21. Hukuk Dairesi 2020/1490 E. , 2020/2015 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:İş Mahkemesi
TÜRK MİLLETİ ADINA
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istem bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.Hükmün davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenler ile temyiz kapsam ve nedenlerine göre; davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
2- Dava, sigortalının iş kazası sonucu sürekli iş göremezliğe uğraması nedeniyle maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28/11/2019 tarih ve 2016/21-1912 Esas - 2019/1235 Karar sayılı kararında eldeki davada davacının meydana gelen kazada ağır kusuru bulunduğundan bahisle illiyet bağının kesildiğinden söz edilemeyeceği, hâl böyle olunca, yerel mahkemece verilen direnme kararının usul ve yasaya uygun olduğu, ancak bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının Özel Dairece incelenmediğinden, bu yönde inceleme yapılmak üzere dosya dairemize gönderilmekle, yerel mahkemece bir önceki kararda direnilmek suretiyle, davacı lehine 76.520,52 TL maddi tazminat ile 40.000,00 TL manevi tazminatın iş kazası tarihi olan 14/12/2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verildiği anlaşılmıştır.Taraflar arasındaki uyuşmazlığın pasif devrenin başlangıcı ve SGK tarafından yapılan geçici iş göremezlik ödeneğinin tenzili noktasında toplandığı anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere tazminatın saptanmasında, zarar ve tazminata doğrudan etkili olan işçinin net geliri, PMF yaşam tablosuna göre bakiye ömrü, işgörebilirlik çağı, işgöremezlik ve müterafih kusur oranları, Sosyal Sigortalar tarafından bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değeri gibi tüm verilerin hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde öncelikle belirlenmesi gerektiği tartışmasızdır. Öte yandan tazminat miktarı; işçinin ve destek görenin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluştuğu yönü ise söz götürmez. Başka bir anlatımla, işçinin günlük net geliri tesbit edilerek bilinen dönemdeki kazancı mevcut veriler nazara alınarak iskontolama ve artırma işlemi yapılmadan hesaplanacağı, bilinmeyen dönemdeki kazancının ise; yıllık olarak %10 arttırılıp %10 iskontoya tabi tutulacağı, 60 yaşına kadar (aktif) dönemde, 60 yaşından sonrada bakiye ömrüne kadar (pasif) dönemde elde edeceği kazançların ortalama yöntemine başvurulmadan her yıl için ayrı ayrı hesaplanacağı, yapılan hesabın farazi verilere dayandığı, bu yönüyle bilinen somut bir durumun varlığında farazi verilere göre hesap yapılamayacağı bu cümleden olmakla emekliliğin 60 yaşından önceki bir tarihte vaki olduğunun anlaşılması halinde, bilinen bu tarihin pasif devre başlangıcı olarak esas alınmak suretiyle hesap yapılması gerektiği dairemizin yerleşmiş görüşlerindendir.
Öte yandan maddi tazminatın hesabında SGK’dan bağlanan gelirin ve yapılan ödemenin de dikkate alınması gerektiği, bu hususta davanın yasal dayanağını, 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 55. maddesinin oluşturduğu anılan maddede “Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez.” hükmüne yer verildiği görülmektedir.Adalet Komisyonu"nun 55. madde gerekçesine göre; “sosyal güvenlik ödemelerinin, denkleştirme (indirim) işlevi görebilmesi, onun sorumluluğu doğuran olaya sebebiyet verenlere rücu edilebilmesine bağlıdır. Bu kural gereği, rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri; teknik arıza, tam kaçınılmazlık hallerindeki ödemeler, bu tazminatlardan indirilemez. Bağlanan gelirlerin, işçinin kusuru ve kaçınılmazlık gibi nedenlerle rücu edilemeyen kısmı da indirilemez. Bir kısmı rücu edilemeyen miktar dahi denkleştirilemeyeceği gibi, zarar görenin kusuruna (müterafik kusura) yansıyan sosyal güvenlik ödemeleri, tahsis tarihinden sonra meydana gelen sosyal güvenlik ödemelerindeki artışlar, kısmi kaçınılmazlık ve teknik arıza halindeki ödemeler ve benzerleri rücu edilemediğinden bu miktarlar dahi denkleştirilemez.” Öte yandan, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kanunun 2. maddesine göre “Türk Borçlar Kanununun kamu düzenine ve genel ahlaka ilişkin kuralları, gerçekleştirildikleri tarihe bakılmaksızın bütün fiil ve işlemlere uygulanır” Dairemizin ve giderek Yargıtay"ın yerleşmiş görüşleri, Kurumca bağlanan gelirlerin peşin sermaye değerinin ve geçici iş göremezlik ödeneklerinin hesaplanan zarardan indirilmesi, Kurumun rücu hakkının korunması ve mükerrer ödemeyi önleme ilkesine dayandığından, kamu düzenine ilişkin olarak kabul edilmiştir. Kaldı ki, 6098 sayılı Kanunun 55. maddesi de emredici bir hükme yer verdiğinden gerçekleştiği tarihe bakılmaksızın tüm fiil ve işlemlere uygulanmalıdır.
Somut olayda davacının SGK kaydına göre 17/10/2009 tarihinden itibaren emeklilik aylığı aldığı dikkate alınarak, bu tarihten itibaren pasif devre hesabı yapılması gerekirken, varsayıma göre 60 yaşını ikmal edeceği tarihten itibaren pasif devre hesabı yapılması, öte yandan SGK tarafından davacıya bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinin rücuya kabil kısmı tenzil edilmişken, geçici iş göremezlik dönemi için SGK tarafından yapılmış olan ödemenin araştırılarak maddi tazminat hesabından tenzil edilmemesi hatalı olmuştur.
Bu açıklamalar doğrultusunda, mahkemece yapılacak iş, hükme esas alınan 20/03/2014 tarihli hesap raporundaki veriler dikkate alınarak, bu hesap raporunda pasif devre başlangıcı olarak 17/10/2009 tarihini esas almak, bu raporda bilinen devre sonu olarak esas alınan 15/12/2014 tarihini ileri çekmemek ve bu tarihten sonra yürürlüğe giren asgari ücretteki farkları rapora yansıtmamak, öte yandan araştırılarak dosya kapsamına dahil edilecek geçici iş göremezlik ödeneğinin rücuya kabil kısmının da ilk peşin sermaye değerli gelirin rücuya kabil kısmının tenzil edildiği gibi bu tazminat hesabından tenzil etmek suretiyle davacının maddi tazminat alacağını belirleyerek sonucuna göre maddi tazminat alacağı ile ilgili bir karar vermekten ibarettir. Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgular dikkate alınmadan, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 08/06/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.