9. Hukuk Dairesi 2012/18120 E. , 2013/15457 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
DAVA :Davacı, kıdem tazminatı, fazla mesai ücreti, hafta tatili ücreti, yıllık izin ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti, maaş alacağı ile aile yardımı alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davacı ve davalı ...İş Makinaları Tic. Ltd. Şti. tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı grup firmalarında 09.02.2009 tarihinde tır şoförü olarak çalışmaya başladığını, maaşları zamanında ve tam olarak ödenmediğinden 17.02.2011 tarihinde işten ayrıldığını, iddia ederek kıdem tazminatı, maaş, fazla mesai, hafta tatili, dini ve resmi bayram, yıllık izin ve aile yardımı alacaklarının faiziyle tahsiline karar verilmesini istemiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalılar vekili, zamanaşımı savunmasında bulunarak, davacının 14.02.2009 tarihinde müvekkili ...İş Makinaları Limited Şirketinde şoför olarak çalışmaya başladığını, diğer şirkette hiç çalışmadığını, ücretinin brüt 1.100 TL olduğunu, bordrolardan anlaşılacağı üzere davacıya asgari ücret değil, brüt 1.100 TL maaş ödendiğini, şirkete dışarıdan yemek hizmeti alındığını, işçilere ayrıca yemek ücreti ödenmediğini, ancak yola çıkmış ve dışarıda yemek yemişlerse yaptıkları yemek gideri karşılığının ödendiğini, davacının 16.02.2011 tarihinde istifa suretiyle ayrıldığını, ihbar süresine riayet etmediğini, davacı tarafça kaleme alınan istifa dilekçesinden de anlaşılacağı üzere davacının kendi isteğiyle ayrıldığını ve şirketi ibra ettiğini, kıdem tazminatı talep edemeyeceğini, davacının iddiası ve istifa gerekçesi dikkate alındığında, kanunun 26. maddesindeki 6 iş günlük süreden sonra feshin gerçekleştiğinin görüleceğini, kaldı ki ihtarnamenin keşide edildiği tarihte müvekkili şirketten herhangi bir ücret alacağı da olmadığını, kıdem süresine göre şirkete 2.000 TL ihbar tazminatı ödemesi gerektiğini, davacının şirkette çalışmakta iken trafik cezası aldığını ve şirketçe toplam 382,5 TL para cezası ödendiğini savunarak davanın reddine, mahkemece davacının herhangi bir alacağı olduğuna karar verildiğinde şirketin davacıdan olan 2.382,5 TL’nin takas ve mahsubuna karar verilmesini talep etmiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, davalı Sarılar Uluslararası Nakliyat şirketi aleyhine açılan davanın husumet nedeniyle reddine, davalı ...İş Makinaları Ticaret Limited Şirketi aleyhine açmış olduğu davanın kısmen kabulü ile, kıdem tazminatı alacağının tahsiline, ücret, fazla çalışma, hafta tatili, genel tatil, izin alacağı taleplerinin reddine, davalının takas isteminin kabulü ile para cezası olarak, 382,50 TL’nin davacının kıdem tazminatı alacağından mahsubuna, davalının ihbar tazminatı isteminin reddine karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Karar taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
E) Gerekçe:
1-Davacı vekilinin süresinden sonra, katılma yoluyla yaptığı, harcı dahi yatırılmayan temyiz talebinin reddine,
2-Davalı temyizine gelince;
a)Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı yasal gerektirici nedenlere göre davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
b)Davalının süresinde yaptığı takas talebinin kabulü karşısında, önce mahsup işlemi yapılarak hüküm kurulması gerekirken, takas talebinin infazda dikkate alınması sonucunu doğuracak şekilde yazılı olduğu üzere hüküm kurulması hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
c)Taraflar arasında davacı lehine hükmedilen vekalet ücretinin miktarında uyuşmazlık vardır.
Yargılama giderlerinden sayılan ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 323 üncü, Avukatlık Kanunu’nun 169 uncu ve Avukatlık Ücret Tarifesinin 1 inci maddelerinde düzenlenen, ancak müstakil bir varlığı olmayan ve ait olduğu davanın konusunu teşkil eden hak ve alacağa sıkı sıkıya bağlı bulunan avukatlık ücretinin, davada haksız çıkan tarafa yükletilmesi gerekir.
Zira, haksız davranışta bulunan bir kimsenin, bu haksız davranışının bütün sonuçlarından sorumlu tutulması, hukukun genel kurallarındandır.
Konuya ilişkin 6100 sayılı Yasanın 329 uncu maddesinin birinci fıkrası bu ilkeye dayanmaktadır.
Değinilen Yasanın 330 uncu maddesi uyarınca, vekâlet ücretine yönelik hüküm fıkrasının vekil adına değil, vekille temsil edilen taraf lehine kurulması gerekir.
Kural olarak, davada haklı çıkan taraf kendisini vekil ile temsil ettirmiş ise, vekâlet ücreti diğer yargılama giderleri gibi haksız çıkan taraftan alınarak haklı çıkan tarafa verilir.
Her iki tarafın kısmen haklı kısmen haksız çıkması durumunda, her iki taraflar ayrı ayrı vekâlet ücretinden sorumlu tutulacak, vekâlet ücreti kabul edilen miktara göre davacı yararına, reddedilen miktara göre ise davalı yararına hüküm altına alınacaktır.
Vekâlet ücretinin, Adalet Bakanlığı tarafından onaylanarak her yıl Aralık ayında Türkiye Barolar Birliği tarafından yayımlanan Avukatlık Ücret Tarifesine göre belirlenmesi gerekir.
4667 sayılı Yasanın 77 nci maddesiyle değişik 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 164/son maddesinde, tarifeye dayalı olarak karşı tarafa yüklenecek vekâlet ücretinin avukata ait olacağı belirtilmiş, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 3 üncü maddesinde de "Yargı yerlerince avukata ait olmak üzere karşı tarafa yükletilecek vekâlet ücreti ..." biçiminde anılan yasal hükme paralel bir düzenlemeye yer verilmiştir. Yukarıda açıklandığı üzere, gerek Avukatlık Yasası gerekse Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde yer alan düzenlemeler, hükmün kimlere yönelik olarak kurulacağına ilişkin Hukuk Muhakemeleri Kanununun hükümlerini bertaraf edici nitelikte değildir. Aksine, hükmün ve ayrıntısı niteliğindeki yargılama giderlerinin ve yargılama giderlerine dahil bulunan vekâlet ücretinin davanın tarafları hakkında kurulması gerekir. Avukatlık Yasasındaki "vekâlet ücreti avukata aittir" biçimindeki düzenleme, hükmü kuran mahkemeye değil, vekil ile vekil edene yönelik bir kuraldır. Bu yorum ve varılan sonuç aynı maddedeki "bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez" biçimindeki kural ile de doğrulanmaktadır.
Avukatlık (vekâlet) ücreti, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 323/1-ç maddesinde açıkça belirtildiği üzere yargılama giderlerindendir. Bu itibarla, diğer yargılama giderleri gibi müstakil bir varlığı olmayan ve ait olduğu davanın konusunu teşkil eden hak ve alacağa sıkı bir surette bağlı fer’i haklardandır. Fer’i hakların sonuçlandırılması ve karara bağlanması, asıl hakkın sonuçlandırılmasına ve karar verilmesine bağlı olacaktır.
Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297 nci maddesine göre, hüküm kısmında iki tarafa yükletilen hak ve borçların tereddüde yer vermeyecek şekilde belirtilmesi zorunludur. Bu nedenle davaların birleştirilmesi durumunda, asıl ve birleşen davaların birbirinden bağımsız, müstakil davalar olması nedeniyle, her bir dava hakkında o davaya ilişkin vekâlet ücretleri ve mahkeme masraflarıyla birlikte ayrı ayrı hüküm kurulması gereklidir.
Gerek yasal, gerekse hakkaniyet ve takdiri indirimler nedeniyle davanın kısmen kabul edilmesi halinde, indirimden dolayı reddedilen kısım yönünden davalı yararına vekâlet ücreti takdir edilip edilmeyeceği önem kazanmaktadır. Dairemiz, önceki kararlarında fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinden yapılan indirimler sebebiyle davalı tarafın kendisini avukat ile temsil ettirmesi durumunda, reddedilen kısım için davalı yararına avukatlık ücretine hükmedilmesi gerektiği ifade edilmekteydi (Yargıtay 9.HD. 11.02.2010 gün 2008/17722 E, 2010/3192 K.). Ancak, davanın açıldığı veya ıslah yoluyla dava konusunun artırıldığı aşamada, mahkemece ne oranda ve miktarda indirim yapılacağı işçi tarafından bilenememektedir. Dairemizce 2011 yılı itibarıyla maktu ve nispi vekâlet ücretlerinin yüksek oluşu da dikkate alınarak, konunun yeniden ve etraflıca değerlendirilmesine gidilmiş ve her türlü indirimden kaynaklanan ret sebebiyle davalı yararına avukatlık ücretine karar verilmesinin adaletsiz sonuçlara yol açtığı sonucuna varılmıştır. Özellikle seri davalarda indirim sebebiyle kısmen reddine karar verilen az bir miktar için dahi, her bir dosyada zaman zaman işçinin alacak miktarını da aşan maktu avukatlık ücretleri ödetilmesi durumu ortaya çıkmaktadır. Yine daha önceki kararlarımızda fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinden yapılan indirim sebebiyle ret vekâlet ücretine hükmedilmekte, buna karşın Borçlar Kanununun 325/son, 161/son maddeleri ile 43 ve 44. maddelerine göre ve yine 5953 sayılı Yasada öngörülen yüzde beş fazla ödemelerden yapılan indirim sebebiyle reddine karar verilen miktar için avukatlık ücretine karar verilmemekteydi. Bu durum uygulamada hakkaniyete aykırı sonuçlara yol açmaktadır. Konuyla ilgili olarak Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde de herhangi bir kurala yer verilmediğinden, Dairemizce önceki uygulamadan vazgeçilmiş ve fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinden indirim yapılması durumunda, reddine karar verilen miktar bakımından kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına avukatlık ücretine hükmedilemeyeceği kabul edilmiştir. Bu itibarla, Borçlar Kanununun 43, 44, 161/son ve 325/son maddelerinin uygulanmasından kaynaklansa dahi, kısmen reddedilen miktar için davalı yararına vekâlet ücreti takdir edilemez.
Somut olayda, davacı lehine hüküm altına alınan işçilik alacağı miktarı 3.981,95 TL olup, hüküm altına alınan miktara göre vekalet ücretinin hesabında karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 12. maddesinin dikkate alınmaması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
F) Sonuç:
Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 22.05.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.