
Esas No: 2014/24895
Karar No: 2015/29215
Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2014/24895 Esas 2015/29215 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Y A R G I T A Y İ L A M I
MAHKEMESİ : İş Mahkemesi
DAVA : Taraflar arasındaki, manevi tazminat, davalı aleyhine verilecek kararın basın yoluyla yayınlanması, kıdem tazminatı, istifa ödeneği, fazla çalışma ücreti, prim ve ikramiye alacaklarının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı sebeplerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi taraflar avukatlarınca istenilmesi ve davalı avukatıncada duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 20.10.2015 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı adına vekili Avukat ... ve ... ile karşı taraf adına vekili Avukat ... geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, müvekkili işçinin sistematik şekilde davalı işveren yetkilisinin psikolojik tacizine maruz kaldığını, onur ve saygınlığını hedef alan davranışlar sergilendiğini, aşağılandığını ve küçük düşürüldüğünü, yetenek ve becerilerinin çok altında, uzmanlık alanı ile ilgisi bulunmayan basit ve sıradan işlerin yaptırılmak istendiğini, yazılı ve sözlü şikayetler yapılmasına rağmen işverence bu duruma müdahale edilmediğini, gerekli tedbirlerin alınmayarak psikolojik tacizin engellenmediğini, müvekkili işçinin haklı sebeple iş sözleşmesini feshettiğini, işçilik alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek, kıdem tazminatı, manevi tazminat, istifa ödeneği, fazla çalışma ücreti, prim ve ikramiye alacaklarının tahsili ile davalı aleyhine verilecek kararın basın yoluyla ilan edilmesine ve müvekkili üzerinde bulunan işverene ait eşyalarla ilgili taraflar arasındaki muarazanın giderilerek tevdi mahali tayin edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, müvekkili işverenin üzerine düşen tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini, davacının başka bir iş bulması sebebiyle istifa ederek işyerinden ayrıldığını, dava konusu taleplerin haksız olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararı taraflar vekilleri temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, tarafların aşağıdaki bendlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminat ödenmesini isteyebilir. Hakim, manevi tazminatın miktarını belirlerken, saldırı oluşturan eylem ve olayın özelliği yanında, kusur durumunu, tarafların sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını dikkate almalıdır. Tutarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel durum ve koşulların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyen sebepler, karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde gösterilmelidir. Takdir edilecek bu tutar, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna dair bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek tutar, var olan durumda elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
Somut olayda, mobbingi oluşturan eylem, tutum ve davranışların oluş şekli, gelişimi ve özellikleri, mobbinge maruz kalınan süre, tarafların konumu ve yukarıda açıklanan ilkeler gözetildiğinde, davacı yararına hüküm altına alınan 75.000,00 TL manevi tazminatın fazla olduğu açıkça belli olmaktadır. Mahkemece, daha alt düzeyde belirlenecek bir miktarda manevi tazminat takdir edilmelidir.
3-4857 sayılı İş Kanunu"nun 120. maddesi uyarınca yürürlükte bırakılan mülga 1475 sayılı İş Kanunu"nun 14. maddesinde “Toplu sözleşmelerle ve hizmet akitleriyle belirlenen kıdem tazminatlarının yıllık miktarı, Devlet Memurları Kanununa tabi en yüksek Devlet memuruna 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine göre bir hizmet yılı için ödenecek azami emeklilik ikramiyesini geçemez” şeklinde kurala yer verilmiştir. Bu halde, hükme esas alınan bilirkişi raporunda kıdem tazminatının hesaplanmasında fesih tarihinde geçerli olan tavan tutarın nazara alınmaması hatalı olmuştur.
4-Davalıya ait işyerinde yürürlükte bulunan yönetmeliğin 20. maddesinde “ Eğer en az beş yıllık bir hizmet süresini tamamlamış çalışan isteği ile istifa ederse, JICA tarafından istifa ödentisi verilebilir. İstifa ödentisinin hesaplanması kıdem tazminatı hesaplamaları ile aynı olacaktır” hükmü kabul edilmiştir. Bu hüküm ile amaçlanan, istifa sebebiyle kıdem tazminatı ödemesine hak kazanamamış işçiye, bu ödeme yerine istifa ödentisi adı altında ödeme yapılabilmesine imkan sağlamaktır. Mahkemece, davacının bahsi geçen yönetmelik maddesi uyarınca istifa ödentisine hak kazandığı kabul edilmiştir. Ne var ki, söz konusu maddenin istifa yoluyla iş sözleşmesini sona erdiren işçiler bakımından uygulanma kabiliyeti bulunmaktadır. İşçinin haklı bir sebebe dayanmadan iş sözleşmesini feshi, istifa olarak değerlendirilmelidir. Somut olayda ise, davacı iş sözleşmesini haklı sebeple feshederek kıdem tazminatına hak kazanmıştır. Bu halde, davacının ayrıca istifa ödentisine hak kazanmadığı anlaşıldığından talebin reddine karar verilmesi gerekirken, kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur.
5-07.10.2013 tarihli bilirkişi raporunda, davacının fazla çalışma ücreti talebi detaylı bir şekilde değerlendirilerek, talebin reddine yönelik mütalaa bildirilmiştir. Söz konusu mütalaa, somut olayın özelliğine ve dosya kapsamına uygun olup, bu mütalaa doğrultusunda fazla çalışma ücreti talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, talep miktarının dahi aşılarak yazılı gerekçeyle alacağın hüküm altına alınması hatalıdır.
6-Davalı vekilince süresinde ileri sürülen ıslaha karşı zamanaşımı savunmasının değerlendirilmemesi bir diğer hatalı yöndür.
7-Davacının ücretinin Amerikan Doları olarak ödendiği anlaşılmakta olup, dava dilekçesinde alacakların Türk Lirası üzerinden hükme bağlanması talep edilmiştir. Bu halde, mahkemece, hesaplanan alacakların Türk Lirasına çevrilmesinde, dava tarihinde geçerli olan döviz kurunun (Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası"nca belirlenen efektif satış kurunun) esas alınması gerekliliğinin nazara alınmamış olması hatalıdır.
8-Dava dilekçesinde, diğer istemlerin yanı sıra, davalı aleyhine verilecek kararın, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 25. maddesi ve 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 49. maddesi uyarınca basın yoluyla ilanına karar verilmesi talep edilmiş olup, mahkemece söz konusu talep hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 297. maddesine aykırıdır.
Yukarıda yazılı sebeplerden, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, davacı yararına takdir edilen 1.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine, davalı yararına takdir edilen 1.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 20.10.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.