20. Hukuk Dairesi 2019/3515 E. , 2019/6892 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava dilekçesinde, davalı apartman yönetiminin zemin katta bulunan dairesinin arka ve yan tarafında bulunan alana projesine aykırı olarak parke döşettiğini, bu nedenle dairesinin yere gömülmesine neden olduğunu, bunun sonucunda dairesinin dış duvarlarının pis su ile kaplanmasına sebep olduğunu, dairesinin sıvalarının bozulduğunu, boyalarının kabardığını, karşı daire ile kendi dairesi ortasında bulunan koridora yönetici tarafından kasten tekniğine uygun olmayan rögar yaptırıldığını, taşınmazının pis kanalının kokmaya başladığını, bu nedenlerle kendisine verilen maddi ve manevi kayıpların zarar ve ziyanının karşılanmasına, dairesi etrafındaki yükseltilmiş olan zeminin proje kotuna getirilmesine karar verilmesi istenilmiştir.
Mahkemenin 27/04/2016 tarih ve 2014/551 E. - 2016/370 K. sayılı kararı ile davanın usulden reddine karar verilmiş söz konusu ilamın davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 30/04/2018 tarih ve 2017/4223 E. - 2018/3195 K. sayılı ilamı ile "Davacının amacının dava dilekçesinde belirtildiği şekilde hukuka aykırı yapılan işlemler sonucu oluşan zararın giderilmesi ve projeye göre soruna çözüm bulunması istekli olduğu anlaşılmakla taşınmazda yapılan tadilattan dolayı zarar gören davacının projeye uygun olarak yapılması gerekli onarımın ve oluşan zararın tespit edilerek onarımın yapılması konusunda yöneticiye yetki verilmesi ayrıca onarımın gerçekleşmemesi halinde davacıya da bu hususta yetki verilmesi, masrafların ve zararların tespit edilmesi, projeye aykırı yapılan işlerin kat malikleri kurulu kararına aykırı olarak davalı tarafından gerçekleştirildiğinin tespit edilmesi halinde davalının da sorumluluğuna gidilebileceği hususu değerlendirilerek taşınmazın mimari projesi, yönetim planı ve alınan kararlar hep birlikte değerlendirilerek keşif ve bilirkişi raporu ile oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmediğinden" hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde davanın kısmen kabul kısmen reddi ile, .... caddesi, ... apartmanı, ..... adresinde bulunan davacının dairesi ile karşı daire arasında yapılan logar ile arka ile yan bahçeye yönetim tarafından yapılan kanalların kaldırılma talebinin kabulüne, eski hale getirmek için kararın kesinleşmesinden itibaren davalı apartman yönetimine 30 günlük süre verilmesine, bu süre içinde davalı eski hale getirmediği takdirde aynı koşullarda yerine getirmesi için davacıya icra infaz yetkisi verilmesine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
6100 sayılı HMK"nın geçici 3. madde 1. fıkrasına göre; bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2. maddesi uyarınca Resmî Gazetede ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. 2. fıkrasına göre; bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. Bu kararlara ilişkin dosyalar bölge adliye mahkemelerine gönderilemez. 3. fıkrasına göre; bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır.
Dosya içerisindeki belgelerin incelenmesinde; .... Sulh Hukuk Mahkemesince 23/01/2019 tarihli 2018/684 E. - 2019/34 K. sayılı kararı her ne kadar tebliğden itibaren 2 hafta içinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verildiği anlaşılmışsa da aynı mahkemece daha önce 27/04/2016 tarihinde verilen 2014/551 E. - 2016/370 K. sayılı kararın Yargıtay 20. Hukuk Dairesince incelenerek 2017/4223 E. - 2018/3195 K. sayılı kararıyla bozulmasına karar verildiği görülmekle; 6100 sayılı HMK"nın geçici 3/2. maddesi uyarınca bölge adliye mahkemelerinin görevli olmadığı ve 1086 sayılı HUMK"nın uygulanması gerektiğinden ilgili kararın istinaf yoluna değil temyiz yoluna tabi olduğu tespit edilmiştir.
..... Sulh Hukuk Mahkemesinin 2018/684 E. - 2019/34 K. sayılı kararı, davacıya 11.03.2019 tarihinde tebliğ edilmiş, ancak yasal 8 günlük süreden sonra 22.03.2019 tarihinde karar temyiz edilmiştir. Bu durumda HUMK"nın 437. maddesi hükmünde öngörülen 8 günlük temyiz süresi geçmiş bulunduğundan, 01.06.1990 gün ve 1989/3 E. - 1990/4 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca temyiz isteminin süreden REDDİNE, temyiz harcının istek halinde iadesine 25/11/2019 günü oy çokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Temyiz incelemesinde 1086 sayılı HUMK’nın uygulanması gerektiği, sulh mahkemesi kararlarının temyiz süresinin tebliğden itibaren 8 gün olduğu açıktır.
Ne var ki; Sulh Hukuk Mahkemesi, kısa kararında, karara karşı temyiz yolu açık olmak üzere ve temyiz süresi "8 gün" olmasına rağmen istinaf yasa yolu açık olmak üzere "iki hafta" olarak belirlemiş, bu hüküm kararı temyiz eden davacıya 11/03/2019 tarihinde tebliğ edilmiş, mahkemenin belirlediği iki haftalık sürede ancak yasal 8 günlük süreden sonra 22.03.2019 tarihinde karar temyiz edilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, kanun yolu başvurusunda, mahkemece hatalı belirlenen sürenin mi, kanunda belirlenen sürenin mi uygulanması gerektiği, mahkeme kararında belirtilen sürenin kabul edilmemesi halinde adil yargılanma hakkı kapsamında yer alan mahkemeye erişim hakkının engellenip engellenmediğinin incelenmesi gerekir.
Anayasanın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş, yine taraf olduğumuz, Avrupa İnsan HaklarıSözleşmesinin 6. maddesinde de, herkesin kişisel hak ve yükümlülükleriyle ilgili her türlü iddiasını mahkeme önüne getirme hakkı güvence altına alınmış olup, bu madde kapsamında, mahkeme kararlarına karşı kanun yolu başvurusunda bulunma hakkı, adil yargılanma hakkı kapsamındadır.
Yasal düzenlemeler ve belirtilen olgular ışığında değerlendirildiğinde; davalılar, mahkemenin kısa ve gerekçeli kararında belirtilen süreye uyarak, bu süre içinde temyiz başvurusunda bulunmuştur. Hâkim, uyuşmazlıkta uygulanacak kanun hükmünü tespit edip uygulamakla yükümlüdür (1086 sayılı HUMK.m.76, 6100 sayılı HMK 33. maddesi). Mahkemenin, kanun yolunu ve süresini taraflara doğru gösterme yükümlülüğü gözönüne alındığında, mahkeme tarafından kanun yolunun ve süresinin hatalı gösterilmesi sonucu davanın taraflarının kanun yolu başvuru talebinin süreden reddedilmesi, hatanın tüm sonuçlarının davanın taraflarına yüklenmesi, adil yargılanma hakkı kapsamında adalete erişim hakkının sınırlandırılmasıdır.
Anayasanın 40. maddesinin ikinci fıkrası ve 6100 sayılı Kanunun 297. maddesinin (ç) bendi uyarınca, hükümde, kanun yolları ve süresinin gösterilmesi bir zorunluluk olduğu gibi HMK"nın 297/2. fıkrasında “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” vurgusu yapılmıştır. Yargı kararlarına karşı başvurulacak kanun yolu ile süresinin hükümde açıkça ve doğru olarak gösterilmemiş olması bu hakkın etkin bir şekilde kullanılmasını doğrudan engelleyecek ve hak arama hürriyetinin ihlal edilmesine sebep olacaktır.
Her ne kadar kanun yolu ve süresi, ilgili kanun maddelerinde açıkça belirtilmiş ise de, yargı organlarının yanlış yönlendirmesi sonucunda ilgililerin hak kaybına uğramayacağının kabul edilmesi gereklidir.
Karardaki yanlış yönlendirmenin hak kaybına yol açacağı açıktır, kanun yolunun ve kanun yoluna başvurma süresinin yanlış gösterilmesi bozma sebebi olmalıdır. Hakimin lehe verdiği karar hak sahibinin hak kaybına yol açacak şekilde yorumlanamaz. Kararın hüküm kısmı bir bütün olarak temyize tâbidir.
Bu gibi hallerde, usul kurallarının mahkemeye erişim hakkını kısıtlayacak şekilde katı uygulanmaması, mahkemenin kanun yolu ve süresini hatalı belirlemesi halinde, kararda belirtilen süreye uyularak yapılan kanun yolu başvurusunun, adil yargılanma hakkı ve mahkemeye erişim hakkı kapsamında süresinde yapıldığının kabul edilmesi gerektiği görüşünde olduğumdan, temyiz başvurusu süresinde kabul edilerek, temyiz incelemesinin yapılması gerektiğini düşündüğümden, sayın çoğunluğun kararına katılamıyorum.