Ceza Genel Kurulu 2013/270 E. , 2014/197 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : MANİSA 1. Ağır Ceza
Günü : 05.06.2012
Sayısı : 180-198
Tasarlayarak kasten öldürme suçuna teşebbüsten sanıklar B.. S.."un 5237 sayılı TCK"nun 38/1. maddesi delaletiyle 82/1-a, 35/2, 29, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 10 yıl hapis; K.. S.."un aynı kanunun 37/1. maddesi delaletiyle 82/1-a, 35/2, 29, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 10 yıl hapis; E.. G.."in aynı kanunun 37/1. maddesi delaletiyle 82/1-a, 35/2, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 15 yıl hapis; G.. S.."un ise aynı kanunun 82/1-a, 35/2, 39/1, 29, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılmalarına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin, Manisa 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 26.04.2011 gün ve 3-138 sayılı kısmen re"sen temyize tâbi olan hükmün sanıklar müdafileri tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 21.03.2012 gün ve 6809-2053 sayı ile ;
“Suçun tasarlanarak işlendiğinin kabulü için; sanıkların eylemlerini gerçekleştirmeye olay tarihinden önce karar vermeleri, kararlarında sebat ve ısrar göstermeleri ve karar ile icra arasında makul bir süre geçmesinin gerektiği, somut olayda ise mağdur Murat"ın kahvehanede bulunduğunu olaydan kısa bir süre önce, sanık Güven"in haber vermesiyle öğrenen diğer sanıkların öldürme kararı vermeleri ile eylem arasında, sanıkların kararlarını soğukkanlı bir şekilde tekrar gözden geçirmeleri için yeterli sürenin geçmediği, sanıkların içinde bulundukları tehevvür hali devam etmekte iken öldürme kararını verip, hemen akabinde de icra ettikleri ve böylece tasarlamanın unsurlarının oluşmadığı düşünülmeden suçun nitelendirmesinde hataya düşülerek, yazılı biçimde tasarlayarak öldürmeye teşebbüs suçundan hükümler kurulması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 05.06.2012 gün ve 180-198 sayı ile;
“...Geçmiş zamana yayılan husumet, olayın oluş şekli ve özelikle eylemin bir tetikçiye yaptırılmış olması, sanıkların bu tür suçlar içerisindeki yaşam tarzları birlikte değerlendirildiğinde aniden oluşan bir olayın akabinde ve henüz ani gelişen bu olayın yarattığı tehevvür içerisinde değil, soğukkanlılıkla önceden planlanmış bir vaziyette olayın gerçekleştirildiği kabul edilerek sanıklar hakkında tasarlayarak adam öldürmeye teşebbüs suçundan mahkûmiyet hükmü kurulması doğrudur.” gerekçesiyle direnerek, ilk hükümdeki gibi karar vermiştir.
Kısmen re"sen temyize tabi olan bu hükmün sanıklar müdafileri tarafından da temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C.Başsavcılığının 05.03.2013 gün ve 177004 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanıklar K.. S.., B.. S.. ve E.. G.. hakkında maktul Mehmet..’ı olası kastla öldürme, mağdurlar Faruk , Ercan ve Cengiz ’u olası kastla yaralama, sanık E.. G.. hakkında 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçlarından kurulan mahkumiyet hükümleri Özel Dairece onanmak suretiyle, sanık G.. S.. hakkında maktul Mehmet ’ı olası kastla öldürme, mağdurlar Faruk , Ercan ve Cengiz ’u olası kastla yaralama suçlarından verilen beraat hükümleri ise temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup inceleme, sanıklar hakkında katılan M.. G..’yü tasarlayarak kasten öldürme suçuna teşebbüsten kurulan hükümle ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıkların üzerlerine atılı teşebbüs aşamasında kalan katılan M.. G..’yü kasten öldürme suçunu tasarlayarak işleyip işlemediklerinin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanıklar B.. S.. ve K.. S..’un kardeş, sanık G.. S..’un ise bu sanıkların amca çocukları olduğu, sanık E.. G..’in de mahkemenin oluşa uygun kabulü ile sanık Bilgi"nin eylemi gerçekleştirmesi için azmettirdiği tetikçi tabir edilen kişi olduğu,
Sanık B.. S.. ile mağdur arasında alacak verecek meselelerinden dolayı olay tarihinden yaklaşık 8-9 ay öncesine dayanan bir ihtilaf bulunduğu, 04.07.2008 tarihinde B.. S..’un evinin av tüfeği ile kurşunlandığı, bu olayla ilgili olarak katılan M.. G.. ve arkadaşları hakkında ayrı soruşturma yürütüldüğü, katılanın bu olaydan sonra ayrıca kardeşi E.. G.. ile birlikte husumetin devamı niteliğinde sanık G.. S..’u darp edip dişini kırdığının iddia edildiği, ancak bu olayla ilgili adli makamlara yapılmış resmi bir müracaatın bulunmadığı,
Sanık G.. S..’un olay günü olayın meydana geldiği kahvehaneye cezaevinden yeni çıkan kahvehane sahibi Cengiz Yavuz’u ziyaret etmek için geldiği, katılanın sanık Güven’i görüp onu kahvehaneden kovduğu,
Sanık Güven’in kahvehaneden ayrılmasından yaklaşık 20 dakika sonra tanık anlatımları ile sanık Kutlu’nun kullandığı, arka sol koltuğunda sanık Emre’nin oturduğu aracın kahvehanenin önüne geldiği, sanık Emre’nin hiçbir şey söylemeden kahvehanenin önünde oturmakta olan katılan M.. G..’yü hedef alarak ateş etmeye başladığı, bu şekilde yaklaşık 7-8 el ateş ettiği,
Açılan ateş sonucu isabet alan Mehmet ’ın kaldırıldığı hastanede vefat ettiği, katılan M.. G..’nün kolundan ve elinden vücudunda kemik kırığı meydana gelecek ve basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek biçimde yaralandığı, yine olay yerinde bulunan mağdurlar Faruk , Cengiz ve Ercan ’unda çeşitli yerlerinden yaralandıkları,
Olaydan sonra bir müddet sanıklara ulaşılamadığı, mağdur ve tanıkların beyan ve teşhisleriyle kimliklerinin belirlendiği,
Suçta kullanılan silahın sanıklar B.. S.. ve K.. S..’un amca çocukları olan Ö.. S..’un evinde toprağa gömülü halde bulunduğu, Ö.. S..’un ifadesinde silahı sanık K.. S..’un bahçesine gömdüğünü söylediği,
Sanıklar Bilgi ve K.. S..’un aşamalarda suçlamaları kabul etmedikleri ve olay yerinde bulunmadıklarını, olay saatinde köyde arkadaşları ile piknikte olduklarını savundukları, bunu doğrulayan bazı tanıklar da gösterdikleri,
Sanık G.. S.. aşamalarda kahvehaneden çıktıktan sonra köye geri döndüğünü ve sanık Bilgi’yi aramadığını savunduğu,
Sanık E.. G..’in tüm aşamalarda silahla eteş ettiğini kabul ettiği ancak önce bunu kişisel bir husumetten dolayı yaptığını, olay günü aracı olaydan habersiz olan Ö.. S..’un kullandığını savunduğu, ancak 11.03.2010 tarihli celsede; “Olay hakkında samimi itirafta bulunmak istiyorum, olay planlıdır. Arabada benden başka sanıklar K.. S.., G.. S.. ve B.. S.. bulunmaktaydı. Arabayı süren kişi K.. S.. idi. B.. S.. hem olaya bizleri azmettirdi hem de yanımızda geldi. G.. S.. ise olay yerine bizi yönlendirmiştir. Güven olay öncesinde diş doktoruna gitmiş, daha sonra da cezaevinden çıkan Cengiz ’a geçmiş olsun demek için kahvehaneye gitmiş, ancak müşteki Murat onu dövmeye kalkışmış, bunun üzerine Bilgi’ye telefon açarak ‘nerdesiniz gelin hasımlarımız burada yine üzerime yürüdü’ gibi sözler söyleyince B.. S.. bu olayı organize etti. B.. S.. önce bu olayı amcaoğlu Ö.. S..’a teklif etmiş, o kabul etmeyince beni buldu. Ben de o sırada kendi ailemin maruz kaldığı bir yaralama olayı sebebiyle saklanıyordum ve sanıklara sığınmıştım, bundan istifade beni bu olaya azmettirdiler” şeklinde beyanda bulunduğu, ancak daha sonra bu beyanından da döndüğü,
Anlaşılmaktadır.
5237 sayılı TCK’nun 82. maddesinde “(1) Kasten öldürme suçunun;
a) Tasarlayarak,
. ..İşlenmesi hâlinde, kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır” şeklinde tasarlayarak öldürme, kasten öldürme suçunun nitelikli halleri arasında sayılmıştır.
Gerek madde metninde, gerekse gerekçesinde “tasarlama” kavramının tanımına yer verilmemiş, bu konunun açıklığa kavuşturulması, öğreti ve yargısal kararlara bırakılmıştır. Öğretide tasarlamayı açıklama bakımından soğukkanlılık ve planlama teorisi olarak iki görüş ileri sürülmüştür. Soğukkanlılık teorisine göre, tasarlayarak öldüren şahısta bir soğukkanlılık gözlenmektedir. Bu kişinin başkasını öldürürken hiç heyecan duymamış olması, ondaki ruhsal kötülüğü göstermektedir. Ayrıca fail, öldürme kararını önceden almış olmasına, araya zaman girmiş olmasına karşın, soğukkanlılığını korumuş ve bu karardan vazgeçmemiştir. Planlama teorisine göre ise, tasarlama ile işlenen öldürme suçlarında, suç; önceden kararlaştırılmış, hazırlanmış ve planlanmıştır. Bu hazırlık; pusu kurmak, mağduru ya da maktulü bulmak, hile ile öldüreceği yere getirmek şeklinde olabilecektir. Burada fail, önceden aldığı suç işleme kararını gerçekleştirmek için suçta kullanacağı araçları seçip, temin etmekte ve bu suçu nasıl işleyeceği konusunda plan yapmaktadır.
765 sayılı TCK’nun yürürlükte olduğu dönemde, Ceza Genel Kurulunun 09.07.2002 gün ve 138-301 ile 03.12.2002 gün ve 247-414 sayılı kararlarıyla; “failin bir kimseye karşı bir suçu işlemeye sebatla ve koşulsuz olarak karar vermesi, suçu işlemeden önce soğukkanlı bir şekilde düşündükten sonra ulaştığı ruhsal sükûnete rağmen kararından vazgeçmeyip ısrarla ve bu akış içerisinde fiilini icraya başlaması halinde tasarlamadan söz edilebilir. Tasarlama halinde fail, anında karar verip fiili işlememekte, suç işleme kararı ile fiilin icrası arasında bir süre geçmektedir. Fail bu süre içinde suçu işleyip işlememe konusunda düşünmekte, ancak tasarladığı suçu işlemekten vazgeçmemektedir. Failin suçu işlemekten vazgeçmesi fakat bir başka nedenle ve ani bir kararla fiili işlemesinde tasarlamadan söz edilemez. Suç işleme kararının ne zaman alındığı ve eylemin ne zaman işlendiği mevcut kanıtlarla saptanmalı, suç kararıyla eylem arasında geçen zaman dilimi içerisinde ruhi sükûnete ulaşılıp ulaşılamayacağı araştırılmalıdır” sonucuna ulaşılmıştır.
Yerleşik yargısal kararlarda kabul edildiği ve tereddütsüz bir şekilde uygulandığı üzere, tasarlamadan söz edilebilmesi için;
1-Failin, bir kimsenin vücut bütünlüğü veya yaşam hakkına karşı eylemde bulunmaya sebatla ve koşulsuz olarak karar vermiş olması,
2-Düşünüp planladığı suçu işlemeden önce makul bir süre geçmesine ve ulaştığı ruhi sükûnete rağmen bu kararından vazgeçmeyip sebat ve ısrarla fiilini icraya başlaması,
3-Failin gerçekleştirmeyi planladığı fiili, belirlenmiş kurgu dâhilinde icra etmesi gerekmektedir.
Nitekim Ceza Genel Kurulunun 14.01.2014 gün ve 530-1, 24.12.2013 gün 664-ve 622, 16.04.2013 gün ve 3-144, 26.06.2012 gün ve 67-258, 12.06.2012 gün ve 560-227, 25.01.2011 gün ve 122-7, 16.02.2010 gün ve 251-25, 02.02.2010 gün ve 239-14, 15.12.2009 gün ve 200-290, 03.10.2006 gün ve 30-210, 13.11.2001 gün ve 239-247 ile 28.04.1998 gün ve 117-155 sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Tasarlama halinde fail, anında karar verip fiili işlememekte, suç işleme kararı ile fiilin icrası arasında sükûnetle düşünebilmeye yetecek kadar bir süre geçmektedir. Fail bu süre içinde suçu işleyip işlememe konusunda düşünmekte ve suçu işlemekten vazgeçmemektedir. Failin suçu işlemekten vazgeçmesi ve fakat bir başka nedenle ve bir başka ani kararla fiili işlemesinde tasarlamadan söz edilemez. Suç işleme kararının hangi düzeydeki eylem için ve ne zaman alındığı ile eylemin şarta bağlı olmayan bu kararlılıktan ne kadar zaman geçtikten sonra işlendiği mevcut delillerle belirlenmeli suç kararıyla eylem arasında geçen zaman dilimi içerisinde ruhi sükûnete ulaşılıp ulaşılamayacağı değerlendirme konusu yapılmalıdır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanıklar Bilgi, K. ve Güven ile katılan arasında husumet bulunduğu, sanık Güven"in tesadüfen kahvehanede gördüğü katılanın kendisini kahvehaneden kovması üzerine diğer sanıkları aramasından yaklaşık 20 dakika sonra gerçekleşen somut olayda, sanıkların öldürme kararı vermeleri ile icrası arasında çok kısa bir zaman geçtiği, diğer bir anlatımla ruhi sukunete ulaşarak kararlarını tekrar gözden geçirmeleri için yeterli sürenin bulunmadığı, içinde bulundukları tehevvür hali devam etmekte iken öldürme kararını verip hemen akabinde icra ettikleri anlaşıldığından, tasarlamanın şartlarının oluşmadığının kabulü gerekmektedir. Diğer yandan olayda, eylemi gerçekleştirmek için bir başka kişinin kullanılması da tasarlamanın varlığının kabulü için tek başına yeterli olmayıp varılan bu sonucu değiştirmeyecektir. Nitekim Ceza Genel Kurulu"nun 24.10.1995 gün ve 270-301 sayılı kararında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün somut olayda tasarlamanın unsurlarının oluşmadığının gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Genel Kurul Üyesi; "yerel mahkeme direnme hükmünün isabetli olduğu ve onanması gerektiği" düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Manisa 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 05.06.2012 gün ve 180-198 sayılı direnme hükmünün somut olayda tasarlamanın unsurlarının oluşmadığının gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 22.04.2014 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.