9. Hukuk Dairesi 2011/45659 E. , 2013/16114 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
DAVA :Taraflar arasındaki, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, izin ücreti, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti, bayram ve genel tatil ücreti ile ücret alacaklarının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hüküm süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davalı avukatınca istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 28.05.2013 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı adına Avukat ... ile karşı taraf adına Avukat... geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı işçi, davalının Libya’da bulunan işyerinde belirli süreli iş sözleşmesi ile çalıştığını, iş akdinin işverence yazılı bildirimle haksız feshedildiğini ve Türkiye"ye gönderildiğini ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatı, ücret alacağı, fazla çalışma alacağı, ulusal bayram genel tatil alacağı, hafta tatili alacağı ile birleşen davada bakiye süreye ait ücret alacağının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı işveren, davacının ücretinin sözleşmede brüt 731,50 Libya Dinarı olarak belirtildiğini, tüm alacaklarının ödendiğini, kayıtsız şartsız ödemelerin kabul edildiğini, ücret alacağının olmadığını, taraflar arasındaki iş sözleşmesinin bir yıllık belirli süreli olduğunu, sözleşmenin İş Kanunu 17. maddesi hükmünce feshedildiğini, belirli süreli sözleşme nedeniyle ihbar tazminatı talep edilemeyeceğini, bir defa uzatılıp İş Kanunu 11/2 maddesindeki zincirleme şartının gerçekleşmediğini, belirsiz süreli sözleşmeye dönüşmediğinden kıdem tazminatı talebinin yerinde olmadığını bildirmiş, birleştirilen dava dosyasına ilişkin beyanlarında özetle; davacının bakiye süreye ilişkin,başka bir işyerinde çalışmak için çaba sarf etmediğini, kazanç elde etmekten kasten feragat ettiğini bu nedenle mahrum kalınan ücret talebinin yerinde olmadığını, isteğin reddi gerektiğini bildirmiştir.
Mahkemece, taraflar arasında belirli süreli iş sözleşmesinin bulunduğu ve süresinden önce işverence feshedildiği gerekçesiyle bakiye süreye ait ücret ve diğer işçilik alacaklarının kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararı yasal süresi içinde davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Uyuşmazlık taraflar arasındaki ilişkinin belirli süreli iş sözleşmesinin unsurlarını taşıyıp taşımadığı noktasında toplanmaktadır.
Belirli süreli iş sözleşmesinden söz edilebilmesi için sözleşmenin açık veya örtülü olarak süreye bağlanması ve yapılması için objektif nedenlerin varlığı gerekir.
Borçlar Kanunun 338. maddesinde, “Hizmet akdi, muayyen bir müddet için yapılmış yahut böyle bir müddet işin maksut olan gayesinden anlaşılmakta bulunmuş ise, hilafı mukavele edilmiş olmadıkça feshi ihbara hacet olmaksızın bu müddetin müruriyle, akit nihayet bulur” kuralı mevcuttur. Anılan hükme göre tarafların belirli süreli iş sözleşmesi yapma konusunda iradelerinin birleşmesi yeterli görüldüğü halde, 1475 sayılı yasa uygulamasında da Yargıtay kararları ile belirli süreli iş sözleşmelerine sınırlama getirilmiş ve sürekli yenilenen sözleşmeler bakımından ikiden fazla yenilenme halinde sözleşmenin belirsiz süreli hale dönüşeceği kabul edilmiştir (Yargıtay 9.HD. 7.12.2005 gün 2005/ 12625 E, 2005/ 38754 K).
İş güvencesi hükümlerinin yürürlüğe girmesiyle belirli - belirsiz süreli iş sözleşmesi ayrımının önemi artmış durumdadır (Yargıtay 9.HD. 13.6.2008 gün 2007/ 19368 E, 2008/ 15558 K.). 4857 sayılı İş Kanununun 11. maddesinde, “İş ilişkisinin bir süreye bağlı olarak yapılmadığı halde sözleşme belirsiz süreli sayılır. Belirli süreli işlerde veya belli bir işin tamamlanması veya belirli bir olgunun ortaya çıkması gibi objektif koşullara bağlı olarak işveren ile işçi arasında yazılı şekilde yapılan iş sözleşmesi belirli süreli iş sözleşmesidir. Belirli süreli iş sözleşmesi, esaslı bir neden olmadıkça, birden fazla üst üste (zincirleme) yapılamaz. Aksi halde iş sözleşmesi başlangıçtan itibaren belirsiz süreli kabul edilir. Esaslı nedene dayalı zincirleme iş sözleşmeleri, belirli süreli olma özelliğini korurlar” şeklinde düzenleme ile bu konudaki esaslar belirlenmiştir. Borçlar Kanunundaki düzenlemenin aksine iş ilişkisinin süreye bağlı olarak yapılmadığı hallerde sözleşmenin belirsiz süreli sayılacağı vurgulanarak ana kural ortaya konulmuştur.
Öte yandan 11.madde, 18 Mart 1999 da sosyal taraflar arasında imzalanan çerçeve antlaşması yasal nitelik kazandıran 1999/70 EC Konsey Yönergesi ile birlikte ele alınmalıdır.
Çerçeve sözleşmesinin 4. maddesinde ayrım gözetmeme ilkesi vurgulanmıştır. Buna göre, iş koşulları açısından, belirli süreli iş sözleşmesi ile çalışan işçilere, yapılacak farklı muamele esaslı nedenlere dayandırılmadığı sürece, yalnızca belirli süreli iş sözleşmesi ve iş ilişkisi ile çalışmadan dolayı, emsal kadrolu işçilerden daha kötü davranılmayacaktır.
5. maddede ise kötüniyete karşı önlem işlenmiştir. Birbirini takip eden belirli süreli iş sözleşmeleri veya istihdam ilişkisinden kaynaklanan istismarın önlenmesi için, istismarı önleyecek yasalar yoksa Üye Devletler sosyal taraflara danıştıktan sonra uluslararası yasalar, toplu sözleşmeler veya uygulamaya göre belli başlı bazı sektörlerin ihtiyaçları dikkate alınarak aşağıdaki tedbirlerden bazılarını alır.
1.(a) Bu türden akit veya istihdam ilişkilerinin yenilenmesinin haklı kılacak nesnel gerekçeler tespit edilmesi,
1.(b) Yinelenen belirli süreli iş sözleşmeleri veya istihdam ilişkilerinin azami toplam süresini belirlenmesi,
1.(c) Bu türden sözleşmesi veya istihdam ilişkisin kaç kez yenileneceğinin belirlenmesi.
1.2. Sosyal taraflara danıştıktan sonra Üye Devletler elverişli olan durumlarda belirli süreli iş sözleşmesi veya istihdam ilişkisinin
1.(a) Yenilenmiş sayılacağına,
2.(b) Belirsiz süreli iş sözleşmesi veya istihdam ilişkisi sayılacağına dair koşullar belirleyeceklerdir.
Öte yandan 1999/70 sayılı Konsey Direktifinin önsözünde (5), Essen Konseyi sonuç bildirgesi “çalışanların istemleri ve rekabetin gereklerini karşılayacak daha esnek bir iş örgütlenmesini özellikle göz önünde tutan istihdam yoğun büyüme” anlayışına uygun olarak alınması gerekli önlemleri vurgulamaktadır. 1999 yılı İstihdam Politikası Ana Hatları Hakkında 9 Şubat 1999 tarihli “Konsey Tavsiye Kararı, Sosyal tarafları işletmeleri daha verimli ve rekabetçi kılmak ve esneklik ile iş güvenliği arasında gereken dengeyi sağlayabilmek amacıyla bulundukları her düzeyde esnek çalışma düzenlemeleri dahil iş örgütlenmesinin modernize edilmesi için sözleşme görüşmeleri yapmaya çalışmıştır.” Hizmet ilişkisine İşveren Tarafından Son Verilmesi Hakkında 158 sayılı Uluslar arası Çalışma Sözleşmesine göre; bu sözleşmenin koruyucu hükümlerinden kaçınmak amacıyla belirli süreli iş sözleşmesi yapılmasına karşı yeterli güvenceler alınması gerektiği vurgulanmıştır (m 2/3).
Gerek 158 sayılı İLO Sözleşmesi, gerek 1699/70 sayılı Konsey Direktifi bir taraftan esnek çalışmayı özendirirken diğer taraftan güvenliğe yer vererek bir denge amaçlanmıştır. Başka bir anlatımla esnek çalışma modellerin kötüye kullanılmaması gereğini vurgulamıştır.
Sözü edilen normatif dayanaklara göre işçinin niteliğine göre sözleşmenin belirli ya da belirsiz süreli olarak değerlendirilmesi imkanı ortadan kalkmıştır. Buna karşın yapılan işin niteliği belirli süreli iş sözleşmesi yapılabilmesi için önemlidir. Yasada belirli süreli işlerle, belirli bir işin tamamlanması veya belli bir olgunun ortaya çıkması gibi objektif koşullara bağlı olarak belirli süreli iş sözleşmesi yapılabilecektir.
4857 sayılı İş Kanununun 11. maddesinde esaslı bir neden olmadıkça belirli süreli iş sözleşmelerinin birden fazla üst üste (zincirleme) yapılamayacağı kuralı ile belli bir koruma sağlanmak istenmiştir. Belirli süreli iş sözleşmesinin yapılması ve yenilenmesi, işçinin iş güvencesi dışında kalması için kullanılamaz. Belirli süreli iş sözleşmelerinde, 4857 sayılı Yasanın 15. maddesinde belirtilen sürenin aşılmaması koşuluyla deneme süresi konulabilir.
Somut olayda davacı ile yapılan iş sözleşmesinde sözleşmenin belirli süreli olması yönünde herhangi bir objektif nedene dayanılmadığı anlaşılmaktadır. Davacının salt yurt dışında çalışan işçi olması belirli süreli iş sözleşmesi yapılmasını gerektirmez. Davacı işçi Libya’da bulunan şantiye işyerinde süreli bir görev üstlenmiş olup, belirli süreli iş sözleşmesinin yapılmasını ya da yenilenmesini gerektiren objektif nedenler bulunmamaktadır. Davalı işveren cevap dilekçesinde iş sözleşmesinin belirli süreli olduğu yönünde bazı açıklamalara yer vermiş ise de, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 11. maddesinde belirli süreli iş sözleşmesi yapılması ve yenilenmesine dair kriterler mutlak emredici olarak düzenlenmiş olmakla bu konuda tarafların iradelerinin birleşmesi sözleşmeyi belirli süreli hale getirmez.
Yapılan açıklamalara göre davacı işçinin bakiye süreye ait ücret alacağının reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde talebin kabulü hatalı olup kararın bu yönden bozulması gerekmiştir.
3- Davacı işçinin davalıya ait Libya işyerinde ücretini her ay yabancı para karşılığı Türk Lirası olarak almak suretiyle çalıştığı anlaşılmaktadır. Bilirkişi raporunda fazla çalışma, hafta tatili ile bayram ve genel tatil ücretleri Amerikan Doları üzerinden hesaplanmış, daha sonra Türk Lirasına çevrilmiştir. Davacının ücretinin Amerikan Doları karşılığı Türk Lirası olarak ödenmiş olması karşısında her ay döviz kuru üzerinden işçinin hak ettiği ücret Türk Lirası olarak bulunmalı ve buna göre hesaplama yapılmalıdır. Fazla çalışma, hafta tatili ile bayram ve genel tatil alacaklarının doğrudan yabancı para üzerinden hesabı hatalıdır.
Sonuç: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeple BOZULMASINA, davalı yararına takdir edilen 990.00 TL.duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 28.05.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.