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliği'nin ''Öğrenci Andı'' başlıklı 12. maddesini yürürlükten kaldıran 8.10.2013 tarihli ve 28789 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Millî Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik'in 1. maddesinin iptali istemiyle açılan davada Danıştay Sekizinci Dairesinin 24/04/2018 gün ve E: 2013/10501, K: 2018/2319 sayılı kararıyla;
Uyuşmazlığın çözümlenebilmesi için uzun yıllardan beri okullarda okutulmakta iken yürürlükten kaldırılan öğrenci andının eğitim sistemi içerisindeki yeri ve hukuki niteliğinin belirlenmesi gerekmektedir.
Anayasanın 10. maddesinde, herkesin dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğu düzenlemesi yer almış; 66. maddesinde ise, Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür, hükmüne yer verilmiştir.
Dava konusu Yönetmeliğin dayanağı 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu'nun "Genel amaçlar" başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasında, Türk Milletinin bütün fertlerini, "Atatürk İnkılap ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk Milletinin milli, ahlaki, insani ve manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan, insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek" Türk Milli Eğitiminin genel amaçları arasında sayılmış, aynı Yasa'nın "Atatürk İnkılap ve İlkeleri ve Atatürk Milliyetçiliği" başlıklı 10. maddesinde ise, "Eğitim sistemimizin her derece ve türü ile ilgili ders programlarının hazırlanıp uygulanmasında ve her türlü eğitim faaliyetlerinde Atatürk İnkılap ve İlkeleri ve Anayasada ifadesini bulmuş olan Atatürk milliyetçiliği temel olarak alınır. Milli ahlak ve milli kültürün bozulup yozlaşmadan kendimize has şekli ile evrensel kültür içinde korunup geliştirilmesine ve öğretilmesine önem verilir." kuralı yer almıştır.
Aynı Kanun'un 23. maddesinde de; milli eğitimin genel amaçlarına ve temel ilkelerine uygun olarak her Türk çocuğuna iyi bir vatandaş olabilmek için gerekli temel bilgi, beceri, davranış ve alışkanlıkları kazandırmak, onu milli ahlak anlayışına uygun olarak yetiştirmek.... İlköğretimin amaç ve görevleri, arasında sayılmıştır.
27.08.2003 gün ve 25212 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren ve dava konusu işlem tarihinde yürürlükte bulunan Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliği'nin "İlköğretimin amaçları" başlıklı 5. maddesinin (b) bendinde 'öğrencilere, Atatürk ilke ve inkılâplarını benimsetme; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na ve demokrasinin ilkelerine, insan hakları, çocuk hakları ve uluslar arası sözleşmelere uygun olarak haklarını kullanma, başkalarının haklarına saygı duyma, görevini yapma ve sorumluluk yüklenebilen birey olma bilincini kazandırmak'; (c) bendinde 'öğrencilerin, millî ve evrensel kültür değerlerini tanımalarını, benimsemelerini, geliştirmelerini bu değerlere saygı duymalarını sağlamak' ilköğretim kurumlarının amacı olarak belirtilmiştir. Aynı Yönetmeliğin "Genel ilkeler" başlıklı 6. Maddesinin (c) bendinde 'ilköğretim kurumlarının kuruluş ve işleyişi ile her türlü eğitim-öğretim programlarının hazırlanması ve uygulanmasında Atatürk ilke ve inkılâplarına uyulur. Evrensel değerler içinde millî kültürün öğrenilmesine ve geliştirilmesine önem verilir.' hükmü; (e) bendinde ise 'Eğitim-öğretim etkinlikleri; öğretim ilkeleri, öğrenci düzeyi, çevre özellikleri ve programda belirtilen esaslar dikkate alınarak 5 inci maddedeki amaçları gerçekleştirecek şekilde düzenlenir ve uygulanır.' hükmü düzenlenmiştir.
Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliği'nin dava konusu "Öğrenci andı" başlıklı 12. maddesinde, İlköğretim okullarında öğrencilerin, her gün dersler başlamadan önce öğretmenlerin gözetiminde topluca öğrenci andını söyleyecekleri belirtilmiş, aynı maddede öğrenci andı;"Türküm, doğruyum, çalışkanım, İlkem; Küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir. Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir. Ey Büyük Atatürk! Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim. Varlığım Türk varlığına armağan olsun. Ne mutlu Türküm diyene!" olarak belirlenmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 124. maddesinde; Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzel kişilerinin, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla yönetmelikler çıkartabileceği hüküm altına alınmıştır.
İdari işlemlerin bir sebebe ve gerekçeye dayalı olması hukukun genel ilkelerinden olup, bu ilke genel anlamda düzenleme veya işlem yapan idareyi, uyguladığı ve düzenleme yaptığı alanda, doğru ve anlamlı olgular ortaya koymaya ve denetim yapmaya zorlar.
Diğer taraftan, idarelerin işlem tesis ederken Anayasa ve yasalarla çizilen çerçeve içinde takdir hakkına sahip oldukları açık ise de, bu takdir hakkı, serbestçe ve keyfi şekilde kullanılanabilecek bir durumu ifade etmeyip, kamu yararı ve hizmet gerekleri açısından hukuka uygun olarak temellendirilmiş olgularla desteklenmelidir.
Anayasa'nın 10. maddesinde yer alan eşitlik ilkesinin görünümlerinden biri olan düzenli idare ilkesi gereği idarenin düzenleme yapma yetkisine sahip olduğu alanlarda, hukuka uygun olan uygulamayı sağlamak adına objektif düzenlemeler yapması ve istikrarlı uygulamalarda bulunması gerekmektedir.
Bu bağlamda; idarenin yetki sahibi olduğu alanlarda yapacağı düzenlemelerde, haklı bir neden olmadan yerleşik, istikrar kazanmış uygulamalarından ayrılması, sahip olduğu serbestiyi düzenli idare ilkesine ve bu ilkenin bağlı olduğu eşitlik ilkesine aykırı kullanması anlamına gelecektir.
Anayasanın 2. maddesinde yer verilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayıp yargı denetimine açık olan devlettir. Hukuk güvenliği, normların öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, idarenin de düzenleyici işlemlerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar.
Andımız adlı metni yürürlükten kaldıran dava konusu yönetmelik değişikliğinden önceki fiili ve hukuki duruma bakıldığında, bu konudaki ilk düzenlemenin 10/05/1933 tarihli 101 sayılı Milli Talim ve Terbiye Heyeti Kararı ile uygulamaya konulduğu, andın uygulanmasını teminen 18/05/ 1933 tarihli ve 1749/42 sayılı Genelgenin yayımlandığı, bu genelge üzerinde 1972, 1997 ve 2012 tarihlerinde değişiklikler yapıldığı, ayrıca, dayanağını 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunundan alan ve 07/08/1992 tarihli ve 21303 sayılı Resmi Gazete yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinin 10. maddesinde, öğrenci andına yer verilerek öğrenci andının ilköğretim kurumlarının ilk beş sınıfında her gün derslere başlamadan önce bahçede veya dershanelerde öğrenciler tarafından söyleneceği ifade edilmiş, bu Yönetmeliği yürürlükten kaldıran 27/08/2003 tarihli ve 25212 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan yeni İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinin 12. maddesinde de küçük değişikliklerle aynı metin korunmuş, son yönetmelik değişikliği ile kaldırılan metin ile tamamen aynı olmamakla birlikte özü itibariyle benzer nitelikte olan öğrenci andı uzun yıllardır okullarda uygulanmıştır.
Metinde yer alan kavram ve ilkeler, Anayasamızda anlamını bulan kavram ve ilkeler olduğu gibi milli eğitim sistemimizin Kanun ve Yönetmelikte belirlenen, düzenlenen temel amaçlarını ortaya koymaktadır.
Olayda; idari istikrar oluşturacak biçimde çok uzun zamandır bütün devlet okullarında ve hatta özel okullarda genç nesillerin anayasal vatandaşlık temelinde aidiyetini güçlendiren ve öğrencilerde değer oluşumuna katkı sunan ve her sabah ders başlamadan önce okutulması şeklinde uygulanan öğrenci andının kaldırılması, ancak bu değişikliği hukuka uygun kılacak olan bir bilimsel gerekçeye dayanması halinde olanaklıdır. Aksi tutum, idarenin sahip olduğu düzenleme yetkisini ve takdir hakkını hukuka uygun kullanmadığı anlamına gelecektir.
Dava konusu düzenleme ile; öğrenci andının kaldırılmasını gerekli kılacak idarece yaptırılmış eğitim biliminin gerekleri ve pedagojik formasyon ilkeleri bakımından değerlendirmeler içeren dava dosyasına sunulmuş araştırma, inceleme ve tespit bulunmadığı, söz konusu öğrenci andının uygulanmaya başlamasından itibaren dayanağını teşkil eden Anayasal ve Yasal kurallarda bir değişiklik olmadığı gibi bu kuralları şekillendiren ve metinde de yer alan toplumsal değer yargılarımızın ve ilkelerimizin değişmesinin de mümkün olmadığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, dava konusu kararı hukuki bir zemine oturtacak, idarenin takdir hakkını ve düzenleme yetkisini kamu yararı ve hizmet gerekleri uyarınca kullandığını ortaya koyacak yeterli bilimsel gerekçenin bulunmadığı, Türk Devletini ve Milletini ebediyete kadar yaşatacak, çağdaş uygarlığın ve medeniyetin ortağı ve öncüsü yapacak, toplumun ve kişilerin refah, huzur ve mutluluğunu sağlayacak yeni nesillerin yetiştirilmesi olan milli eğitim sistemimizin temel amaçlarını gerçekleştirmesini içeriği itibariyle sağlamaya yardımcı olabilecek nitelikteki öğrenci andının kaldırılmasına ilişkin değişikliğin haklı ve hukuksal temellere dayandırılmadığı anlaşıldığından, dava konusu düzenlemede hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle dava konusu düzenlemenin iptali yönünde verilen karar, İdari Dava Daireleri Kurulunun 04/02/2021 gün ve E: 2018/3535, K: 2021/194 sayılı kararıyla bozulmuştur.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesine göre Danıştayın ilk derece mahkemesi olarak baktığı davalarda, temyiz incelemesi sonucu bozulan kararlar üzerine Danıştay İdari ve Vergi Dava Daireleri Kurullarının kararlarına uyulması mecburi olduğundan anılan Kurul kararında belirtilen gerekçeyle bozma kararı doğrultusunda karar verilmesi gerekmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Sekizinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ SÜREÇ :
Dava, Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliği'nin ''Öğrenci Andı'' başlıklı 12. maddesini yürürlükten kaldıran 8.10.2013 tarihli ve 28789 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Millî Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik'in 1. maddesinin iptali istemiyle açılmıştır.
Dairemizin 24/04/2018 tarih, E:2013/10501, K:2018/2319 sayılı kararıyla; andımız adlı metni yürürlükten kaldıran dava konusu yönetmelik değişikliğinden önceki fiili ve hukuki duruma bakıldığında, bu konudaki ilk düzenlemenin 10/05/1933 tarihli 101 sayılı Milli Talim ve Terbiye Heyeti Kararı ile uygulamaya konulduğu, andın uygulanmasını teminen 18/05/1933 tarihli ve 1749/42 sayılı Genelgenin yayımlandığı, bu genelge üzerinde 1972, 1997 ve 2012 tarihlerinde değişiklikler yapıldığı, ayrıca, dayanağını 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunundan alan ve 07/08/1992 tarihli ve 21303 sayılı Resmi Gazete yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinin 10. maddesinde, öğrenci andına yer verilerek öğrenci andının ilköğretim kurumlarının ilk beş sınıfında her gün derslere başlamadan önce bahçede veya dershanelerde öğrenciler tarafından söyleneceği ifade edilmiş, bu Yönetmeliği yürürlükten kaldıran 27/08/2003 tarihli ve 25212 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan yeni İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinin 12. maddesinde de küçük değişikliklerle aynı metin korunmuş, son yönetmelik değişikliği ile kaldırılan metin ile tamamen aynı olmamakla birlikte özü itibariyle benzer nitelikte olan öğrenci andı uzun yıllardır okullarda uygulandığı, metinde yer alan kavram ve ilkeler, Anayasamızda anlamını bulan kavram ve ilkeler olduğu gibi milli eğitim sistemimizin Kanun ve Yönetmelikte belirlenen, düzenlenen temel amaçlarını ortaya koyduğu, olayda; idari istikrar oluşturacak biçimde çok uzun zamandır bütün devlet okullarında ve hatta özel okullarda genç nesillerin anayasal vatandaşlık temelinde aidiyetini güçlendiren ve öğrencilerde değer oluşumuna katkı sunan ve her sabah ders başlamadan önce okutulması şeklinde uygulanan öğrenci andının kaldırılması, ancak bu değişikliği hukuka uygun kılacak olan bir bilimsel gerekçeye dayanması halinde olanaklıdır. Aksi tutum, idarenin sahip olduğu düzenleme yetkisini ve takdir hakkını hukuka uygun kullanmadığı anlamına geleceği, dava konusu düzenleme ile; öğrenci andının kaldırılmasını gerekli kılacak idarece yaptırılmış eğitim biliminin gerekleri ve pedagojik formasyon ilkeleri bakımından değerlendirmeler içeren dava dosyasına sunulmuş araştırma, inceleme ve tespit bulunmadığı, söz konusu öğrenci andının uygulanmaya başlamasından itibaren dayanağını teşkil eden Anayasal ve Yasal kurallarda bir değişiklik olmadığı gibi bu kuralları şekillendiren ve metinde de yer alan toplumsal değer yargılarımızın ve ilkelerimizin değişmesinin de mümkün olmadığı, bu durumda, dava konusu kararı hukuki bir zemine oturtacak, idarenin takdir hakkını ve düzenleme yetkisini kamu yararı ve hizmet gerekleri uyarınca kullandığını ortaya koyacak yeterli bilimsel gerekçenin bulunmadığı, Türk Devletini ve Milletini ebediyete kadar yaşatacak, çağdaş uygarlığın ve medeniyetin ortağı ve öncüsü yapacak, toplumun ve kişilerin refah, huzur ve mutluluğunu sağlayacak yeni nesillerin yetiştirilmesi olan milli eğitim sistemimizin temel amaçlarını gerçekleştirmesini içeriği itibariyle sağlamaya yardımcı olabilecek nitelikteki öğrenci andının kaldırılmasına ilişkin değişikliğin haklı ve hukuksal temellere dayandırılmadığı anlaşıldığından, dava konusu düzenlemede hukuka uyarlık görülmediği, kaldı ki, davalı idarenin savunma dilekçesinde dile getirdiği andın uygun olmayan hava koşulları ve fiziki koşullarda dahi söylenmesine ilişkin olarak ileri sürdüğü hususlar, öğrenci andının özüne ilişkin olmayıp icra ediliş şekline ilişkin olup, iddialar andın kaldırılmasını gerekli kılacak nitelikte görülmediği gerekçesiyle dava konusu düzenlemenin iptaline karar verilmiştir.
Dairemizce verilen 24/04/2018 tarih, E:2013/10501, K:2018/2319 sayılı kararın davalı idare tarafından temyiz edilmesi üzerine, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun 04/02/2021 gün E:2018/3535, K:2021/194 sayılı kararı ile Dairemiz kararının bozulmasına karar verilmiştir
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 46. maddesinin 1. fıkrasında, Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının Danıştay'da temyiz edilebileceği; 2575 sayılı Kanun'un 38. maddesinde, İdari Dava Daireleri Kurulu'nca idari dava dairelerinden ilk derece mahkemesi olarak verilen kararların temyizen inceleneceği; 2577 sayılı Kanun'un 49. maddesinin 4. fıkrasında da, Danıştay'ın ilk derece mahkemesi olarak baktığı davaların temyizen incelenmesinde bu madde ile ısrar hariç 50. madde hükümlerinin kıyasen uygulanacağı kurala bağlanmıştır.
Yukarıda aktarılan mevzuat hükümleri uyarınca İdare mahkemelerinin bozmaya uymayarak eski kararlarında ısrar edebilmeleri mümkün iken, Danıştay Dava Daireleri'nin ilk derece mahkemesi olarak verdiği kararların temyizen bozulması durumunda ısrar olanağı tanınmamıştır.
Bu nedenle, bozma kararı gözönünde bulundurularak, yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
İLGİLİ MEVZUAT :
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın "Başlangıç" kısmında, "Türk Vatanı ve Milletinin ebedi varlığını ve Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, ölümsüz önder ve eşsiz kahraman Atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve onun inkılap ve ilkeleri doğrultusunda;
Dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak, Türkiye Cumhuriyetinin ebedi varlığı, refahı, maddi ve manevi mutluluğu ile çağdaş medeniyet düzeyine ulaşma azmi yönünde;
...
Hiçbir faaliyetin Türk milli menfaatlerinin, Türk varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihi ve manevi değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılapları ve medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği ve laiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı;
...
Topluca Türk vatandaşlarının milli gurur ve iftiharlarda, milli sevinç ve kederlerde, milli varlığa karşı hak ve ödevlerde, nimet ve külfetlerde ve millet hayatının her türlü tecellisinde ortak olduğu, birbirinin hak ve hürriyetlerine kesin saygı, karşılıklı içten sevgi ve kardeşlik duygularıyla ve "Yurtta sulh, cihanda sulh" arzu ve inancı içinde, huzurlu bir hayat talebine hakları bulunduğu;
...",
"Cumhuriyetin nitelikleri" başlıklı 2. maddesinde, "Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.",
"Devletin bütünlüğü, Resmî dili, bayrağı, milli marşı ve başkenti" başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasında, "Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür...",
"Kanun önünde eşitlik" başlıklı 10. maddesinde, "Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
...",
"Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi" başlıklı 42. maddesinin 3. fıkrasında, "Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz.",
"Türk vatandaşlığı" başlıklı 66. maddesinin 1. fıkrasında, "Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.",
"Yargı yolu" başlıklı 125. maddesinin 4. fıkrasında, "Yargı yetkisi, idarî eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olup, hiçbir surette yerindelik denetimi şeklinde kullanılamaz. Yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemez."
hükümleri yer almaktadır.
1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu'nun "Genel amaçlar" başlıklı 2. maddesinde, "Türk Milli Eğitiminin genel amacı,Türk Milletinin bütün fertlerini,
1. Atatürk inkılap ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan, insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek;
...
Böylece bir yandan Türk vatandaşlarının ve Türk toplumunun refah ve mutluluğunu artırmak; öte yandan milli birlik ve bütünlük içinde iktisadi, sosyal ve kültürel kalkınmayı desteklemek ve hızlandırmak ve nihayet Türk Milletini çağdaş uygarlığın yapıcı, yaratıcı, seçkin bir ortağı yapmaktır.",
"Özel amaçlar" başlıklı 3. maddesinde, "Türk eğitim ve öğretim sistemi, bu genel amaçları gerçekleştirecek şekilde düzenlenir ve çeşitli derece ve türdeki eğitim kurumlarının özel amaçları, genel amaçlara ve aşağıda sıralanan temel ilkelere uygun olarak tespit edilir.
",
"Genellik ve eşitlik" başlıklı 4. maddesinde, "Eğitim kurumları dil, ırk, cinsiyet, engellilik ve din ayırımı gözetilmeksizin herkese açıktır. Eğitimde hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
",
"Atatürk İnkılap ve İlkeleri ve Atatürk Milliyetçiliği" başlıklı 10. maddesinde, "Eğitim sistemimizin her derece ve türü ile ilgili ders programlarının hazırlanıp uygulanmasında ve her türlü eğitim faaliyetlerinde Atatürk inkılap ve ilkeleri ve Anayasada ifadesini bulmuş olan Atatürk milliyetçiliği temel olarak alınır. Milli ahlak ve milli kültürün bozulup yozlaşmadan kendimize has şekli ile evrensel kültür içinde korunup geliştirilmesine ve öğretilmesine önem verilir.
Milli birlik ve bütünlüğün temel unsurlarından biri olarak Türk dilinin, eğitimin her kademesinde, özellikleri bozulmadan ve aşırılığa kaçılmadan öğretilmesine önem verilir; çağdaş eğitim ve bilim dili halinde zenginleşmesine çalışılır ve bu maksatla Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ile işbirliği yapılarak Mili Eğitim Bakanlığınca gereken tedbirler alınır.",
"Amaç ve görevler" başlıklı 23. maddesinde, "İlköğretimin amaç ve görevleri, milli eğitimin genel amaçlarına ve temel ilkelerine uygun olarak,
1. Her Türk çocuğuna iyi bir vatandaş olmak için gerekli temel bilgi, beceri, davranış ve alışkanlıkları kazandırmak; onu milli ahlak anlayışına uygun olarak yetiştirmek;
...",
25. maddesinde, "İlköğretim kurumları; dört yıl süreli ve zorunlu ilkokullar ile dört yıl süreli, zorunlu ve farklı programlar arasında tercihe imkân veren ortaokullar ile imam-hatip ortaokullarından oluşur..."
hükümleri yer almıştır.
İşlem tarihinde yürürlükte bulunan 652 sayılı Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin "Görevler" başlıklı 2. maddesinde, "(1) Millî Eğitim Bakanlığının görevleri şunlardır:
a) Okul öncesi, ilk ve orta öğretim çağındaki öğrencileri bedenî, zihnî, ahlakî, manevî, sosyal ve kültürel nitelikler yönünden geliştiren ve insan haklarına dayalı toplum yapısının ve küresel düzeyde rekabet gücüne sahip ekonomik sistemin gerektirdiği bilgi ve becerilerle donatarak geleceğe hazırlayan eğitim ve öğretim programlarını tasarlamak, uygulamak, güncellemek; öğretmen ve öğrencilerin eğitim ve öğretim hizmetlerini bu çerçevede yürütmek ve denetlemek.
b) Eğitim ve öğretimin her kademesi için ulusal politika ve stratejileri belirlemek, uygulamak, uygulanmasını izlemek ve denetlemek, ortaya çıkan yeni hizmet modellerine göre güncelleyerek geliştirmek.
c) Eğitim sistemini yeniliklere açık, dinamik, ekonomik ve toplumsal gelişimin gerekleriyle uyumlu biçimde güncel teknik ve modeller ışığında tasarlamak ve geliştirmek.
..." hükmüne yer verilmiştir.
Diğer taraftan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin 2. fıkrasının işlem tarihinde yürürlükte olan halinde, "İdari yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. İdari mahkemeler; yerindelik denetimi yapamazlar, yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı veremezler." hükmü yer almıştır.
27/08/2003 tarih ve 25212 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliği'nin "Amaç" başlıklı 1. maddesinde, "Bu Yönetmeliğin amacı, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı resmî ve özel İlköğretim Kurumlarının kuruluş, görev ve işleyişi ile ilgili yöntem ve ilkeleri düzenlemektir.",
"İlköğretimin Amaçları" başlıklı 5. maddesinde, "Türk Millî Eğitiminin amaç ve ilkeleri doğrultusunda;
...
b) Öğrencilere, Atatürk ilke ve inkılâplarını benimsetme; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na ve demokrasinin ilkelerine, insan hakları, çocuk hakları ve uluslar arası sözleşmelere uygun olarak haklarını kullanma, başkalarının haklarına saygı duyma, görevini yapma ve sorumluluk yüklenebilen birey olma bilincini kazandırmak,
c) Öğrencilerin, millî ve evrensel kültür değerlerini tanımalarını, benimsemelerini, geliştirmelerini bu değerlere saygı duymalarını sağlamak,
...
m) Öğrencilere, bilgi yüklemek yerine onlarda zekâyı ve yaratıcı düşünceyi ortaya çıkarmak, onlara bilgiye ulaşmanın yöntem ve tekniklerini öğretmek,
n) Öğrencileri bilimsel düşünme, çalışma ve araştırma alışkanlığına yöneltmek,
o) Öğrencilerin, sevgi ve iletişimin desteklediği gerçek öğrenme ortamlarında düşünsel becerilerini kazanmalarına, yaratıcı güçlerini ortaya koymalarına ve kullanmalarına yardımcı olmak,
...
İlköğretim kurumlarının amacıdır.",
"Genel İlkeler" başlıklı 6. maddesinde, "İlköğretimde aşağıdaki ilkeler göz önünde bulundurulur:
...
c) İlköğretim kurumlarının kuruluş ve işleyişi ile her türlü eğitim-öğretim programlarının hazırlanması ve uygulanmasında Atatürk ilke ve inkılâplarına uyulur. Evrensel değerler içinde millî kültürün öğrenilmesine ve geliştirilmesine önem verilir.
d) İlköğretim kurumları; dil, ırk, cinsiyet, felsefî inanç ve din ayrımı gözetilmeksizin herkese açıktır. Eğitimde hiçbir kişiye, zümre veya sınıfa ayrıcalık tanınmaz.
e) Eğitim-öğretim etkinlikleri; öğretim ilkeleri, öğrenci düzeyi, çevre özellikleri ve programda belirtilen esaslar dikkate alınarak 5 inci maddedeki amaçları gerçekleştirecek şekilde düzenlenir ve uygulanır.
...",
"Öğrenci Andı" başlıklı 12. maddesinde, "İlkokullarda öğrenciler, her gün dersler başlamadan önce öğretmenlerin gözetiminde topluca aşağıdaki "Öğrenci Andı"nı söylerler.
'Türküm, doğruyum, çalışkanım,
İlkem; küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir.
Ey Büyük Atatürk! Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.
Varlığım Türk varlığına armağan olsun.
Ne mutlu Türküm diyene!'
Yabancı uyruklu öğrencilerin "Öğrenci Andı"nı söyleme zorunluluğu yoktur."
hükümlerine yer verilmiştir.
12/09/2012 tarih ve 28409 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı Ders Kitapları ve Eğitim Araçları Yönetmeliği'nin "Ders kitaplarının hazırlanması" başlıklı 8. maddesinde, "(1) Hizmet birimi veya yayınevleri tarafından hazırlanacak ders kitabı, içerik; dil, anlatım ve üslup; öğrenme, öğretme, ölçme ve değerlendirme; teknik, tasarım ve düzenleme yönlerinden aşağıdaki hususlara göre hazırlanır:
...
ç) Teknik, tasarım ve düzenleme;
...
4) İkinci yaprak ve devamında, ilköğretimin 1, 2 ve 3 üncü sınıflarına ait kitaplarda, yaprağın ön yüzünde Türk Bayrağı ile birlikte İstiklal Marşının ilk iki kıtası; yaprağın arka yüzünde Öğrenci Andı; üçüncü yaprağın ön yüzünde Atatürk resmi ve resmin alt kısmında Mustafa Kemal Atatürk yazısı bulunur. İçindekiler bölümü, ilgili sınıf için öngörülen puntoda olup beş sayfayı geçmez.
5) İlköğretimin 4, 5, 6, 7 ve 8 inci sınıflar ile ortaöğretim ve yaygın eğitim kitaplarında, ikinci yaprağın ön yüzünde Türk Bayrağı ile İstiklal Marşı; yaprağın arka yüzünde Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi, üçüncü yaprağın ön yüzünde, Atatürk resmi ile resmin alt kısmında Mustafa Kemal Atatürk yazısı bulunur. İçindekiler, ilgili sınıf için ön görülen puntoda yazılır.
..." hükmü yer almıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Vatandaşlık bağı temelinde yapılan "Türk" tanımına ilk olarak 1924 Anayasası'nda yer verilmiş olup, bu Anayasa'nın 88. maddesinin 1. fıkrasında, "Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibariyle (Türk) ıtlak olunur." denilmiş, söz konusu hüküm 1937 yılında yapılan değişiklik ile "Türkiye’de din ve ırk ayırdedilmeksizin vatandaşlık bakımından herkese 'Türk' denir." şeklinde değiştirilmiştir. 1961 ve 1982 Anayasası'nda ise, "Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür." hükmüne yer verilmiştir. Söz konusu maddelerde yer alan "Türk" ibaresi Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesi ifade etmektedir.
"Milliyetçilik ilkesi" de, ilk olarak 1937 yılında yapılan değişiklik ile 1924 Anayasası'na girmiş; 1961 Anayasası'nda bunun yerine, "milli devlet" ilkesi kullanılmış ve "Başlangıç" kısmında Türk milliyetçiliğinin tanımı yapılarak, "Türk milliyetçiliği"nin; bütün fertlerini, kaderde, kıvançta ve tasada ortak, bölünmez bir bütün halinde, millî şuur ve ülküler etrafında toplayan ve milletimizi dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak milli birlik ruhu içinde daima yüceltmeyi amaç bilen bir milliyetçilik olduğu vurgulanmıştır.
1982 Anayasası'nın "Başlangıç" kısmında Atatürk'ün milliyetçilik anlayışına yer verilerek, 2. paragrafında, Türk Milletinin, Dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olduğu; 5. paragrafında, hiçbir faaliyetin Türk milli menfaatlerinin, Türk varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihi ve manevi değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılapları ve medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği; 7. paragrafında ise, topluca Türk vatandaşlarının milli gurur ve iftiharlarda, milli sevinç ve kederlerde, milli varlığa karşı hak ve ödevlerde, nimet ve külfetlerde ve millet hayatının her türlü tecellisinde ortak olduğu, birbirinin hak ve hürriyetlerine kesin saygı, karşılıklı içten sevgi ve kardeşlik duygularıyla ve "Yurtta sulh, cihanda sulh" arzu ve inancı içinde, huzurlu bir hayat talebine hakları bulunduğu belirtilmiştir. Anayasa'nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyetinin Atatürk milliyetçiliğine bağlı bir Devlet olduğu, 3. maddesinde, Türkiye Devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olduğu hükmüne yer verilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin 18/02/1985 tarih ve E:1984/9, K:1985/4 sayılı kararında da belirtildiği üzere Atatürk milliyetçiliği, Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesi Türk sayan, ırk, dil ve din gibi düşüncelerle yapılacak her türlü ayırımı reddeden, birleştirici ve bütünleştirici bir anlayışı temsil etmektedir.
1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu'nda, Türk Milletinin bütün fertlerini, Atatürk inkılap ve ilkelerine ve Anayasa'da ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan, insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek, Türk Milli Eğitiminin genel amacı olarak düzenlenmiş, her türlü eğitim ve öğretim faaliyetinin söz konusu amaç ve ilkeler çerçevesinde yapılması ve öğrencilere benimsetilmesi hususunda Milli Eğitim Bakanlığına görev verilmiştir. Ancak, bu amaç ve ilkelerin öğrencilere kazandırılması sırasında kullanılacak eğitim ve öğretim yöntemleri ve araçları yönünden anılan Kanun'da bir belirleme yapılmamış olup, eğitim ve öğretim programlarını tasarlamak, uygulamak, güncellemek, öğretmen ve öğrencilerin eğitim ve öğretim hizmetlerini yürütmek ve denetlemek, eğitim sistemini yeniliklere açık, dinamik, ekonomik ve toplumsal gelişimin gerekleriyle uyumlu biçimde güncel teknik ve modeller ışığında tasarlamak ve geliştirmek görev ve yetkisi bulunan davalı idareye takdir yetkisi tanınmıştır.
Takdir yetkisi, temel amacı faaliyetlerinde kamu yararını gerçekleştirmek olan idarenin belli bir konuda karar alıp almama yahut karar alma hususunda birden fazla seçenek arasında seçim yapma serbestisine sahip olması şeklinde tanımlanmaktadır. Düzenleyici işlemlerde idareye düzenleme yapma yetkisi veren üst normlarda düzenlemenin içeriği itibarıyla belli bir sınır çizilmemesi durumunda, idarenin takdir yetkisi söz konusu olmaktadır.
Anayasa Mahkemesi, kanun koyucunun düzenleme yapma konusunda takdir yetkisine sahip olduğu hallerde, yürürlüğe konulan kanunların Anayasa'ya uygunluk denetimi kapsamında verdiği kararlarda, kanun koyucunun kendisine tanınan bu yetkiyi anayasal sınırlar içinde adalet, hakkaniyet ve kamu yararı ölçütlerini göz önünde tutarak kullanması gerektiğini vurgulamaktadır. (Anayasa Mahkemesinin 07/04/2016 tarih ve E:2015/109, K:2016/28 sayılı kararı)
Kanun koyucunun sahip olduğu takdir yetkisinin denetiminde Anayasa Mahkemesince de benimsenen bu görüşün, takdir yetkisi kapsamında türev (ikincil) nitelikte düzenleme yapan idarenin tesis ettiği düzenleyici işlemlerin yargısal denetiminde de kullanılacak ölçüt olarak nazara alınması mümkündür. Anayasa Mahkemesinin ortaya koyduğu bu ölçütlere uygun olarak; Danıştay içtihatlarıyla da, idarenin yapacağı işlem ve eylemlerin türünü, zamanını ve yöntemini belirlemekte sahip olduğu takdir yetkisinin sınırsız olmadığı, yargı denetimine tabi olduğu; takdire dayalı idari işlemlerin yargı denetiminin; üst norm denetimi ve açık takdir hatası, ölçülülük, yetki sapması, kamu yararı, hizmet gerekleri gibi ölçütler çerçevesinde yapılması gerektiği kabul edilmiştir. Bununla birlikte, idarelerin birden çok seçenekten birisini tercihte takdir yetkisiyle donatıldıkları durumlarda, idari yargı mercilerinin idareyi bu seçeneklerden birisini tercihe zorlayacak ya da belirli bir yönde işlem veya eylem tesisine zorunlu kılacak biçimde yargı kararı vermeleri Anayasa ve yasa kurallarıyla ve İdare Hukuku ilkeleriyle bağdaşmayacaktır.
Uyuşmazlığa konu Öğrenci Andı'nın ilk hali dönemin Milli Eğitim Bakanı tarafından hazırlanmış ve 1933 yılında uygulamaya konulmuştur. Daha sonra, 1972 ve 1997 yıllarında Öğrenci Andı'nda bazı değişiklikler yapılmış, Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliği'nin "Öğrenci Andı" başlıklı 12. maddesinde, ilkokullarda öğrencilerin, her gün dersler başlamadan önce öğretmenlerin gözetiminde topluca bu maddede belirtilen Öğrenci Andı'nı söyleyeceği, yabancı uyruklu öğrencilerin Öğrenci Andı'nı söyleme zorunluluğu bulunmadığı belirtilmiştir. Bu maddede belirtilen Öğrenci Andı, "Türküm, doğruyum, çalışkanım,
İlkem; küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir. Ey Büyük Atatürk! Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.
Varlığım Türk varlığına armağan olsun. Ne mutlu Türküm diyene!" şeklinde yeniden düzenlenmiş ve en son 2013 yılında yapılan dava konusu Yönetmelik değişikliğiyle anılan madde yürürlükten kaldırılarak, And'ın ilkokullarda her gün dersler başlamadan önce okutulması uygulamasına son verilmiştir.
Dava konusu Yönetmelik değişikliği ile Öğrenci Andı okutulması uygulamasından vazgeçilmiş ise de; Milli Eğitim Bakanlığı Ders Kitapları ve Eğitim Araçları Yönetmeliği'nin 8. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendinin (4) numaralı alt bendinde yer alan, ilköğretimin 1., 2. ve 3. sınıflarına ait kitaplarda ikinci yaprağın arka yüzünde Öğrenci Andı'na yer verilmesinin zorunlu olduğu kuralı yürürlüktedir. Bu itibarla, Öğrenci Andı eğitim ve öğretim yöntemi ve materyali olarak kullanılmaya devam etmektedir.
Atatürkçülüğe, Türklüğe ve bazı ahlaki değerlere yer veren Öğrenci Andı metninin Anayasa'da ve 1739 sayılı Kanun'da yer alan temel ilkelere uygun olduğu konusunda taraflar arasında bir çekişme bulunmamaktadır. Bu itibarla, uyuşmazlık Öğrenci Andı'nın içeriğine yönelik olmayıp; meri mevzuata göre hala eğitim ve öğretim yöntemi ve materyali olarak kullanılmaya devam edilen Öğrenci Andı'nın ilkokullarda her gün dersler başlamadan önce topluca okutulup okutulmayacağına ilişkindir.
Yukarıda yer alan açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde; Türk Milli Eğitiminin amaç ve ilkelerinin öğrencilere kazandırılması sırasında kullanılacak eğitim ve öğretim yöntemlerini ve materyallerini belirleme hususunda takdir yetkisine sahip olan davalı idarece, söz konusu takdir yetkisinin, 2005 yılından itibaren Dünyadaki genel eğilimlere uygun olarak benimsenen yeni eğitim ve öğretim yaklaşımı dikkate alınarak, eğitim ve öğretim materyali olarak kullanılmaya devam edilen Öğrenci Andı'nın yalnızca derslerden önce her gün topluca okutulması uygulamasının kaldırılması yönünde kullanılmak suretiyle tesis edilen dava konusu düzenleyici işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. DAVANIN REDDİNE,
2. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam … TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, temyiz aşamasında davalı idare tarafından yatırılan .. TL posta avansının davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine,
3. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca … TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine,
4. Posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra istemi halinde davacıya iadesine,
5. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay Dava Daireleri Kurulu'na temyiz yolu açık olmak üzere,
29/09/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.