Esas No: 2013/599
Karar No: 2014/190
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/599 Esas 2014/190 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi : GAZİOSMANPAŞA 3. Asliye Ceza
Günü : 19.03.2007
Sayısı : 1081-375
Silahlı tehdit suçundan sanık T.. Ö.. hakkında açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda eylemin 5237 sayılı TCK"nun 106/1-2. cümlesi kapsamında kalan tehdit suçunu oluşturduğunun kabulü ve mağdurların şikayetçi olmadıkları gerekçesiyle kamu davasının düşürülmesine ilişkin, Gaziosmanpaşa 3. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 19.03.2007 gün ve 1081-375 sayılı hükmün katılan Z.. B.. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 06.02.2012 gün ve 25869-1935 sayı ile;
"Tehdit suçunda mağdurun sadece gerçek kişiler olabileceği ve bir tüzel kişilik olan Z.. B.. A.Ş."nin suçtan doğrudan doğruya zarar görmediği, bu nedenle davaya katılma hakkı bulunmadığı halde mahkemece yasaya aykırı gerekçeyle kamu davasına katılan olarak kabulünün, şikayetçiye yasa yoluna başvurmak hak ve yetkisini kazandırmadığı anlaşıldığından, 5320 sayılı Yasanın 8/1 ve 1412 sayılı CMUK’nun 317. maddesi uyarınca şikayetçi Z.. B.. A.Ş. vekilinin tebliğnameye aykırı olarak, temyiz isteğinin reddine" karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 22.03.2012 gün ve 244998 sayı ile;
“Sanık, Gaziosmanpaşa Z.. B.. 500 Evler Şubesi"ne 06.02.2006 günü saat 14.45"de giderek, banka şubesinde güvenlik görevlisi olarak görev yapan Yaşar .."tan banka müdürünün yerini sormuş, müdüriyet katına çıkarak müdür Bülent .."a 3.500.00 TL kredi kullanacağını söylemiş, mağdur Bülent"ten kredi için kredi servisine başvurması gerektiği cevabını almış, şube müdürü Bülent"in yanından ayrılarak, kredilerden sorumlu Murat ve Zeyni .."ın yanına gitmiştir. Murat sanığa kredi alma koşulları konusunda açıklamada bulunmuştur; yapılan açıklamalardan memnun olmayan sanık Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Başsavcılığı adli emanetinin 2006/218 sırasında kayıtlı halk arasında kuru sıkı olarak adlandırılan tabancayı oturduğu yerden ayağa kalkarak, belinden çıkarıp namlu yatağına mermi sürme hareketini yaparak, mağdur Zeyni"ye ve diğer mağdurlara doğrultarak; "müdür bey ben 3.500.00 TL borç istiyorum" demiştir. Müdür Bülent, sanığa yardımcı olacağını, üst katta paranın olmadığını, vezne için aşağıya inilmesi gerektiğini söyleyerek, sanıkla birlikte bankanın alt katına inmişlerdir. Bankanının alt katına inme sırasında da sanık elinden tabancayı bırakmamıştır. Mağdur Bülent"le sanık birlikte vezneye yönelmişlerdir. Mağdur Bülent sanığa "para sayım, işleminin uzayacağını" söylemiştir. Bekleme sırasında sanığa çay ikram ederek, onu oyalamaya zaman kazanmaya başlamıştır. Mağdur Bülent tarafından oyalanma sürecinde, sanık mağdur Bülent"e "ev sahibine, mobilyacıya, başka yerlere borcum var, 30 günlük bebeğim var, iki gündür eşimi ve çocuklarımı görmedim, mutlaka 3,5 milyar lira para bulmam gerekiyor, bunun için her şeyi göze aldım, çok zor durumdayım" demiştir. Sanık, banka görevlileri tarafından yapılan ihbar üzerine, banka şubesine gelen güvenlik görevlileri tarafından etkisizleştirilerek yakalanmıştır.
3.500.00 TL bireysel krediyi almak için başvuruda bulunan, kredi şartları kendisine anlatılan ancak kredi şartlarını yerine getiremeyeceğini anlayınca gerçek bir silahın görünüm itibarıyla tüm özelliklerini taşıyan, kuru sıkı tabanca olarak nitelendirilen gaz tabancasını belinden çıkarıp, mağdurlara doğrultarak 3.500.00 TL"ye gereksimi olduğunu, bu paranın kendisine borç olarak ödenmesi dayatmasında bulunan sanığın eyleminin hedefinin Z.. B.. A.Ş. tüzel kişiliğinin mal varlığı olduğu konusunda herhangi bir şüphe bulunmamaktadır.
Somut olay bağlamında Z.. B.. A.Ş. tüzel kişiliğinin, 5271 sayılı CMK"nun Madde 237 - "(1) Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler." madde ve fıkrası bağlamında suçtan doğrudan zarar gören tüzel kişi konumunda bulunmaktadır. Yerel mahkemece CMK"nın 237 ve 238. maddeleri çerçevesinde Z.. B.. A.Ş. tüzel kişiliğinin suçtan doğrudan zarar gören konumuyla davaya katılan sıfatıyla kabulüne karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Zira katılan vekili 29.05.2007 havale tarihli temyiz dilekçesinde: "sanık elindeki silahı doğrultarak banka personelini tehdit etmiş ve talep ettiği kredi tutarı kadar paranın hemen kendisine verilmesini talep etmiştir." anlatımına yer vererek; sanığın eyleminin kanıtlanması durumunda 5237 sayılı TCK"nın 149/1-a,d, 35 maddelerine yaptırım altına alınmış nitelikli yağma suçunu oluşturabileceğini, bu suça ilişkin kanıtları toplamanın, toplanan kanıtların tartışılması ve değerlendirilmesinin madde bakımından yüksek dereceli ağır ceza mahkemesinin görevinde olduğunu; bu bağlamda 5271 sayılı CMK"nın 3, 5; 5235 sayılı Kanunun 12. maddeleri çerçevesinde mahkemenin görev durumunun da tartışılması gerektiğini ima yollu ifade etmek istemiştir.
Kamu davasına konu fiil ve bu fiil neticesinde meydana gelen somut olay çerçevesinde, Gaziosmanpaşa 3. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından icra edilen 19.03.2007 tarihli duruşmada Z.. B.. A.Ş. tüzel kişiliğinin kamu davasına katılan olarak kabulüne ilişkin olarak verilen ara kararında CMK"nın 234, 237 ve 238. maddelerine bir aykırılık teşkil edecek bir durum söz konusu değildir.
Yüksek Yargıtay 4. Ceza Dairesi"nin 14.02.2012 Tarih ve 2010/1306-2012/2704 Esas ve Karar sayılı kararında belirtilen: "Tehdit suçunda mağdurun yalnızca gerçek kişiler olabileceği ve bir tüzel kişilik olan Z.. B.. A.Ş."nin suçtan doğrudan zarar görmediği, bu nedenle davaya katılma hakkı bulunmadığı halde mahkemece yasaya aykırı gerekçeyle kamu davasına katılan olarak kabulünün şikayetçiye, Yasa yoluna başvurmak hak ve yetkisini kazandırmadığı anlaşıldığından, 5320 sayılı Yasanın 8/1 ve 1412 sayılı CMUK"nun 317. maddeleri uyarınca Z.. B.. A.Ş. vekilinin tebliğnameye aykırı olarak, temyiz isteğinin reddine" ilişkin gerekçeyle verdiği kararın "Kamu Davasına Katılma" başlığını taşıyan 5271 sayılı CMK"nın 237. maddesine aykırılık teşkil ettiği düşünülerek, Yüksek Daire kararına karşı itiraz yasa yoluna başvurulmuştur” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 4. Ceza Dairesince 20.06.2013 gün ve 28132-19816 sayı ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında tehdit suçundan açılan kamu davasının 5271 sayılı CMK’nun 223/8. maddesi gereğince düşürülmesine karar verilen olayda, katılan olarak duruşmalara kabulüne karar verilen Z.. B.. vekilinin temyiz isteminin Özel Dairece davaya katılma hakkı bulunmadığından bahisle reddine karar verilmesinin isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Olay tarihinde kredi başvurusunda bulunmak için Beşyüz Evler Z.. B.. şubesine giden sanığın, güvenlik görevlisine banka müdürünü sorup müdürün odasının bulunduğu üst kata çıktığı, banka müdürü olan mağdur Bülent’e kredi almak istediğini söylediği, müdürün sanığı kredi işlemlerinden sorumlu mağdurlar Murat ve Zeyni’ye yönlendirdiği, Murat’ın yanına giden sanığın 3.500 Lira kredi almak istediğini söylemesi üzerine, Murat’ın sanığa kredi başvuru formu verip kredi almanın şartlarını anlattığı, mağdur Zeyni’nin kredi almak için mutlaka iki kefilin gerektiğini söylediği sırada sanığın belinden çıkardığı kuru sıkı tabancayı mağdurlara doğrultarak “3.500 Lira kredi istiyorum” dediği, bu sırada sesleri duyan banka müdürünün olay yerine geldiği, sanığın tabancayı müdüre de doğrulttuğu ve müdüre “müdür bey ben 3.500 Lira borç istiyorum” dediği,
Sanık T.. Ö.. aşamalarda; evli olduğunu, bir ay önce bir bebeğinin dünyaya geldiğini, önceleri konfeksiyon atölyesinde çalıştığını, iki aydan beri işsiz olduğunu, bebeğinin hastalandığını, doktora götürecek parasının bulunmadığını, acilen para bulması gerektiğini, yakınlarından para bulamadığını, bankaya 3,5 milyar kredi almaya gittiğini, iki aydan bu yana ev kirasını, elektrik, su, telefon faturasını ödeyemediğini, bankaya kredi almak için gittiğinde müdür tarafından kredi servisine yönlendirildiğini, görüştüğü memurun kendisinden bir sürü evrak, ayrıca kefil olarak iki devlet memuru getirmesini istediğini, kendisinin de "iki memur kefil bulacak arkadaşım olsaydı onlardan ödünç para alırdım" dediğini, bir an için şuurunu kaybettiğini, üzerinde bulunan kuru sıkı tabancayı çıkardığını, "bana kredi, borç para verin " dediğini, müdürün gelerek kendisini teskin ettiğini ifade ettiği,
Banka çalışanları olan mağdurlar Bülent, Murat ve Zeyni"nin sanıktan şikâyetçi olmadıkları, 19.03.2007 tarihli celsede Z.. B.. vekilinin katılma talebinde bulunduğu, mahkeme tarafından da talebi kabul edilerek Z.. B..nın kamu davasına katılan olarak, vekilinin de katılan vekili olarak kabulüne karar verildiği, katılan vekilinin sanığın tehdit suçundan cezalandırılması gerektiği görüşüyle hükmü temyiz ettiği,
Anlaşılmaktadır.
5237 sayılı TCK’nun "Hürriyete karşı suçlar" bölümünde düzenlenen “tehdit” başlıklı 106. maddesi;
“(1) Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikâyeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
(2) Tehdidin;
a) Silahla,
b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle,
c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
d) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,
İşlenmesi halinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya malvarlığına zarar verme suçunun işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilir” şeklinde düzenlenmiştir.
Türk Dil Kurumu’nun Büyük Türkçe Sözlüğü’ne göre, “gözdağı verme” anlamına gelen tehdit, bir kimsenin bir zarara veya kötülüğe uğratılacağının bildirilmesidir. Bu bildirimin sözlü olması mümkün olduğu gibi başka yollarla ve bu bağlamda davranışlar yoluyla da yapılması mümkündür.
Tehdit suçunda korunan hukuki değer, kişilerin huzur ve sükunu ile karar verme ve hareket etme hürriyetidir. Bu nedenle ancak gerçek kişiler bu suçun mağduru olabilecektir. Tüzel kişilere yönelik zarar verme amaçlı eylemler mala zarar verme, çalışanlarına yönelik cebir ve tehditle tüzel kişinin mal varlığının elde edilmesi ise yağma gibi suçları oluşturabilecektir.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir çözüme kavuşturulabilmesi için "mağdur, suçtan zarar gören ve malen sorumlu" kavramları ile "kamu davasına katılma" kurumu üzerinde de durulması gerekmektedir.
5271 sayılı CMK"nun 237/1. maddesinde; “Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, şikâyetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler” hükmü ile kamu davasına katılma hak ve yetkisi bulunanlar üç grup halinde düzenlenmiştir. Bu düzenleme 1412 sayılı CMUK"nun 365. maddesindeki; “Suçtan zarar gören herkes, soruşturmanın her aşamasında kamu davasına müdahale yolu ile katılabilir” hükmü ile paralellik göstermekte ise de yeni düzenlemeye, önceki kanunda yer almayan malen sorumlu ve dar anlamda suçtan zarar göreni ifade eden mağdur da eklenmek suretiyle, madde; öğreti ve uygulamadaki görüşlere uygun olarak, katılma hak ve yetkisi bulunduğu kabul edilenleri kapsayacak şekilde düzenlenmiştir.
Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanların kanunun kendilerine tanıdığı hak ve yetkileri haiz olarak davada Cumhuriyet savcısının yanında yer almasına öğreti ve uygulamada “davaya katılma” veya “müdahale” denilmekte, davaya katılma talebinin kabul edilmesi hâlinde ise davaya katılma isteminde bulunan kişi “katılan” ya da “müdahil” sıfatını almaktadır.
Gerek 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda, gerekse 1412 sayılı Ceza Muhakemesi Usulü Kanununda kamu davasına katılma konusunda suç bakımından bir sınırlama getirilmemiş, ilke olarak şartların varlığı halinde tüm suçlar yönünden kamu davasına katılma kabul edilmiştir. Öğreti ve uygulamada kamu davasına katılma yetkisi bulunan kişinin “suçtan zarar görmesi” şartı aranmış, ancak kanunda “suçtan zarar gören” ve “mağdur” kavramlarının tanımı yapılmadığı gibi, zararın maddi ya da manevi olduğu hususu bir ayrıma tâbi tutulmamış ve sınırlandırılmamıştır. Bu nedenle konuya açıklık kazandırılırken öğretideki görüşlerden de yararlanılarak, maddede katılma yetkisi kabul edilen, “mağdur”, “suçtan zarar gören” ve “malen sorumlu olan” kavramlarının, kamu davasına katılma hususundaki uygulamaya ışık tutacak biçimde tanımlanması gerekmektedir.
Malen sorumlu; işlenmiş olan suçun hükme bağlanması ve bunun kesinleşmesinden sonra, maddî ve malî sorumluluk taşıyarak hükmün sonuçlarından etkilenecek veya bunlara katlanacak kişidir.
Mağdur; Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlüğünde, “haksızlığa uğramış kişi” olarak tanımlanmaktadır. Ceza hukukunda ise mağdur kavramı, suçun konusunun ait olduğu kişi ya da kişilerdir. Suçtan zarar gören ile mağdur kavramları da aynı şeyi ifade etmemektedir. Mağdur suçun işlenmesiyle her zaman zarar görmekte ise de, suçtan zarar gören kişi her zaman suçun mağduru olmayabilir. (Mehmet Emin Artuk- Ahmet Gökcen - A.Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 3. Bası, Ankara, 2007, s.444; İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 9. Bası, Ankara, 2013, s.211-215; Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 6. Bası, Ankara, 2013, s.107-109; Osman Yaşar-Hasan Tahsin Gökcan-Mustafa Artuç, Türk Ceza Kanunu, 6. cilt, Ankara, 2010, s.7702-7703)
“Suçtan zarar görme” kavramı gerek Ceza Genel Kurulu, gerekse Özel Dairelerin yerleşmiş kararlarında; “suçtan doğrudan doğruya zarar görmüş bulunma hali” olarak anlaşılıp uygulanmış, buna bağlı olarak da dolaylı veya muhtemel zararların, davaya katılma hakkı vermeyeceği kabul edilmiştir. Nitekim bu husus, Ceza Genel Kurulunun 03.05.2011 gün ve 155–80, 04.07.2006 gün ve 127–180, 22.10.2002 gün ve 234–366 ile 11.04.2000 gün ve 65–69 sayılı kararlarında; “dolaylı veya muhtemel zarar, davaya katılma hakkı vermez” şeklinde açıkça ifade edilmiştir.
Uyuşmazlık konusuna ilişkin olarak, bir tüzel kişinin kamu davasına katılabilmesi için CMK’nun davaya katılmayı düzenleyen genel kural niteliğindeki 237. maddesinde belirtilen şartın gerçekleşmesi, başka bir deyişle suçtan doğrudan zarar görmüş olması veya herhangi bir kanunda, belirli bir tüzel kişinin bazı suçlardan açılan kamu davalarına katılmasını özel olarak düzenleyen bir hükmün bulunması gerekir. Örneğin 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunun davaya katılmayı düzenleyen 18. maddesi uyarınca Gümrük İdaresinin, 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 18. maddesi uyarınca Maliye Bakanlığının, 5411 sayılı Bankacılık Kanunun 162. maddesi uyarınca Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun usulüne uygun başvuruda bulunmaları halinde kamu davasına katılacakları açıkça hükme bağlanmıştır. Özel kanun hükümleri uyarınca davaya katılmanın kabul edildiği bu gibi durumlarda, belirtilen kurumların suçtan zarar görüp görmediklerini ayrıca araştırmaya gerek bulunmamaktadır. Ceza Genel Kurulunun 03.05.2011 gün ve 155-80, 22.10.2002 gün ve 234-366 ile 21.02.2012 gün ve 279–55 sayılı kararlarında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Z.. B.. Beşyüz Evler Şubesinde çalışan mağdurların tehdit edilmesi suçundan doğrudan zarar görmeyen ve kamu davalarına katılmasını özel olarak düzenleyen bir hükmün de bulunmaması nedeniyle bu suçu takip etme görevi bulunmayan Z.. B..nın kamu davasına katılma yetkisinin olmadığı gibi yerel mahkemece verilen müdahale kararı hukuki değerden yoksun olup hükmü temyiz etme hakkı vermeyeceğinden, Özel Daire tarafından 1412 sayılı CMUK"nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 317/1. maddesi uyarınca temyiz isteminin reddine karar verilmesi usul ve kanuna uygundur.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Genel Kurul Üyesi, "Z.. B..nın davaya katılmasının mümkün olduğu ve bu nedenle temyiz talebinin kabulüne karar verilmesi gerektiği" düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2-Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 15.04.2014 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.