3. Hukuk Dairesi 2020/5833 E. , 2021/4561 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 18. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 29. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen tazminat davasının reddine dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; 1989 yılında satış sözleşmesi ile 200 m2 arsa, 30 m2 si yol payı olan taşınmazı dava dışı üçüncü kişiden satın aldığını, 1996 tarihinde tapulandırma ve imar uygulamaları çerçevesinde zilyetliği bulunan 230 m2 için (DOP kesintisi sonucu 169,45 m2) belediyece 57.575 TL olarak belirlenen tapu bedelini 1996 yılı ağustos ayından 1997 yılı nisan ayı dahil olmak üzere taksitle ödediğini, 2007 yılında imar planı sonucunda taşınmazın tapuda 7620 nolu parsel ve 261 m2 olarak belirlendiğini, bu parselin içerisinde kendisine sadece 92/2400 hissesi karşılığı olan 10.01 m2 lik yerin tapu senedinin verildiğini, kalan yerlerin dava dışı üçüncü kişiler adına tescil edildiğini, böylece belediyenin hatalı uygulaması sonucu karşılıksız kalan 230-10.01=219,99 m2 için belirlenecek bedelin denkleştirici adalet ilkesi gereği ya da imar uygulaması nedeniyle karşılıksız kalan 169,45-10.01=159,44 m2 için belirlenen bedelin bugüne uyarlanması sonucu ortaya çıkacak miktarın şimdilik 10.000 TL"sinin, hak ediş tarihinden itibaren uygulanacak yasal faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir.
Davalı, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre zamanaşımı süresinin dolduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince; davacının 2007 yılından itibaren yasada öngörülen bir yıllık süre içerisinde sebepsiz zenginleşmeye dayalı olarak tazminat davası açması gerekirken 21/12/2016 tarihinde dava açtığı, 818 Sayılı Borçlar Kanunu"nun 66. maddesi gereğince zamanaşımının gerçekleştiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; karara karşı, davacı tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
Bölge adliye mahkemesince; davacının iddiasına göre ayıp açık olup, 6098 sayılı TBK"nın 231 ve 238. maddesinde öngörülen zamanaşımı süresi içerisinde dava açılmadığından davanın zamanaşımı nedeniyle reddine yönelik kararda bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden; davacı tarafından gayrimenkul satış sözleşmesi ile satın alınan ... 14 pafta 1152 nolu 230 m2 lik kadastral parselin imar uygulamaları çerçevesinde tapulandırma çalışmaları için davalı belediyeye 1996-1997 yıllarında toplam 57.575 TL (eski para TL) ödendiği, yapılan imar uygulama işlemi neticesinde söz konusu taşınmazın 7620 ada 5 nolu parsel olup yüzölçümünün 261,15 m2 olduğu, parselin 92/2400 hissesinin (10,01 m2) davalı belediye adına tescil edildiği, söz konusu parselde bulunan belediyeye ait hissenin de 25/11/2014 tarihinde davacı adına devrinin yapıldığı anlaşılmaktadır.
Tapulu taşınmazın satışına ilişkin sözleşme, resmi biçimde yapılmadığından, hukuken geçersizdir (TMK md.706, BK.md.213, Tapu Kanunu md.26 ve Noterlik Kanunu md.60). O nedenle, geçerli sözleşmelerde olduğu gibi taraflarına hak ve borç doğurmaz. Bu durumda taraflar, verdiklerini haksız iktisap kuralları gereğince geri isteyebilirler. Ancak, taraflar arasında harici de olsa bir sözleşme olduğundan dava BK"nın 125.maddesine (6098 sayılı BK."nun 146.maddesine) göre on yıllık zamanaşımına tabidir. Ayrıca, zamanaşımı borcun muaccel olması ya da ifanın imkansız hale geldiği tarihte başlar.
Somut olayda; davacının dava dışı üçüncü kişiden satın aldığı 230 m2 lik taşınmaz için tapulandırma imar uygulamaları çerçevesinde davalı belediyeye 57.575 TL ödemesine rağmen davacı adına 10,01 m2 lik yerin tapuya 12/04/2007 tarihinde tescil edildiği nazara alındığında davacının ifanın imkansız olduğunu öğrendiği tarihin 12/04/2007 olarak ilk derece mahkemesince kabul edilmesi isabetli görülmüştür. Ancak, mahkemece ifanın imkansız hale geldiği 12/04/2007 tarih ile işbu davanın açıldığı 21/12/2016 tarih arasında on yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı gözetilmeksizin karar verilmesi doğru görülmemiştir.
O halde, ilk derece mahkemesince; davanın açıldığı tarih itibariyle zamanaşımı süresinin dolmadığı gözetilerek, işin esasının incelenmesi ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, HMK"nın 373/1. maddesi uyarınca, işbu karara karşı davacı tarafından yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK"nın 373/1. maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanun"un 371. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 22/04/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.