1. Ceza Dairesi 2019/1953 E. , 2019/3650 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SUÇ : Olası kastla kardeşini öldürme, 6136 sayılı Yasaya muhalefet
HÜKÜM : TCK"nin 81, 21/2, 62, 53. maddeleri uyarınca 16 yıl 8 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin hükmün, CMK"nin 280/1-a maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine.
TÜRK MİLLETİ ADINA
5271 sayılı Kanunun 299. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan ""sanığın veya katılanın temyiz başvurusundaki istemi üzerine veya re"sen duruşma yoluyla yapar"" ibaresi 24.12.2017 tarih 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 100. maddesi ile ""uygun görmesi halinde duruşma yoluyla yapabilir"" şeklinde değiştirildiğinden, sanık müdafiinin duruşmalı inceleme isteminde, incelemenin dosya üzerinden yapılması uygun görülmekle;
Sanık hakkında 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçu nedeniyle verilen hükmün incelenmesinde, yerel mahkemece hükmolunan cezanın miktarı gözetildiğinde istinaf başvurusunun esastan reddine dair Bölge Adliye Mahkemesi kararının 5271 sayılı CMK"nin 286/2-a maddesi uyarınca temyizi mümkün olmadığından, 5271 sayılı CMK"nin 298. maddesi gereğince sanık müdafiinin temyiz isteminin reddine karar verilmiştir.
Sanık ... hakkında maktul ..."ya yönelik kasten öldürme suçundan kurulan mahkumiyet hükmünün sanık müdafii tarafından istinaf edilmesi üzerine yapılan incelemede; ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 12/06/2018 gün, 2018/1661 esas, 2018/1639 karar sayılı kararında isabetsizlik görülmediğinden sanık müdafiinin suçun niteliğine, vesaire yönelen ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının 5271 sayılı CMK"nin 302/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, aynı Kanunun 304/1. maddesi uyarınca dosyanın ... Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilamının bir örneğinin ise ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, hükmolunan cezaların miktarı ve temyiz incelemesi dışında tutuklulukta geçen süre göz önüne alınarak sanık müdafiinin tahliye talebinin REDDİNE, 10/09/2019 gününde Üye ...’ın suçun bilinçli taksirle öldürme olduğuna yönelen karşı oyu ile oy çokluğu ile karar verildi.
(M)
KARŞI OY:
Olay günü sanığın düğünde ateş etmesi sonucu, atılan mermilerden birinin maktule isabet etmesi ile ölüm neticesi meydana gelmiştir.
Sayın dairemizin çoğunluğu ile aramızdaki uyuşmazlık sanığın eyleminin olası kastla öldürme suçunu mu? yoksa bilinçli taksirle öldürme suçunu mu? oluşturduğu noktasında toplanmaktadır.
Olası kast 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile hukukumuza girmiş olup, TCK"nin 21/2 maddesinde, ""suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi halinde olası kast vardır."" olarak tarif edilmiştir. TCK"nin 21/2 maddesindeki bu tarif yeterli düzeyde açıklık taşımamakta, gerek uygulamada gerekse doktrinde tartışmalar yaratmaktadır.
Olası kast genel olarak ""olursa olsun"" kastı olarak tanımlanmaktadır. Bir şey olmayacağı inancıyla hareket edilmiş ise bilinçli taksirin söz konusu olacağı söylenmiştir. Neticenin kabullenildiği durumlarla, neticenin göze alındığı durumlarında olası kast olarak kabul edilmesi gerektiği görüşleri ileri sürülmüştür. Kuşkusuz bu görüşlerin doğru olduğu kabul edilmekle birlikte, olası kast bilinçli taksir ayrımını yapma noktasında yeterli olduklarını söylemek mümkün değildir.
Olası kast, kastın bir türümüdür? yoksa, hareketin temelinde kast olmasa bile, kastın var sayıldığı bağımsız bir suç türümüdür.? Bu durumun açıklığa kavuşturulması lazımdır. Olası kastı, kastın bir türü olarak kabul ettiğimizde, temel hareketin kastî olması gerektiği sonucu ortaya çıkar. Ancak olası kastı, kastın bir türü olarak algılamayıp ortaya çıkan neticeye göre hareket ederek belirlediğimizde yani kast olmadan da olası kastı var saydığımızda, kasttan soyutlanmış bir suç türü ortaya çıkar. Olası kastın, bağımsız bir suç türü olarak kabul edildiği durumda temel hareketin kastî olup olmadığına bakılmaksızın sonuca gidileceği için, olası kast kavramının daha geniş yorumlanması ve suçun kapsamının genişletildiği bir durum ortaya çıkacaktır. Bu nedenle olası kastı, kastın bir türü olarak kabul etmek daha doğru olacaktır.
Olası kastı sadece ""olursa olsun"" kavramıyla açıkladığımızda hem sonuca gitmek zorlaşacak hemde bilinçli taksir olarak kabul edilmesi gereken hallerde bu kavram içerisinde sayılarak, olası kast kavramının içine sokulacak, bu da haksız uygulamaları beraberinde getirecektir. Temel hareketin taksirli olduğu durumlarda sorun bulunmamaktadır. Temel hareket taksirli ise sonucunda oluşacak suçlar taksirli veya bilinçli taksirlidir. Temel hareket kastî ise burada nasıl bir ayrım yapılmalıdır. Kuşkusuz bilerek ve istenerek bir hareket yapılmış ise bu suç kasten işlenmiştir. Kasten işlenen suçlarda hem hareket kasten yapılmalı hem de gerçekleşen veya gerçekleşmesi istenen netice arzulanmış olmalıdır. Hareketin kasten olduğu ancak meydana gelen neticenin göze alınmadığı, kabullenilmediği haller ile göze alındığı ve kabullenildiği hallerin birbirinden ayrılması gerekmektedir. Şayet fail kasten bir hareket yaparken, kasten yaptığı hareketinin sonucunda meydana gelen neticeyi istememiş ancak neticeyi kabullenmiş ve göze almışsa burada olası kast vardır. Meydana gelen neticeyi istememiş ve katlanmayı göze almamışsa bu durumda bilinçli taksir vardır. Kasten yapılan hareketin sonucunda istenmeyen bir netice meydana gelmiş ise, failin mağdurda dahil olmak üzere bir başkasına karşıda netice suçun gerçekleşmesini istemediği hallerde bir başka deyişle neticelenen suç bakımından ne mağdura yönelik ne de bir başkasına yönelik bir kastı bulunmamakta ise bu durumda bilinçli taksir vardır.
Failin öngördüğü neticeyi istememiş olması ancak öngörülen neticenin gerçekleşmesi hukukumuzda bilinçli taksir olarak tarif edilmiştir. Olası kastla bilinçli taksirin ortak yönleri her ikisinde de neticenin öngörülüyor olmasıdır. Olası kast ile bilinçli taksiri ayıran nokta bilinçli taksirde neticenin istenmemiş olmasına rağmen gerçekleşmesi, olası kastta ise gerçekleşen neticenin dolaylı bir netice olması, bu neticenin gerçekleşmesini istemenin mutlak olmaması ancak bu netice ile ilgili olarak kayıtsız kalınmasıdır.
Olayımızda sanık düğünde havaya ateş etmiş ve istenmeyen bir netice meydana gelmiştir. Sanığın havaya ateş etmek şeklinde gerçekleşen hareketi kasta bağlı bir harekettir. Sanığın eylemi sonucunda ölüm neticesi meydana gelmemiş olsaydı, bu hareketinin karşılığı olan suç TCK"nin 170/1-c maddesinde tarifi yapılan genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçu olacaktı. Oysa sanığın istemediği bir netice meydana gelmiştir. Sanığın havaya ateş etmesi sırasında ne ölene karşı ne de 3. bir şahsa karşı kasti bir suç işlemek amacıyla hareket etmediği sabittir. Meydana gelen netice suç bakımından taksir söz konusudur. Bu taksirde bilinçli taksir düzeyindedir. Düğünde ateş etmek yanlış bir davranış biçimi olsa da ülkemizde gelinin ateş edip damadı vurduğu, babanın ateş edip çocuğunu vurduğu, kardeşin kardeşi vurduğu gibi örnekler çoktur. Bunların hiç birisinde de sonucuna katlanıldığını, sonucun göze alındığını söylemek mümkün değildir.
Bu gerekçelere bağlı olarak düğünde ateş eden sanığın, gerçekleşen ölüm neticesini istememesinin ancak sonucun gerçekleşmesinin bilinçli taksir olduğunu düşündüğümden sayın çoğunluğun eylemin olası kast olduğu yönündeki düşüncesine katılmıyorum.
... Muhalif Üye