10. Hukuk Dairesi 2013/16550 E. , 2014/13489 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Eskişehir İş Mahkemesi
Tarihi :03.06.2013
No :2013/127-2013/659
Davacı, ödenmeyen prim borçları nedeniyle hakkında kesinleşen icra takibi sonucu 1/3 oranında haciz konan yaşlılık aylığından yapılabilecek kesintinin 1/10 oranında olması gerektiğinin tespitini istemiştir.
Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar vermiştir.
Hükmü, davalının avukatının temyiz etmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 93. maddesinin 1. fıkrasına göre, gelir, aylık ve ödenekler; 88. maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar ile nafaka borçları dışında haczedilemez.
5510 sayılı Kanunun 88. maddesinin 16. bendine göre, "Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usûlü Hakkında Kanunun 51, 102 ve 106. maddeleri hariç, diğer maddeleri uygulanır. Kurum, 6183 sayılı Kanunun uygulanmasında Maliye Bakanlığı ile diğer kamu kurum ve kuruluşları ve mercilere verilen yetkileri kullanır. " 6183 sayılı Kanunun 54. maddesi hükmü uyarınca süresinde ödenmeyen amme alacağı tahsil dairesince cebren tahsil olunur. Amme borçlusunun borcuna yetecek miktarda mallarının haczedilerek paraya çevrilmesi yetkisi çerçevesinde yaşlılık aylığına haciz konarak kesinti yapılması da düzenlemede belirtilen cebren tahsil şekillerinden birisidir. 6183 sayılı Kanunun "Kısmen Haczedilebilen Gelirler" başlıklı 71. maddesi, "Aylıklar, ödenekler, her çeşit ücretler, intifa hakları ve hasılatı, ilama bağlı olmayan nafakalar, emeklilik aylıkları, sigorta ve emeklilik sandıkları tarafından bağlanan gelirler kısmen haczolunabilir. Ancak haczolunacak miktar bunların üçte birinden çok dörtte birinden az olamaz. Asgari ücreti aşmayan aylık gelirlerin onda birinden fazlası haczolunamaz." düzenlemesini içermektedir.
Bu yönde davanın esas itibariyle yaşlılık aylığına konan haczin bir kısmının kaldırılmasına ilişkin bulunduğu gözetildiğinde, yaşlılık aylığının özellik ve hukuksal niteliğinin de dikkate alınması zorunludur. Sosyal Güvenlik; anayasal, sosyal temel bir hak olarak Anayasamızda yer almıştır. Durumları ne olursa olsun kişilere, karşılaştıkları sosyal riskler sonucu sosyal güvence temin etmeyi kabul eden sosyal güvenlik ilkesinin altyapısını sosyal sigortalar oluşturur. Sosyal güvenlik temel bir ilke, sosyal sigortalar ise bu ilkeyi gerçekleştirmeye yarayan araçlardan en önemlisidir. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu"na göre uzun vadeli sigorta kolları arasında yer alan yaşlılık sigortası kolu, sosyal sigortaların kuşkusuz en önemli kollarından birisidir. Bu sigorta kolu ile ilerde çalışma gücünü kaybeden veya azaltan durumlarla karşılaşan kişilere yaşamlarını idame ettirmek için sosyal güvence sağlanması amaçlanır. Sözü edilen sigorta kolu, bir yönüyle kişinin yaşam hakkı olup, bu hakka duyulan saygının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda sürekli kullanılması zorunlu bir hak olarak karşımıza çıkar. Kişinin yaşamı boyunca, giderek geride kalanlara da intikal ettiğinden yaşam sonrası dahi devam etme özelliği vardır. Bu haktan, vazgeçilemez ve kaçınılamaz. Anayasa, belli koşulların yerine getirilmesi halinde bu hakkı sağlama yükümünü doğrudan devlete vermiştir. Bu yönüyle tamamen kamusal ve zorunlu bir hak olarak karşımıza çıkar. Bu nedenledir ki çalışma gücünü kaybeden veya azaltan durumlarda kişilere yaşamlarını idame ettirmek için sosyal güvence sağlanmasına yönelik yaşlılık aylığının tümden haczi Anayasal Sosyal Devlet ilkesi ile bağdaşmadığı içindir ki 6183 sayılı Yasa"nın 71. maddesi ile bu aylığın tümden değil ancak miktarına göre kısmen haczinin mümkün olduğu açıkça vurgulanmıştır. Bu maddede kıstas alınan asgari ücret, çalışana, bir ay karşılığı olarak ödenen ve gereksinimlerini günün rayiç bedelleri üzerinden en az düzeyde karşılamaya yetecek ücret olarak tanımlanabilir. En az düzeyde yaşam standardını karşılaması nedeniyledir ki, asgari ücretin altında kalan yaşlılık aylığı miktarından yapılabilecek oranda mümkün olduğunca sınırlandırılmıştır. Kuşkusuz burada bahsedilen asgari ücret net gelirdir. Ancak sigortalının, çalışma karşılığı veya başka gelirlerinin olması halinde en az yaşam standardının ve yaşlılık aylığından yapılacak kesinti oranının, yaşlılık aylığı ve gelir toplamına göre belirlenmesi gerekeceği yönündeki yaklaşımında hakkaniyete uygun olacağı gözden uzak tutulmamalıdır.
Bu yasal çerçevede eldeki davada; davaya konu ilk haciz işlemi yapıldığı tarihten itibaren davacının aldığı yaşlılık aylığı miktarının, aynı dönemde geçerli net asgari ücretten fazla olduğu belirgin olup; bu kapsamda davacının ödemekle sorumlu olduğu tüm prim borçları için yukarıda değinilen 71. madde kapsamında yaşlılık aylığından haciz yapılabilecek oranın üçte birinden çok dörtte birinden az olamayacağı gözetilip, buna göre yapılan kesintiler ay be ay karşılaştırılmak suretiyle yapılacak değerlendirme sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
Mahkemenin, bu maddi ve hukuki olguları gözetmeksizin eksik inceleme, araştırma ve yanılgılı değerlendirme sonucunda yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalının avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 02.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.