3. Hukuk Dairesi 2020/5977 E. , 2021/4562 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 18. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 18. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen alacak davasının reddine dair verilen hüküm hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmiş, bölge adliye mahkemesince ek kararla temyiz isteminin reddine karar verilmesi üzerine bu kez davacı tarafından ek karara karşı temyiz yoluna başvurulmuş olmakla; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalıların murisi... ile 27.11.1991 tarihinde noterde düzenleme şeklinde taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesi imzalandıklarını, murisin öldüğünü sonradan öğrendiğini, davalını geçen süreye rağmen intikal, taksim, resmi ifraz işlemlerini de yapmadığını, gelinen aşama itibariyle tapunun adına tescilinin mümkün olmadığını ileri sürerek; taşınmaz satış vaadi sözleşmesine konu parselin 300/28500 payının bilirkişi tarafından belirlenecek bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı; zamanaşımı süresi dolduğunu savunarak; davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesince; davacının istirdat hakkının taşınmazın hazine adına tescil edildiği 25.07.1996 tarihi itibariyle başlayıp 26.07.2006 tarihinde zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle davanın zamanaşımından reddine karar verilmiş; karara karşı, davacı tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
Bölge adliye mahkemesince; tapu sicil kayıtlarının aleni olup taşınmazın 25.07.1996 tarihinde hazine adına tescil edildiğini, bu tarih itibariyle ifa imkansız hale geldiğini, dava tarihi itibariyle 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun esastan reddine kesin olmak üzere karar verilmiş; hükmün, davacı tarafın temyizi üzerine bölge adliye mahkemesince temyiz yolu açık olmadığı gerekçesiyle 02.12.2019 tarihli ek kararı ile temyiz dilekçesinin reddine karar verilmiş, ek karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Davacı tarafın ek karara yönelik temyiz itirazının incelenmesinde;
Davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacak miktarının tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenemediği, bu nedenle asgari bir miktar belirtilerek belirsiz alacak davası açıldığı, yargılama sırasında alacağın miktarı bilirkişi raporu ile 79.736,84 TL olarak belirlendiği ancak davacı tarafın davanın başında belirtmiş olduğu talebini arttırmadığı anlaşılmakla davanın zamanaşımı nedeniyle reddine yönelik ilk derece mahkemesince verilen hükmün temyiz kesinlik sınırı içinde bulunmadığından bölge adliye mahkemesinin davacı tarafın temyiz dilekçesinin reddine ilişkin 02/12/2019 tarihli ek kararının kaldırılmasına, davacı vekilinin esasa ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine karar verilmiştir.
2- Davacı tarafın esasa yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde; Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 27.11.1991 tarihli taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesine dayanmaktadır.
Taşınmaz satış vaadi sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. (TBK 146.) maddesi hükmü gereğince on yıllık zamanaşımı süresi uygulanır ve bu sürenin işlemeye başlayacağı tarih sözleşmenin ifasının imkansız hale geldiği tarihtir. Alıcının/tüketicinin ferağ ümidinin bittiği tarihten itibaren bedelin geri alınması için dava açma hakkı başlar. Bu hukuki esaslar YİBKnın 7.6.1939-31/47 sayılı kararı ile kabul edilmiştir.
Somut olayda; taşınmaz satış vaadi sözleşmesine konu taşınmazın 25.07.1996 tarihinde Maliye Hazinesi adına tarla vasfıyla hükmen tescil edildiği, hükmen tescil kararının dayanağının Maliye Hazinesi tarafından davalıların murisi aleyhine açılan tapu iptal ve tescil davasına ilişkin 09.04.1985 tarihli mahkeme kararı olduğu, dava konusu parselin tarla olan vasfının 10.04.2000 tarihinde tapu kayıtlarında orman olarak değiştirildiği, 6292 sayılı yasa kapsamında doğrudan satış talebiyle davacının Milli Emlak Dairesine Başkanlığına 24.01.2013 tarihinde başvurduğu, Defterdarlığın 06.11.2014 tarihli yazısı ile talebinin kabul edilmeyeceğini böylece sözleşmenin ifasının imkansız hale geldiğini öğrendiğini beyan ettiği birlikte değerlendirildiğinde söz konusu mahkeme kararının 25.07.1996 tarihine kadar tapuya işlenmediği ve bu süre içerisinde davacı ile davalıların murisi arasında 27.11.1991 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi imzalandığı, davacının tapu iptal ve tescil davasında taraf olmadığı, akıbeti hakkında bilgisinin olamayacağı ve mahkeme kararının yaklaşık 11 yıl sonra tapuya tescil edildiği ve 6292 sayılı yasa kapsamında doğrudan satış talebinde bulunduğu ancak bu talebinin Defterdarlığın 06.11.2014 tarihli cevabı ile reddine karar verildiği ve bu tarih itibariyle sözleşmenin ifasının imkansız hale geldiği nazara alındığında zamanaşımı süresi içerisinde davanın açıldığı kabul edilerek mahkemece işin esasına girilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde zamanaşımı nedeni ile davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, HMK"nın 373/1. maddesi uyarınca, işbu karara karşı davacı tarafından yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK"nın 373/1. maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanun"un 371. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 22/04/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.